15 yılı aşkın bir süreden beri ilk defa baba ocağında Kurban kesmek nasip oldu elhamdülillah.
Kurban Bayramı bitiminin Cuma gününe denk gelmesi büyük bir fırsat oldu.
8 günlük zamanı fırsat bildik ve uzun yıllardan sonra Bayramı Elazığ’da geçirmek, benimle beraber, ailem, annem ve Elazığ’da yaşayan akraba ve dostlarım için de oldukça güzel, neşeli ve hatıralarla dolu bir süreç oldu.
Elazığ’a gidenleri, şehrin hemen girişindeki “Çayda Çıra” heykeli karşılar.
Bu heykel, görüntü olarak tabii ki cansızdır, ancak bunu Elazığlılara inandıramazsınız.
Özellikle gurbette yaşayan Elazığlılar, o tabloda kocaman bir canlı geçmişi görürler.
Elazığ’dan biraz uzunca ayrı kalmış Elazığlıların, şehre girerken karşılaştıkları bu tablo karşısında gözlerinin nemlenmemesi mümkün olmaz.
Ve İzzet Paşa Camii;
Dünyanın ilk asansörlü minaresine sahip ve hali hazırda Dünyanın en zengin camii İzzet Paşa…
Zemin katı, özellikle Elazığ’ın tüm kuyumcularının bir arada oldukları kocaman bir pasaj, Tespihçilerin ve dini kitap satıcıların yoğun olduğu modern bir alan,
Bir kat daha aşağısı umumi helâlar ve sıhhi banyolar.
Geliri, ihtiyacının kat kat üstünde.
Kendisinden daha büyük bir cami Van’da yaptıran İzzet Paşa Camii, hemen 5–6 yüz metre aşağısında, yaklaşık kendi büyüklüğünde ve yine alt katı pasaj olan, aşağıda fotoğrafı verilen Saray Camiini yaptırdı.
Elazığ’a gidip de Harput’a çıkmamak, lokantaya girip, aç çıkmak gibidir.
O evliyalar otağına çıkıp, Balak Gazi heykelinin dibinden Elazığ’ı seyretmek, ayrı bir haz verir Elazığlılara.
Kış mevsiminde Harput Kalesini gezmek biraz zahmetlidir. Ancak Gerek Balak Gazi heykelinden, gerek Sara Hatun Camii veya Ulu Camiinden seyretmek, insanı tarihin taa ötelerine götürmeye yetiyor.
Aşağıda fotoğraf, Temmuz 2008’de Elazığ’a gittiğimde, gördüğüm perişan halinden dolayı Sayın Elazığ Belediye Başkanı hakkında hiç de güzel olmayan şeyler yazdığım ve Mahalli Basında yayınlanan alanlardan biri olan Bosna Hersek (İstasyon) Caddesi.
Bayağı ihmal edilmiş bir alan idi. Ancak Kurban Bayramında gittiğimde gördüm ki, Sayın Başkanımız sağ olsun, bayağı hummalı bir çalışma başlatmış.
Tabii ki memlekete gidip de eş dost ziyareti ihmal edilmez.
Hısım, akraba ziyareti yanında, Fırat Üniversitesi;
TEF’nden Sayın Doç. Dr. Mehmet Gedikpınar ve İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Sayın Mustafa Kırmızıgül’ü ailece evlerinde ziyaret ederek bayramlaşma ve sohbet etme imkânımız oldu.
Türk Kamu Sen Elazığ Şubesi Başkanı Sayın Mehmet Şerif Arıca’yı ziyaret etmek istedik, ancak kendisi o anda Malatya’da olduğundan dolayı sadece telefonda bayramlaşabildik.
Bizim için oldukça kısa süren bir haftalık seyahatten çıkardığım ana fikir ise şu oldu;
Mümkünse Dini Bayramları herkes Baba Ocağında geçirsin.
Unutulmaz ve olağan üstü bir mutluluk.
Gitmeseydim bu kadar özlediğimin bile farkına varmayacaktım.
Ömrümce çok yerler gezdim, çok yerler gördüm de,
Bir başka hoş ülkemin; her köyü, her bucağı…
Hepsini çok beğendim, hepsini çok sevdim de,
İlle de o ocak; ille de Baba Ocağı.
Sayın Doç. Dr. Türker Eroğlu’nun küçük abisi Sayın Bünyamin abi der ya; “Meteristen attık gurbete gurşun, / Alın yazımız; ganadında guşun”
Guş nereye gonar kim bilir?
Ya Rab; Zat’ını seyran ettir, Kendine hayran ettir.
Öyle yaşat ki bizi, ebedi bayram ettir…
Dualarda buluşmak ümidiyle nice bayramlara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder