Hani derler ya “Bize bizden başka dost yok” diye.
Yok be, bizden de dost olmayanlar var.
Bizi biz yapan değerlerin bütünü, yeryüzündeki kimliğimizi belirlemektedir.
Yıllardır bu bütün üzerinde haince planlar yapıldı, haince ihtilal denemeleri yapıldı, küçük menfaatlere büyük değerler satıldı.
Bunun son sürümü de Ergenekon soytarılığı oldu.
1940’lı yıllarda, “dine artık ihtiyaç olmayacak” diyen zihniyet adeta hortladı.
Öyle ki halkımızın oyları ile milletvekili olmuş muhalefetten bir vekil; Resulullah (sav) efendimize hakaretler yağdırıyor,
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili; AKP’nin kapatılması ile ilgili “Davadan ne çıkarsa çıksın Türkiye’de kıyamet kopacak” diye felaket tellallığı yapıyor ki kapatılmadı ve felaket de olmadı.
Bir eski Başbakan; “İslam saldırgan bir din” diyor…
Örnekler saymakla bitmez.
Bu bizdenler için bize dosttur diyebilir miyiz? Bir emekli paşa Ergenekon zanlısı olarak Kandıra F tipinde yatıyor, bir milletvekili teselli ziyaretine gidiyor ve bildik Atatürk ilkeleri manzumeleriyle mesaj kuryeliği yapıyor.
Böylesi bir karışık ortamda, Atatürk’ün istismarı suç değil midir?
Biz neden bizim değerlerimizin tümüne saygı duymayı öğrenemedik?
Bir kısmımız tarihimizi kabullenemiyor, bir kısmımız birtakım kültürümüzü kabullenemiyor, bir kısmımız dini değerlerimizi kabullenemiyor, bir kısmımız kahramanlarımızı kabullenemiyoruz…
Oysa ülkeler iyi veya kötü, tüm varlıklarıyla ülkedir.
Şimdi bu güzelim Ülkenin temeline dinamit koymak isteyen dış güç mihrakların, iç işbirlikçileri bir bir ortaya çıkmaya başladı nihayet.
İnşallah sonuna kadar gidilir.
Çocukluğumuzdan beri okuduğumuz destanların birinde;
Asırlar öncesi düşman esaretinden kaçmayı başaran iki Göktürk aile, geldikleri yoldan başka yolu olmayan sarp bir yoldan geçerek, gözlerden uzak, ıssız bir alana kurdukları yerleşim yerinde 400 yıl yaşayıp çoğalıyorlar.
Zamanla bu bölgeye sığamaz olduklarından dolayı bir çıkış yolu arayışına giriyorlar.
Girdikleri yerden çıkmaları mümkün değildir.
Tek çare, çoğunluğu demir madeninden oluşan bir dağı, çok miktarda odun ve kömür yakarak eritip bir çıkış yolu açmaktır. Bir geçit açıyorlar ancak açtıkları bu geçitten çıkışları da mümkün olmuyor. Çünkü oldukça karmaşık bir alandır açılan geçit.
Destan bu ya, çaresizlik yaşayan Göktürkler, bu labirentten bir Bozkurt’un yol göstermesi sonucu, adına Ergenekon denilen sıkışık bölgeden çıkarak geniş alanlara dağılıyorlar.
Ve bugün de Anadolu, Ergenekon misali bir çıkmazın içerisinde.
Bu çıkmazdan kurtulmamızı sağlayacak bir Bozkurt lazım.
Beklenen Bozkurt çıkar mı bilmem ancak, bu bataklıktan çıkmak, Ergenekon çıkışından daha kolay olacağını sanmıyorum.
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili; AKP’nin kapatılması ile ilgili “Davadan ne çıkarsa çıksın Türkiye’de kıyamet kopacak” diye felaket tellallığı yapıyor ki kapatılmadı ve felaket de olmadı.
Bir eski Başbakan; “İslam saldırgan bir din” diyor…
Örnekler saymakla bitmez.
Bu bizdenler için bize dosttur diyebilir miyiz?
Bir emekli paşa Ergenekon zanlısı olarak Kandıra F tipinde yatıyor, bir milletvekili teselli ziyaretine gidiyor ve bildik Atatürk ilkeleri manzumeleriyle mesaj kuryeliği yapıyor.
Böylesi bir karışık ortamda, Atatürk’ün istismarı suç değil midir?
Biz neden bizim değerlerimizin tümüne saygı duymayı öğrenemedik?
Bir kısmımız tarihimizi kabullenemiyor, bir kısmımız birtakım kültürümüzü kabullenemiyor, bir kısmımız dini değerlerimizi kabullenemiyor, bir kısmımız kahramanlarımızı kabullenemiyoruz…
Oysa ülkeler iyi veya kötü, tüm varlıklarıyla ülkedir.
Şimdi bu güzelim Ülkenin temeline dinamit koymak isteyen dış güç mihrakların, iç işbirlikçileri bir bir ortaya çıkmaya başladı nihayet.
İnşallah sonuna kadar gidilir.
Çocukluğumuzdan beri okuduğumuz destanların birinde;
Asırlar öncesi düşman esaretinden kaçmayı başaran iki Göktürk aile, geldikleri yoldan başka yolu olmayan sarp bir yoldan geçerek, gözlerden uzak, ıssız bir alana kurdukları yerleşim yerinde 400 yıl yaşayıp çoğalıyorlar.
Zamanla bu bölgeye sığamaz olduklarından dolayı bir çıkış yolu arayışına giriyorlar.
Girdikleri yerden çıkmaları mümkün değildir.
Tek çare, çoğunluğu demir madeninden oluşan bir dağı, çok miktarda odun ve kömür yakarak eritip bir çıkış yolu açmaktır. Bir geçit açıyorlar ancak açtıkları bu geçitten çıkışları da mümkün olmuyor. Çünkü oldukça karmaşık bir alandır açılan geçit.
Destan bu ya, çaresizlik yaşayan Göktürkler, bu labirentten bir Bozkurt’un yol göstermesi sonucu, adına Ergenekon denilen sıkışık bölgeden çıkarak geniş alanlara dağılıyorlar.
Ve bugün de Anadolu, Ergenekon misali bir çıkmazın içerisinde.
Bu çıkmazdan kurtulmamızı sağlayacak bir Bozkurt lazım.
Beklenen Bozkurt çıkar mı bilmem ancak, bu bataklıktan çıkmak, Ergenekon çıkışından daha kolay olacağını sanmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder