Tarihi bilmeden tarihi yargılamak kadar cahilce bir hareket yoktur! İnsanların kendi şahsi düşüncelerini ifade etmeleri çok doğaldır; fakat bu tip düşüncelerin millet ve devlet adına seslendirilmesi, her şeyden önce bu insanların kendi devletlerine – milletlerine karşı yaptıkları en önemli ayıplardan birini teşkil eder.
Bu açıdan bakıldığında, son günlerde ülkemizi meşgul eden Ermenilerden özür dileme kampanyası, ülkemizde kendini “aydın” diye tabir eden bazı şahısların nasıl bir vahamet içersinde olduklarının en önemli göstergesidir.
Neden mi?
Kısaca izah edelim:
Değerli okuyucular, Türk milletinin tarihte uzun süreli imparatorluklar kurarak yerleştikleri yerlerde kendilerini çok çabuk benimsetmelerinin en temel sebebi bulundukları yerlerde karşılaştıkları toplulukları, Batı literatürüyle ifade edecek olursak, “öteki”leştirmemesinde yatmaktadır. Türkler bulundukları yerde kendilerinden farklı olan toplulukları kendinden görme ve benimseme ile tarihte, tarihe yön veren, uzun ömürlü üç büyük imparatorluk kurmuştur.
Türkler 11. yüzyılın sonlarında Anadolu’ya yerleştiklerinde Anadolu’da bulunan milletlerden biri de Ermenilerdi. Ermeniler o zaman Doğu Roma Ortodoks kilisesini kabul etmeyip kendilerinin kurduğu kiliseye bağlı oldukları için yönetim tarafından hor görülüyorlardı. Bu sebeple Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u fethettiğinde kendisini tebrik eden dönemin Ermeni Patriğine “dualarınız sayesinde” dediği kaynaklarda ifade edilmektedir.
Bölgedeki Türk hakimiyetinden hoşnutluk duyan Ermeniler daha sonra Osmanlı’nın kurumlaşmasında ve iskan politikasında önemli rol üstlenmiş ve yönetimde üst düzey mevkilere gelmişlerdir. Nitekim kendilerine “millet-i sadıka” yani sadık millet ismi verilmiştir.
Ancak 19. yüzyılda hızlanan milliyetçilik akımları Ermeni milletini de etkilemiş, o dönemlerde kurdukları Taşnak ve Hınçak teşkilatları ile yönetime karşı çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Öyle ki, I. Dünya Savaşı sırasında özellikle Rusya’nın kışkırtmasıyla Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yöre halkına karşı yaptıkları katliamlar sonucunda 1915 senesinde dönemin yönetimi Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki Ermenileri tehcir ettirmiştir.
Bahsi geçenlere ilaveten belirtmek gerekir ki İngilizlerin İstanbul’u işgalleri esnasında Osmanlı Arşivlerine de el koydukları ve o dönemde özellikle “Ermenilere soykırım yapıldığına dair iddialarını” kanıtlamak amacıyla belge araştırmasına girdikleri görülmektedir. Ancak konuya dair böyle bir belgenin olmaması kendilerini tezlerini desteklemek üzere “mavi kitap” adı altında bir eser yayınlamaya itmiştir. Tarihi gerçeklikten ziyade siyasi bir amaca hizmet eden bu kitap hala tartışılmaktadır.
Genel hatlarıyla aktarmaya çalıştığım Ermeni konusu anlaşılacağı üzere karşılıklı olaylar zincirinin yaşandığı bir süreçtir. Bu sebeple ülkemizdeki bazı sözde aydınların, düzenledikleri “Ermenilerden özür dileme” kampanyasını tek taraflı olarak sürdürmeleri ve kendi milletine uygulanan katliamlara karşı aynı hassasiyeti hissetmemeleri iç acıtıcı bir durumdur.
Esasında özür dileme kampanyaları arkasında yatan gerçekler, kanaatimce, daha sonra büyük ihtimalle Ermenilerin isteyecekleri toprak, tazminat ve tanınma taleplerine karşı milleti psikolojik olarak hazırlamaktır.
Dolayısıyla Büyük Ortadoğu Projesi ve ılımlı İslam tezleriyle hız kazanan Anadolu topraklarını Türk kültüründen temizleme hareketlerinin bir yansıması olan bu kampanyalar karşısında bilinçli hareket edip içimizdeki ayrık otlarına fırsat vermemek hepimizin en asli vazifesi olmalıdır.
İyi haftalar!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder