7 Kasım 2007 Çarşamba

Ölçüyü Kaçırıyoruz


— Şehitler Ölmez; vatan bölünmez!”, “Hepimiz askeriz; PKK’ya yeteriz!”, “Türk-Kürt kardeş; PKK kalleş!”


— Kertenkele, gene neler oluyor? Boyundan büyük laflar ediyorsun?


— Üstadım, bugün sınıfımıza biri geldi, miting yapacağız, dedi. Biz sınıfça gittik, yukarıdaki
sloganları söyledik.


— Bunar ne güzel sözler böyle! Ben de pek heyecanlandım, sizin yerinizde olmak isterdim. Peki,
sizi toplayan kimdi, size ne söyledi, nerede toplandınız, orada neler konuşuldu?



— Fazla bir şey konuşulmadı. Genç biriydi. Bir bildiri okudu. Bir de Gençliğe Hitabe’yi okudu;
ama ben Hitabe’den bir şey anlamadım. Kelimelerin çoğu değiştirilmişti. Arkadaşıma sordum, bana “öztürkçe” dedi. Okul kıyafetleri ile gitmiştik, bize dışarıdan kimse katılmadı, bazı insanlar garip garip baktı. Ellerimize bayrak verdiler, az önce söylediğim sözleri söylettiler.


— Bak Kertenkele, siz provoke edilmek istenmişsiniz. Birileri sizi tahrik etmek, kullanmak
istemiş, siz de bu oyuna gelmiş, yem olmuşsunuz.



— Üstadım, yine yanlış bir şey mi yaptım? Anlamadım, bizi kim kullanmak, yem yapmak
istemiş? Provoke ne demek?



— İnsanlar yaptıklarının hata olduğunu ya daha sonra anlarlar ya da aklıselim sahipleri onlara
söyler. Geç anlaşılan hataların faturası da genelde büyük olur. Şu an ülkemizde zamansız, kontrolsüz işler yapılıyor, sizinki de bunlardan biri.



— Üstadım, yine büyük konuşmaya başladınız. Ufacık bir topluluktan memleket meselesi
çıkardınız.



— Evet, şu an memleketimiz zor dönemden geçiyor. Bölücüler iş başında. PKK isimli örgüt
taşeron olarak kullanılıyor. Bu hainler, ya gafiller ya ahmaklar. Onların öldürdükleri ya da mayın tuzağına düşürdükleri askerlerimizin şehadeti infiale sebep oluyor. Bu durum, halkımızın öfkesini artırıyor. Ancak, kontrolsüz öfke, olumsuz sonuçlara yol açabilir. Zamansız yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş. Korkarım, ülkemizde bugünlerde yapılan irili ufaklı gösteriler bir süre sonra kontrolden tamamen çıkacak. Öfke, baldan tatlıdır. İnsanlara meydanlarda, sokaklarda önce öfke balı yedirilecek, bunun hazzıyla gösteriler yapılacak, kitleler manipüle edilecek. Kitle zekâsının birey zekâsından daha düşük olduğunu bilen toplum mühendisleri bir projeyi daha sonuçlandırmanın mutluluğunu yaşayacak. Bu, adı artık gizlenmeyen dış düşmanlarımızın hedefi. Ortaya çıkacak yeni psikolojik ve fiili durum, daha büyük sıkıntılara neden olacak. Halkın baskılarına rağmen PKK’ya karşı beklenen operasyon gecikirse, yapılmazsa ya da istenen sonuç alınmazsa bu da bir iç kırılmaya, iç öfkeye, siyasi tartışmalara neden olacak. Belki rejim sorunu gündeme gelecek.



— Üstadım, üç çocuk bir araya geldik, elimizde bayraklar olduğu halde güzel güzel bağırdık
diye mi memlekette rejim sorunu çıkıyor?



— Tabi, küçük zekân aysbergin altını görmeye yetmiyor. Senin, sokaklarda slogan atman
bugünün meselesi değil. En az otuz yıl geçmişi var. Bunun altında otuz bin can var. Bunun ucunda petrol var, Büyük Orta Doğu Projesi var. PKK dünya sofrasında bir virüs. Her virüs kendisinin yaşama hakkı olduğuna inanır; ancak hem kendisine hem çevresine zarar verir.




— Üstadım, kafam iyice karıştı.


— Sadece senin değil, milletin da kafası karışık. Bu dönemde sağduyu ile hareket etmek lazım.
Biz millet olarak ne sevinmeyi ne üzülmeyi ne eğlenmeyi ne öfkelenmeyi biliyoruz. İfrat ve tefrik karakterimiz olmuş. Sorunların çözüm yeri sokaklar değil. Çözüm, diplomaside. Gazetelerin köşe yazarları da bu işi bilmiyor. Bilgisizce yapılan teklifler ve işler, çözülecek bir sorunu çözümsüz hale getiriyor. Bu dönemde herkes için itidal, metanet, istikrar çok önemli. Birileri, kitle hareketleri ile istikrarı bozmak istiyor olabilir. Bugünkü durumu Osmanlının son dönemi ile kıyaslayanlar da tarih bilgisinden yoksunlar. Bugünün şartları o günküyle aynı değil. Her türlü olumsuzluğa karşı teyakkuzda olmak zorundayız. İşçi işçiliğini, memur memurluğunu, öğrenci öğrenciliğini, yönetici yöneticiliğini bilecek. Asli işimizden uzaklaşarak sokaklara dökülmek, memleket severlik değildir, bilakis işi zora sokmaktır.



— Üstadım, siz yapılan bütün güzelliklere karşı çıktınız.



— Buna karşı çıkmak, denmez. Buna taşları yerine oturtmak, denir. Biliyorum, birileri çıkıp bana
“bayrak düşmanı”, “bölücü işbirlikçisi” gibi yaftalar yapıştıracaktır. Bunu da belki “vatanseverlik” adına yapacaktır. Vatanseverlik, arabaya takoz koymak değil, üzerindeki görevi hakkıyla yapmaktır. Ahmak dost, akıllı düşmandan tehlikelidir.



— Üstadım, bana ahmak demediniz, değil mi?



— Sadece, akıllı davranmanın önemini vurguladım. Bu ülkede bir zamanlar Sünni-Alevi çatışmasını oluşturanlar şimdi Türk-Kürt çatışması peşindeler. Yakında bunun emarelerini görürüz. Uykularımı kaçıran durum, budur. Bayrak bizim, toprak bizim; bir takım suni ayrılıklara gerek yok. Erdem, güneş gibi olmaktadır. Bilirsin güneşin evrende girmediği yer yoktur. Güneş, hem ısıtır hem ışıtır. Anlayana bu sözler, sivrisinek saz; anlamayana davul zurna az.



06.11.2007

Hiç yorum yok: