Değerli dostlar,
İnsanın yaradılışı bir birinden çok farklı. Bazısı başarılı bir sanayici, başarılı bir tüccar, başarılı bir ilim adamı olmak ister. Bazısı da başarılı bir sosyal lider olmak ister.
Ben İlkokuldan itibaren hep sınıf mümessili olmak isterdim. Öyle de oldum. Yüksek tahsilimde kafama koyduğum sınıf başkanlığını da daha birinci sınıfta elde ettim.
Bir taraftan okurken diğer taraftan talebe derneği ve talebe birliği başkanlığı yaptım.
Ayrıca okul dışında iki derneğinde kurucu başkanlığını yapıyordum.
Öğrencilik yıllarım bitince iş hayatına atıldım. Sosyal görevlerden bir müddet uzaklaşmayı istedim. Bu direncim çok uzun sürmedi. Bir dostumun ısrarı ile kendimi siyasetin içinde buldum. Milletvekilliğinden tutunda Belediye Başkanlığı ve Meclis üyeliği dahil bütün kademelere talip oldum. İki dönem yani 10 yıl Belediye Meclis üyeliği yaptım. Başkan vekilliği dahil yönetimin tüm kademelerinde görev aldım. İl yönetim kadrosunda 8 ay sekreter üyelik yaptım. İstifa edip Milletvekili aday adayı oldum. Son anda partimin bir milletvekilinden yediğim çalımla aday olamadım. 1994 yılında Saraybahçe’den Belediye başkanı olarak yarışa girdim. Kaybettim…
Bütün bunları öğünmek için değil, bir meseleyi tespit için yazıyorum.
Mesleğim serbest inşaat mühendisliği ve Müteahhitlik (hiç resmi iş yapmadım) olmasına rağmen, para kazanmaktan ziyade sosyal ve siyaset alanına daha fazla zaman ayırıyordum. İki dönem meclis üyeliğim esnasında siyasete mesleğimden fazla zaman ayırmam sebebiyle, maddi imkanlarımın bir bölümünü bu uğurda harcadım. Buna rağmen siyasetten vazgeçmedim.
Ne zamana kadar? Bulunduğum yerde yapılan siyaset, ilkelerime ters düşünceye kadar. Ya siyaset yapma arzuma yenik düşecek yoluma ilkesiz devam edecektim. Ya da ilkelerime sahip çıkacak yola devam etmekten vazgeçecektim. İkincisini yaptım.
İnsan deneyimli olduğu konuda gözü kara oluyor. Her ne kadar siyasetten vazgeçti isem de içimdeki siyaset arzusu hep diri kaldı.
Kızılay İzmit Şube Başkanı olunca içimdeki siyaset arzusunu dizginlemiştim. Çünkü bu görev tarafsızlık istiyordu. Yönetimdeki arkadaşlarıma telkin ettiğim siyaset dışı kalma prensibini kendimde de uyguladım. Ne zaman Kızılay İzmit Şubesi haksız yere sıkıntıya sokuldu. Başkan olarak siyasetten uzak kaldığıma o zaman pişman oldum. Çünkü siyasetin içinde olsa idim, kuruma reva görülen haksız muameleye cesaret edilemezdi diye düşünüyorum.
Zaman zaman siyasetteki deneyimimden dolayı bu köşede siyasi içerikli yazılar yazarım. Geçenlerde de İzmit belediye başkanının vasıflarının nasıl olması gerektiğini içeren bir yazı yazdım. Bu yazı Belediye Başkanlığı beklentim varmış gibi algılandı. Aslında böyle bir amacım yoktu. Siyasete bulaşanların içine giren siyasi virüs tıpkı nefis gibidir. Son nefesine kadar asla ölmez. Ben o virüsü kontrol edebiliyorum.
Şehrimizin bir mahalli gazetesinde köşe yazarı olan Sayın Serpil Çolak hanımefendi yazımı okumuş. Bana telefon açtı. Siyasete bakış açımı sordu. Kızılay Başkanı olarak bazen siyaset yapmadığıma pişman oluyorum sözü kendisine yetmişti. Değerli yazısını yazdı. İlavesiz ve yorumsuz yazdığı yazısından dolayı kendisine teşekkür ederim.
Daha öncede teklifler almama rağmen, bu yazı üzerine teklifler yoğunlaştı.
Gerçekten gururlandım. Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığından İzmit belediye başkanlığı adaylığına kadar yapılan tekliflere ve teklif yapan siyaset önderlerine buradan teşekkür ediyorum. Teşekkürümü bizzat kendilerine de ilettim. Kızılay da yönetim kurulu arkadaşlarımla konuyu müzakere ettik. Teklifler üzerinde yaptığımız değerlendirmelerde, Kızılay çalışmaları ile alakalı daha çok mesafe almamız ve bu yolda sağlıklı yürümemiz için Belediye Başkanlığı gibi yoğun mesai içeren bir görevden uzak durmam gerektiği konusunda uzlaştık. Sebep budur.
Sonuç olarak;
Kızılaycılığa devam ederken, Belediye başkanlığı gibi yoğun mesai ve sorumluluk isteyen görevi üstlenemiyorum.
Saygılarımla kamu oyuna arz ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder