25 Aralık 2008 Perşembe

Lânet Olsun İçimizdeki Bu Ermeni Sevgisine

Atillâ İlhan, ‘Türkiye’de her zaman yüzde 10 hain kontenjanı vardır’ derdi. Ki ihanet Türk Tarihinde vaka-yı âdiyedendir.

I.Dünya Savaşı ve öncesi Ermeniler Ruslarla işbirliği halinde Doğu Anadolu’yu kırıp geçirirlerken Dışişleri Bakanı  Noradunkyan isimli bir Ermeniydi. Ve Türkiye Ermenilerinin temsilcisi de Bogos Nubar Paşa.

Elbette savaşta bizimle kader birliği yapıp şehit düşenleri de oldu. Ama çifte kavrulmuş hıyanet insan havsalasının bile idrakte zorlanacağı bir boyutta idi.

Osmanlı ne zaman merhamete yanaşsa, nasihat etse, affa yeltense; “Korkunun adını af koymuşlar” teranesiyle merhameti âcizlik bildirisi sayarlardı. Zaten bizi yaptıklarımızdan ötürü değil yapmadıklarımızdan ötürü cezalandırmak istiyorlar. Komplekslerin dışavurumu böyledir.

Geçmiş zamandaki ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sloganı aslında birçok insan için kimlik ifadesiydi. Oysa Selçuklu’dan  beri Ermeni’yle, Rum’la  yan yana yaşamışız ama ayrı mahallelerde. Şimdiki sorun kendini Ermeni olarak ifade eden Ermenilerde değil,Türk olarak ifade eden Ermenilerde. Bkz: www.ozurdileyin.com

Truva Atı bir tek Çanakkale’de olsa dert değil. Muhtelif çap ve markada memleketin bilfiil her köşesinde. Ve bilhassa üniversitelerimizde.. Nasılsa ülkede özgürlük kamaşması var. Çıldırın çıldırabildiğiniz kadar.

Cengiz Aytmatov’un MANKURT tiplemesini bilirsiniz. Güzel yurdumun güzide mekânları mankurt fotokopileriyle dolu. Sağım – solum sobe, milletine sövmeyen ebe.

Antranik, Vahan, Deli Yani, Kocabaş Hristo, Donik Çeteleri Kocaeli’de misket oynamıyorlardı; adam kesiyorlardı. Hala Yuvacık’ta, Bahçecik’te, Arslanbey’de, Karatepe’de, Kullar’da, Yeniköy’de, Gündoğdu’da, Akmeşe’de, Kandıra’da, Geyve’de, Şile’de dedeler torunlarına katliam hikâyeleri anlatır dururlar.

Bu millet sabrı ve tahammülü göğsünde madalyon deyu taşır. Özür’lü aydıncıklarını bile bir kalemde silip atmaz, akıllanmalarını bekler. Ne var ki öçten gözü dönmüşlerin akılları salyalarındadır.

Bu aymaz ve utanmaz aydın(!)lar yine bu milletin asaletinin gölgesinde ekmeksiz kalmadan yaşar dururlar. Lakin milli hafıza da bu isimleri cisimleriyle birlikte kayda geçer.

Bu milletin ekmeğini yiyip de ihanet edenler,ekmek yedikleri elden bir gün sille de yerler”. Velhasıl, abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan endişeye düşelim. Bkz: www.sizozurdileyin.com

Tekerrür, tekerrür de bir yere kadar.

Hiç yorum yok: