Soner Yalçın, Hürriyet’te yayınlanan ve “CHP çarşafı ilk kez tartışmıyor” başlıklı yazısında, CHP’nin 1935 yılında gerçekleşen 4. Kongresinde “çarşaf ve peçenin yasaklanmasına dair” kanun teklifini nasıl tartıştığını anlatıyor.
Bu kongrede “yemeni, yaşmak, eşarp, türban değil”, sadece “çarşaf ve peçenin yasaklanması” teklif edilmişti. Ancak kongrede “çarşafın ve peçenin yasaklanmasına gerek görülmemiş, mesele tamamen yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakılmıştı.”
Soner Yalçın, yerel yönetimlerin de sadece çarşaf ve peçeye yönelik bazı kısmi yasaklamalar yaptığını, daha ziyade “manto ve eşarpın özendirildiğini” söylüyor.
Yani tek parti hükümetlerinin idare ettiği dönemde bile, kadınlarımızın başörtüsünü düzenleyen herhangi bir yasal düzenleme yapılmamıştı.
Aynı yazının sonunda yazar Soner Yalçın’ın “Solcular özeleştiri yapmalıdır” alt başlığı altında yaptığı yorumu çok önemli buluyorum:
“Türkiye Solu’nun çoğunluğu kültürünü/dinini okuyup araştırmamıştır.”
“İslam’ı bilmemektedir. Halkının inancını dışlamıştır.”
“Tasavvufu/Anadolu Müslümanlığı’nı elinin tersiyle iteklemiştir.”
“Tasavvufun, aklın ve bilimin öğretisi olmadığını söyleme kolaycılığına kaçarak kendi coğrafyasına yabancılaşmıştır.”
“Eğer halkı kazanmak gibi bir derdiniz varsa, dininizi/kültürünüzü bilmek mecburiyetindesiniz. İslam’ı yobazların elinden kurtarmak için bunları öğrenmek zorundasınız.”
Yazıdan alıntı yaptığım bu cümlelere katılmamak kolay değil. Deniz Baykal’ın çarşaf ve türban kullanan kadınları CHP çatısı altına çekmek için yaptığı açılıma en büyük tepki, yine dinine/kültürüne yabancılaşmış solcu kesimden geldi. Kendi kitlesinden oy kaybı riski taşıdığı halde, AKP ve MHP bile Baykal’ın bu açılımını olumlu bulurken, solcuların bir kesiminden aldığı yoğun tepkiler CHP yöneticilerini şaşırtmış olmalı.
Gerçi CHP ve Baykal’ın, üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliğine karşı yürüttüğü “laiklik” eksenli radikal muhalefet ve konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımasının, bu açılım konusundaki samimiyetlerine dair kuşkulara sebep olması kaçınılmazdı.
Bana göre CHP Baykal döneminde, özellikle dış politika konusunda milli menfaatlerimizin gerektirdiği şuurlu, kararlı ve doğru bir duruş sergiledi. AB, ABD ilişkileri, Kıbrıs, Irak gibi temel dış politika meselelerine bakışı ve aldığı tavır, genellikle “tam bağımsızlık ilkesini” benimsemiş, Cumhuriyetimizin kurucusu olan partiye yakışır tavırlar oldu.
Baykal, CHP içindeki aşırı uçları yani mikro milliyetçileri (Kürtçüleri) ve ayrımcı Alevicileri (Alevileri değil), partiden uzaklaştırarak, Cumhuriyetimizin kurucusu partinin mirasçısı olmayı daha hak eden bir çizgi izledi. Bu politikası sebebiyle PKK’nın baskısı veya sempatisi ile oy kullanan kitlelerden oy alamamak ve Güneydoğu bölgesinde hiç varlık gösterememek gibi bir riski göze aldığı aşikâr. Alevi oylarından bir kısmını da AKP ve DTP’ ye kaptırdığını söylemekte mümkün.
Bütün bunlara rağmen Baykal’ın buraya kadar anlattığım politikaları bana doğru geliyor.
Ancak iç politikada türban ve laiklik temelinde yürüttüğü politikalarla, partisinin radikal çekirdeğinin kemikleşmesine yardımcı olmakla beraber, CHP’nin Türkiye’nin ana seçmen kitlesi ile kucaklaşıp, kitlesel bir sol parti hüviyeti kazanmasına engel olduğunu düşünüyorum.
Merkez seçmenin inanç ve kültürüne yabancılık ifade eden siyasi tavırları yüzünden, CHP’nin iktidar alternatifi olmaktan uzaklaşmış olmasının, Türkiye için şanssızlık olduğu kanaatindeyim. Çünkü CHP’nin (ve kendine has sebeplerden dolayı MHP’nin) geniş kitlelerce hala iktidar alternatifi olarak değerlendirilmemesi, AKP’nin (ABD, AB, Kıbrıs, Irak, terör ve özelleştirme politikalarında) yaptığı vahim hatalarının görülmesine mani olmaktadır.
CHP’nin yaptığı bütün olumlu muhalefet, “dinine/kültürüne yabancı” bazı tavırlarının gölgesinde hiç dikkate alınmaz hale gelmektedir.
Halkımız, iktidar partisinin yaptığı bütün hatalarını ve bir kısım yolsuzlukları kendi “dininden/kültüründen” kabul ettiği insanlara güven duyması sebebiyle ya hiç görmemekte veya hoş görmektedir. Bu durumun AKP için de, alternatifsizlik durumu yaratmakla birlikte daha çok hata yapmasına sebep olduğu için, bir şanssızlık olduğunu düşünüyorum.
CHP’nin çarşaflı ve türbanlı kitleyle kucaklaşmasını sağlayacak her açılım ülke menfaatinedir. Baykal bu açılımda başarılı olursa, kangren haline gelen başörtü meselesinin çözülmesi ve bu alanda yaratılan sosyal gerilimin düşmesi mümkün olabilir. Zira CHP’nin katılımı olmadan başörtüsü meselesinin çözümünün mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder