26 Temmuz 2008 Cumartesi

Şöhret Olmaya Özenmek Virüs Gibi Zararlı mı?

İnsanların bir kısmı şöhret olmayı çok arzu ederler. Çünkü gerek TV, gerekse Basın insanları şöhret olmaya özendirir. Ayrıca halkın şöhretli insanlara tutum ve davranışı da bu özentiyi körükler.

Hele hele ekonomik durumu zayıf olan ailelerin çocuklarının, ailelerin çektiği yoksulluk zorluğundan dolayı hayattan beklentileri her zaman normal yollardan olmaz. Kolay yoldan belli imkanlara kavuşmayı hayal ederler. Bu yolların başında da şöhret olmak gelir. Çünkü şöhret olunurken geçilen geçitlerden kimse bahsetmez. O yolda yürürken yaşanılanları kimse anlatmaz. Şöhret kulvarına çıkanların çok azı bitiş ipini göğüsleyebildiğinden bu konudan kimse söz etmez.

Genç insan maceraya yatkın insandır. Adrenalini yüksek sporlara en çok gençler talip olur.

Bu bakımdan gençler şöhret yolunda maceraya atılmaktan çekinmezler. Çünkü kaybedecekleri çok şeyi yoktur. Fakat kazanma ihtimali olan çok şeyleri olacaktır.

Bu yüzden bir çok aile parçalanmıştır. Buna örnek olarak Popstar intiharlarını gösterebilirim. Eroine bulaşarak tenlerini satanları gösterebilirim. Şöhret olma yolunda simsarların eline düşerek kayıplara karışanları gösterebilirim.

Velhasıl şöhret bir virüs gibidir. Bir kere insanın içine girmesin. Ondan kurtulmak çok zordur.

Yukarıda bahsettiğim gibi şöhret tutkusunun sebebi medyanın teşviki ve cazibesidir.

İnsanlar onların yaşam tarzlarına, içinde bulundukları lüks yaşama baktıkça hevesleri artmaktadır. Kısa süre önce yokluk içinde kıvranan bu insanların yeni yaşam tarzları insanları cezbetmektedir.

Onların sözleri, yaptıkları, giydikleri, yedikleri, aşkları, kavgaları olay olmaktadır. Serbest yaşam tarzları halk içinde yadırganmamaktadır.

Aile çevresinde her adımı takip edilip baskı altında tutulan genç şöhret olunca mahalle baskısından kurtulmaktadır. Bu sefer kendi yaptıkları başkalarına örnek teşkil etmektedir.

Reyting adı altında insanlar sürekli magazin ile meşgul edildiklerinden yazılı ve görsel basının gündeminin çoğunu bu renkli hayatlar işgal etmektedir.

Mahalleli bir kızın yabancı bir bankadan sperm alıp çocuk yapması hayal bile edilemez.

Şöhret olduğunda bu yadırganmamaktadır. Mahalleli bir kızın evlilik dışı bir veya birkaç erkekle bir arada yaşaması çok zordur.fakat şöhret olunca bu çok kolaylaşmaktadır.

Ülkeyi modernleştirmek ve çağdaşlaştırmak adına her yapılanın mubah olduğu bu ortamda hiçbir şey yadırganmamaktadır. İşin garibi tanganın en incesi giyildiğinde zariflikten dem vurulurken meme ucu veya kilotun kenarı görüldüğünde “ frikik verdi. Bilerek veriyor. Bu kadarı da olmaz ki.” gibi garip bir eleştiri içine girilmektedir.

Aslında bütün bu yapılanlar Ülkeyi gönlü boşalmış, beyni boşalmış, ailesi dağılmış, yalnızlaşmış insanlar topluluğu haline getirerek millet kavramından uzaklaştırmak içindir.

Bir maharetmiş gibi bu yapılanlara kılıf bulmak için çağdaşlık, modernlik, Atatürkçülük kullanılmaktadır.

Sorarım size Atatürk Ülkeyi Avrupalılaştırmak isterken:

Sırf popülerlik olsun diye normal yollar dururken çocuğunuzu  Amerika da ki bir sperm bankasından edinin dedi mi?

Çok kısa zamanda eş değiştirerek “ben çağdaş kadınım. Bir erkeğe uzun zaman dayanamam” diye insanlara kötü örnek olun dedi mi? (Aynısı erkekler içinde geçerli)

Devlete kazık atarak edindiğiniz servetlerle lüks yatlarda, trilyonluk katlarda, son teknoloji  arabalarda, helikopterlerde, uçaklarda keyfedin. Dedi mi?

Fakir fukara edebiyatı yapın, ama servetinizden kuruşunu fakir fukaraya koklatmayın. Aksine onları ırgat gibi kullanın. SSK sını bile ödemeyin. dedi mi?

Her şeyin en pahalısına sahip olmak için yarışarak ülke ekonomisi konusunda aşırı bir umursamazlıkta bulunun dedi mi?

Daha çok para uğruna bütün değerlerinizi, hatta topraklarınızı, kaynaklarınızı satın dedi mi?

Tabii ki demedi. Ne dedi. “Muasır medeniyet seviyesine çıkın.” dedi.

Acaba bu çıkış aile hayatını, örf ve ananeleri, toplum huzurunu, ahlak ilkelerini, Ülke ekonomisini çökerterek mi olacak? Tabii ki hayır. Tam tersine davranmakla olacaktır.

Sonuç olarak şöhret, Ülkemizde zararlı bir virüs haline gelmiştir. Sanatçısından siyasetçisine,

İş adamından bürokratına bir çok insan bu virüsü halkımıza bilerek veya bilmeyerek bulaştırmaktadır.

Toplumu yönlendiren bu kesimler yaşantılarına dikkat etmedikçe daha çok yuvalar şöhret uğruna yıkılacaktır. Aykırı sesler çok miktarda yükselmedikçe (yükseltenleri de dinci diye markaladıkça) bu virüs herkesin kapısını çalabilir.

Gerçek Atatürkçülük bu milleti bu virüsten kurtarmaktır.

Lütfen önden buyurun.

Hiç yorum yok: