12 Ağustos 2008 Salı

Denge Üzerine

Denge sözcüğünü ve bundan türetilmiş kelimeleri ve tamlamaları sıkça kullanıyoruz. “Dengesi bozuk”, “ekonomik denge”, “ideal denge”, “iç denge”, “duygusal denge” tamlamaları ve “densiz”, “dengesiz”, “dengeli” sözcükleri hiç yabancımız değil. Bazı dengesizlerin denge sözcüğünü dengeli kullanmadıklarına şahit oluyorum.

Denge; uyum, mizan, eşitlik sözcükleriyle anlamdaştır, denebilir. Denge, bir bakıma zıtlıkların nötrde buluşmasıdır. Denge; her şeyin özüdür, sıfır noktasındaki güçtür. Dengenin olmadığı yerde anarşi, buhran, isyan olur. Depresyon, psikolojik dengenin; enflasyon, ödemelerdeki dengenin; anarşi, özgürlüklerdeki dengenin; kıyamet, kozmik âlemdeki dengenin bozulması ile oluşur.  Dengeden yoksun durumlar, çok kere “tuhaf, anormal” gibi sözcüklerle karşılanır.

Yeryüzündeki her şeyin zıtlıklar dengesine dayandığını akıl sahibi herkes kolayca idrak edebilir. Dolu boşla, tüketim üretimle, isyan sabırla, gece gündüzle, bitiş başlangıçla, siyah beyazla, zengin fakirle, tembel çalışkanla, iyi kötüyle dengelenir. İnsanın yaşamı ve kendisi dengeye dayalıdır. Dengesizlik, her şeyi altüst edebilir. Çünkü dengesizlik; bozukluk, yanlışlık demektir. Tat, lezzet, yaşama sevinci, şükür, kendisine konu olan eylemlerdeki dengeyi yaşamak ve keşfetmekle oluşur. Kirlilik, güvensizlik, inançsızlık, dengedeki insicamın bozulması ile ortaya çıkar. Görsel, devinimsel, sessel anlatımda dengenin sağlamlığı; resimdeki, doğadaki, musikideki ritmi ortaya çıkarır. Denge; formda, renkte, harekette, açık-koyuda kendini gösterir.

Cambaz dengeyi sağlayamazsa telden düşer. Kuş dengeyi tutturamazsa uçamaz. İnsan dengeyi kuramazsa bisiklete binemez. Baba dengeyi sağlayamazsa ailede huzur kalmaz. Denge, evrende ayakta kalmanın sihridir. Fizik, kimya, sosyoloji, psikoloji denge üzerine kurulmuştur. Güzel sanatlara ait bütün eserler dengenin gözetilmesi ile ürün haline gelir. Her ürün, kendisine malzeme olan enstrümanların dengeli kullanımıyla esere dönüşür. Allah, Tevrat’ta Hz Eyüp’e: “Bulutların dengesini, ‘Bilgisi kusursuz olan’ın şaşılası işlerini biliyor musun?” diye seslenirken gökyüzündeki dengeye dikkat çekmektedir.  

Dengede, tek vücut olmak vardır. Denge, çokluğun tekliğidir. Su, hidrojenle oksijenin dengeli birleşiminin sonucu değil midir? Dengede ayrım yok, bölünme yok; birlik var, dirlik var. Ayrılıktan, bölünmeden yana olanlar, birlik, dirlik istemeyenler, dengeyi bozanlardır.

Denge, ölçülü oranda uyumdur. O, bir uzlaşma değildir. İyi ile kötünün, beyaz ile siyahın uzlaşmasında kaybeden iyi ve beyaz olacaktır. Kötü ve siyah, iyi ve beyazın kıymetini bilmek adına gereklidir. Denge olsun diye zararlıyı, kötüyü, siyahı, çirkini öne çıkarmak, onunda haklarını savunmak iyiye, beyaza, güzele haksızlıktır. Dengede uzlaşı değil, ölçülü oranda gereklilik vardır. Bütünlükte ölçünün kaçırılması bu defa dengesizliği doğurur.

Evrendeki dirliği, dengeyi kimyanın, fiziğin, biyolojinin, astronominin orijinindeki yasalar sağlıyor. İnsan olarak buna müdahale gücümüz de hakkımız da yok. Bu güç bizde olsaydı, çoktan, dünyanın sonu gelmişti. Kendimizle ve toplumla barışıklığımız ise irademize verilmiş. Bu barışıklık, hem varlık sebebimiz hem sınavımız.

Kendi içinde “dengeli”, toplum içinde “denge insanı” olmak, şüphesiz çok önemli. İnsanoğlu Kur’an’daki iki ayette: “O Allah ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp ölçülü bir biçim verdi.  Sakın dengeyi bozmayın.” diye uyarılmaktadır.

Ne mutlu, bu kaotik ortamda dengeyi yakalayıp istikamet bulanlara!

Hiç yorum yok: