ABD Büyükelçisi ve sabıka dosyası kabarık olan Adana Başkonsolosu “istenmeyen adam” ilân edilerek geri gönderilmelidir. Ülkeyi yönetenler eğer gerçekten devlet adamı iseler; bu ve benzeri işlem ve tepkileri zamanında gösterirler. “Biz de ABD Büyükelçisini kahvaltıya davet ederdik” gibi kaçamak beyanlar bir fayda sağlamaz. Sömürge müfettişi gibi ortada dolaşan, etnik ayrımcılığı ve ırkçılığı tahrik ederek, insanları tasnif ederek davet yapan bu Büyükelçinin yaptığını siz Washington’da yapabiliyor musunuz? Gazetelerinde ABD aleyhine yazı yazmamayı, yazanları da çıkarmayı âdet haline getiren, Müslümanı devşirmek ve İslâm’ın altını oymakla uğraşan malûm cemaat gazetesini zaman zaman ibretle izliyoruz. Elif Şafak ve benzerlerini, numaralı Cumhuriyet taraftarlarını ekranlarında dakikalarca gösteren sözde muhafazakâr sahtekârlığı yapan bazı kanalları da…
Bir grubun veya şahsın sadece sağ eğilimli olması bugün yetmiyor. Sağ ile milliyetçi arasındaki çizginin iyi çizilmelidir. Dünya siyasi ortamının ekseni değişiyor. Bu değişen ekseni (milliyetçi - küreselci, teslimiyetçi) fark etmeden konuları değerlendirmek mümkün değildir. Sağın ve solun milliyetsiz kesimleri ihanet ittifakının ortakları olmuşlardır.
ABD, Dünya barışının ve demokrasinin bugün baş düşmanıdır. Ona göre demokrasi, kendi menfaatlerini elde edecek ortamı hazırlamaktır. ABD’de gerçek bir demokrasi olmuş olsaydı; bırakınız sadece etnikliği, ayrı birer milliyete mensup göçmen nüfusa kültürel hakları verilirdi. Bugün İspanyol ve Latin menşeli nüfus gibi birçok ayrı milliyetten göçmenler Amerikanlaştırma şeklindeki eritmeye tâbi tutuluyor. Teksasın ayrı bir cumhuriyet olmasını isteyip eyleme bile geçmeyenler, 99 ve 50 yıl hapis cezası alıyor. Maalesef, Dünyanın her tarafında Müslümanlara karşı Başkan Bush’un tabiriyle Haçlı seferleri açanlarla, kendileri de Müslüman olan Irak’ın kuzeyindeki sözde Kürt yönetimi Amerikan uşaklığı yapıyor. ABD işgalinin ilk günlerinde Amerikan askerlerinin elini öpen Arapların resmini unutmadık.
Bir yazıda “ABD’de neden darbe olmaz” diye soruluyor. Cevap olarak da “Çünkü orada ABD Büyükelçiliği yoktur” deniyor. Bilhassa ABD’nin bugünkü yönetimi Dünyadaki fitnenin, istikrarsızlığın ve küresel savaş ortamının merkezi durumundadır. Bugün Lübnan dahil birçok yerde mezhep, din ve etnik çatışma görüntüsündeki huzursuzlukların altında Batı ve ABD teslimiyetçileriyle milliyetçilerin mücadelesi yatıyor. Afganistan ve Irak’ta kaybedenler Lübnan’da kazanmak istiyor. Tabii Türkiye’de de…
Din, milliyet ve etniklik gibi konularda zihinler sürekli karıştırılıyor. Bu karmaşada bazıları toplumu tahrik edercesine ayrı millet, ayrı yönetim ve tanınma peşine düşürülmüş. Açıkça Kürt ırkçılığı yapıyor. Ülkeyi yönetenler ise; hukuk devletini işletemiyor. Stratejik müttefik ve hayali bir AB üyeliği peşine düşmüşüz; tokatlanmadık bir tarafımız kalmadı.
Geçenlerde Türkiye’nin en çok satan ve birinci sayfasında “Türkiye Türklerindir” yazan gazetenin başyazarının yazısına baktım. Dokunduğun zaman teneke sesleri geliyor. Kafalar karışık ve oldukça boş. Anayasanın milli kimlikle ilgili 66. Maddesine O da bir teklifte bulunuyor: “Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” yeterli değilmiş. Türk kelimesi etnik bir aidiyeti ifade ediyormuş. Bu yoldan ırkçılığa çekilirmiş. Demek ki siz, Türk kelimesini görünce şuur altınızda ırkçılık alevleniyor. Türkün Türkiye’de bir etniklik olmadığını, milletin ve milliyetin adı olduğunu fark etmiyorsunuz. Yunanistan, Irak, Kosova, Suriye, Romanya, İran ve Bulgaristan örneklerinde Türk bir etnik kimlik olabilir; ama, konuştuğunuz örnek Türkiye’dir.
Aslında, Türklüğü hukuki bir tanımla “vatandaşlık bağı” ile ifade etmek eksiktir ve işi sulandırmaktır. Bizler kendimizi sadece vatandaşlık bağıyla hukuki bir bağlantı ile Türk görenlerden değiliz. Hem soy, hem de kültürel olarak mensubiyet bilinciyle Türk olmaktan şeref duyarız. Bunu her Türk vatandaşından da haklı olarak bekleriz. Aynen diğer milli devletlerde olduğu gibi.
Karıştırılmış kafaları eski ezberlerde olduğu gibi “Önce Türk müyüz, yoksa Müslüman mıyız” sorularıyla karıştırmayalım. Birbirinden nitelik bakımından farklı mensubiyetler birbirine rakip olamaz.
09.12.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder