2 Temmuz 2008 Çarşamba

İzmit; Kimsenin Şehri

Ahmet Hamdi’nin “Beş Şehir”i, Ahmet Turan’ın “Altıncı Şehir”i, Cengiz Çandar’ın “Benim Şehirlerim”i, Haluk Dursun’un “İstanbul’da Yaşama Sanatı” var.

Yozgatlı olmanın dayanılmaz bir ağırlığı, Samsunlu olmanın değişik bir ayrıcalığı, Balıkesirli olmanın bir tadı - tuzu, Mardinli olmanın şanı - şerefi, Edirneli, Adanalı olmanın bir güzelliği ve övüncü, Iğdırlı, Kırşehirli, Muğlalı, Zonguldaklı, Siirtli, Aksaraylı olmanın mutlaka övünülecek bir tarafı vardır.

Yoksa bile muhakkak ya “yiğidin harman olduğu yer”dir ya da “kutsal topraklar”dır. Yani ki oraya mensup olamamak üçüncü şahıslar için bir büyük nasipsizlik, hatta içten içe bir eziklik sebebi gibidir.

Ya bu şehrin nesi var? Organize Sanayi Bölgeleri hariç. Sesi yok, titreşimi yok, kent kimliği yok. Her yerde ayrılık - gayrılık; birlik ruhu namevcut. Başka illerin o illerde bile olmayan hemşehrizmi burada bol bol var. Rekabet, serbest piyasa ekonomisi gibi de nereye kadar? Sürgit huzursuzluk, mücadele ve çatışma eşiği..

Türkiye’nin kişi başına en çok yıllık geliri olan, en çok vergi vermede 2. gelen, 81 ilden 80’inin doyduğu, cömert ve eliaçık bir şehir. Hele tarihi ve tabi güzellikleri bakımından Türkiye’deki belli başlı illerle bile yarışır. Sanırım, İzmit’i 5 Yıllık Kalkınma Planında dev bir fabrika olarak (Industry City) tasarladıklarını zannediyorlar. Bu kadar verici bir şehre bu kadar hoyratça bakış olur şey değil. Ve bilhassa minnet, vefa, kadirbilirlik gibi insanı hasletler bakımından.

Hayatında hiç Rize’ye gitmediği halde ömrünün sonlarında bile gönül bağını baba - dede mezarının olduğu bu şehre yönlendirmeyenler mi ararsınız, “İzmit’in yerlisi mi olurmuş” pervasızlığını mı? Merak ettim 100 yıl sonra 200 yıldır ayın şehirde – 10 kuşaktır – oturduğu halde kendini farz-ı misal Artvinli, Erzurumlu olarak mı tanıtacak? Elbette amacına uygun çalışan Hemşehri Dernekleri bir sosyal şemsiyedir. Lakin en azından o şehir doğumlu olması, yetişmesi lüzumu var ki o kültürü de temsil edebilsin.

Hemşehri dernekleri tramplen veya siyasi rulet değildir. 130 yıllık Kocaelili ama Karadeniz kökenli bir sülale mensubu olduğum için iğneyi en yakınıma batırmak isterim. Bahçecik; Laz, Gürcü, Muhacir ayrımından çok çekti. Rize kökenli akrabalarım “Trabzonluya kız verilmez” dediler. Trabzon kökenlinin Trabzon kökenliyi, muhacir bir aileden gelenin muhacir esnafı tercih ettiğini de gördük. Kendi iç birliğimizi sağlayamadık ki dıştakiler bizimle uğraşmayı bıraksınlar. Zira onlar bizim kadar bizle uğraşmadılar. Biliyorsunuz; cehennemde her kuyunun başına zebani dikmişler, bizim kuyunun başında görevli yok. Niye? Her çıkanın ayağından çeken biri vardır da o yüzden.

Geçen 28 Haziran ilk kez Hemşehri derneklerinin ortak organizasyonuyla bir birlik heyecanıyla aralandı. Her yıl artarak sürmesi tek temennimiz. Şehrimizdeki olumsuzluklar hepimizi aynı oranda rahatsız ettiğine göre acilen asgari müştereklerimizi hızlı bir biçimde arttırmalıyız.

İzmit; kimsesiz bir şehir. Neden; aidiyet hissedeni az. İstanbul’a yerleşen 2 yılda İstanbullu, İzmirli oluyor da bu şehirde 70 yıl geçiyor, tık yok. İlaveten, 81 ilde kendi adına kurulmuş tek hemşehri derneğine sahip il de bu il. İzmitliler Derneği diğer hemşehri dernekleri kadar gürbüz değil.

Bu şehir sevimli, bereketli, güzel ve çok renkli, yaşanılası bir şehirdir. İster Ballıkayalar’a gidin, ister Beşkayalar’a, ister Hereke Yaylası’na çıkın ister Menekşe Yaylası’na, ister Çenedağı’na geçin ister Kartepe’ye, ister Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nden su için ister Pertev Mehmet Paşa’dan, ister Halıdere’de denize girin ister Kefken’de, ister Aytepe’de kanyon gezin ister Kerpe’de kayalıklardan denize atlayın, ister Karamürsel sepeti alın kendinize hediye ister Kandıra bezi, ister Yeşilçay Deresi’nden denize kayık gezintisi yapın ister Yuvacık Barajı’nda, ister Döşeme’de şelalenin altında alabalık yiyin, ister Maşukiye’de kaşarlı mantar, ister Pişmaniyeyi tercih edin ister Saray Helvası, ister Bağçeşme’deki kuleden bakın şehre ister Soğuksu’dan, ister göletlerde balıklarla gezinin ister sahil bantlarında, Marinalarda, ister Sapanca’da kürek çekin ister Körfez’de yelken, ister Av Köşkü’nde dinlenin ister Gemi Müzesi’nden. Yürüyüş yolunda, tarihi çınarların gölgesinde yürürken elinizde avucunuzda nelerin olduğunu ve burada olmazsanız neleri kaybedeceğinizi – gerçekten – hiç düşündünüz mü acaba?

Bence şimdi tam sırası.

Hiç yorum yok: