25 Aralık 2008 Perşembe

Özürlülerin Özürü

Aydınlar(!) Ermenilerden özür diliyormuş!

Ben, mensubu bulunduğum Aydınlar Ocağının adı adına utandım.
Bu hareket, saygınlığını her platformda ispatlamış olan Ocağımızın adına da büyük bir saygısızlıktır.

Yönetim kurulunda olduğum halde ben bu Ocağın bir aydını değil, ancak aydınlara hizmet edebilmeye talip bir mensubuyum.

Özür dileyicilerin bazılarının kimliğine, kişiliğine, mesleğine bakıyorum da, içimden şu cümle geçiyor;

Bu rezaleti organize edenlerin, vasıfsız bir takım(lara) layık olmadığı unvanlar yüklemesi, Türkiye’nin geleceği açısından çok tehlikeli bir davranıştır.

Zira bu gibi iltifatlar karşısında kendilerini olduklarından büyük görenler, tarih boyunca başımızı ağrıtmışlardır.

Bazılarına siyaset adına, bazılarına din adına hak etmedikleri etiketle yüklenen görevler, bu kişilerin egolarını kabartmış, onlar da çevresini egolarının tatmini için kullanmış, sonuçta da çok tatsız olaylar yaşanmıştır.

Rahmetli Mehmet Gül tarafından, kampanyanın en meşhur savunucusuna ahlaka aykırı yaşantısı sorulduğunda “Bu benim hayat tarzım” diyecek kadar edepten, ahlaktan, inançtan, erkeklikten nasibini almamış bir ukalanın Aydınım diye ortaya çıkıp, suni bir soykırım masalından dolayı, Türkiye’yi ve Türkleri temsilen Ermenilerden özür dilemesi, Aydın kelimesini iyiden iyiye tartışılır duruma sokmuştur.

Aydın kelimesi bu kadar ayağa düşürülmemeli.

Diplomasını rüşvetle alan Profesörler duyduk Türkiye’de.

Torpil ile yüksek yüksek makamlara atananlara şahit olduk.

Bu milletin inancını zedelemek adına şeyhler uçuruldu da, uçkurları elinde rezil oldular.

Bu ve benzeri şeyler hep olmuştur, oluyor…

Ancak rüşvetle veya torpille aydın olmak mümkün değildir.
Aydın demek; Alim demek, müspet kültür sahibi demek, münevver demektir.
Bu meziyetlerin de rüşvetle falan elde edilmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla hiçbir cahil veya kendini bilmez, kendini aydın olarak hiç kimseye dayatamaz, yutturamaz!

***

Sadece Van’ın Çitören köyü Zeve Şehitliğinde, Ermenilerce katledilmiş yaklaşık 2500 şehit yatmaktadır.

Erzurum ve Erzincan civarında katledilmiş, çoğu bebek ve kadın olan çok sayıda beden, acımasız Ermeni katillerin elinden şehit düşmüş, bu şehitlerin katledilme belgeleri de Rus arşivlerinde ortaya çıkmıştır.

Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinin muhtelif yerlerinde, 400 bin’i aşkın katledilmiş Müslüman ve bu Müslümanlara ait birçok toplu mezar bulunmuştur.
Daha sayılmayacak kadar yıkım, yakım yapmış Ermeni çetelerinin yaptıklarını yok sayıp, katlettiklerini görmezden gelerek, savunmaya geçen Omsalının öldürdüğü Ermeniler adına, hem de Osmanlıyı kabul etmedikleri halde, Osmanlıları temsilen Özür dilemek, ancak özürlü kimselerin yapabileceği bir eylemdir.

Bu özür; Hepimiz Ermeniyizcilerden müteşekkil yarım avuç kendini bilmez, Diaspora çapulcularının işgüzarlığından başka bir şey değildir.

 ABD’de yayın yapan Taşnak gazetesi, 1915 yılında Ermenilerin Van’da yaptığı katliamı, övünerek manşetine şu cümleyle taşımıştır; “Van’da sadece 1500 Türk kaldı”.
Öyle ya, Rus ve Fransız işgali altındaki Van ve yöresinde Türklerin Ermenileri öldürmesi mümkün mü?

Orada zaten sadece Rus, Fransız ve Ermeni var.

Taşnak’ın da yazdığı gibi, Ermeniler, (işgalci ülkeleri de arkasına alarak) o bölgede kalan  Türklerin tamamına yakınını katletmişler.

Ermeni Diasporasının; “Ermeni soykırımını tanıma adına bu ilk adımdır” açıklamasına sebe olan bu özürlü özürcüler, gözlerini ve kulaklarını gerçek dünyaya kapatmış, sadece sahiplerine karşı açık tutuyorlar. Zira sahibinin sesi doğrultusunda hareket etmektedirler.
Sayın(!) Özürlü aydıncıklar; Bedduayı hiç sevmem.

Ancak beddua edecek olsaydım, bütün ruhumla size “Allah belanızı versin” derdim.
Sizlere yüksek perdeden “Yuh” demek için tarih bilmeye veya milliyetçi olmaya da gerek yok, azıcık akıllı olmak yeterli…

Kanunlar ne der, hâkimler, savcılar ne der bilmem ama bu zevatların hala Türk vatandaşı olarak kalmaları, bütün Türk vatandaşlarımız adına talihsizliktir.
Bu zevatlar ya aşırı saf, ya da yukarıda da bahsettiğim gibi sahibinin sesi, sahipleri zembereğini kurup salmışlar orta yere.

***

Bir türlü akıl ile izah edemediğim bir olay da, PKK-Ermeni ilişkisi;

New York Times; Ermenilerin ağzından 1916 yılında kaydettiği bir ifadede,

“Ermenilerin öldürdüğü 523 bin Müslüman Türk ve Kürt var” diye yazıyor.

İmralı’daki bebek katilinin gerçekte Ermeni olduğu, gerçek adının Agop olduğu, soy isminin de tesadüf olmadığı geçmiş yıllarda defalarca dillendirildi.
Ermenilerin geneli Güney Doğuda yaşamış.

Kimlerle?

Kürt vatandaşlarımızla iç içe.

Peki, orada yaşanan savaşta taraflar kimlerdi?

Bir tarafta Ermeniler, diğer tarafta çoğunluğunu Kürt kardeşlerimizin oluşturduğu Osmanlı…
Peki, buna rağmen bugünkü Ermeni-PKK dostluğunun sebebi ney?

PKK-Kürt bağlantısı niye?

Yukarıdaki bebek katilinin kimliğine göre, dağlarda kim tarafından kimler kullanılıyor?
???

Bunları yazarken, bir taraftan da Meclisteki PKK’nın sözcülerini düşünüyorum…
Yukarıdaki formüle göre bunlar ya Kürt kökenli değil, ya da PKK’lı değiller.
Değiller de bunlar kimler Allah aşkına?

***

Kendini bilmez şebekler / Bizden ihanet imzası bekler.
Gövdeden bir kıymık umar / Ağzı salyalı köpekler.

Hiç yorum yok: