Bazı evler yuvadır, bazıları ise cezaevi. Evin, dış şartlardan sığındığımız bir yuva olması veya bir hapishane haline gelmesi onun büyüklüğü veya konforu ile pek alakalı değildir.
Bazı evlerde aile fertleri arasında sohbet vardır. Eşlerin birbirleri ile ve çocuklarıyla paylaşabildiği duygu ve fikirler vardır. Ailenin toplandığı zamanlarda ortak bir iftar sofrasının neşesi, her sıkıntılı zamanda ortak dualar, her mutlu anı paylaşmada ortak şükür duyguları vardır.
Bazı şanslı evlerde bunları besleyen başka bir kaynak daha vardır: Bu şanslı evlerde şarkılar dinlenir, şarkılar söylenir. Müziğin insan ruhunu yücelten nağmeleri günlük hayatın sıradan cümleleri ile ifade edilemeyen bir mertebede duyguları açığa çıkarır. Sıradan cümlelerin etkileme gücünden çok ileri bir seviyede muhatabını sarmalar.
Zaten Türk insanının gündelik hayatında kendini ifade etmede pek yeterli olduğu söylenemez. Yetiştirilme tarzımızdan mıdır bilmem sevgimizi ortaya koymakta da oldukça hasisizdir. Hem eşlerimize, çocuklarımıza, ana babamıza ve hem de dostlarımıza.
Sadece sevgimizi değil sitemimizi, kırgınlığımızı, tepkimizi ve hatta öfkemizi açıktan söylemek yerine genellikle söylenmeyi tercih ederiz.
İşte şarkılarımız, türkülerimiz ve diğer müzik eserleri bizim duyduğumuz ama ifade etmekte zorlandığımız hislerimizin tercümanı olur ve onları en yüksek bir mertebeden paylaşmamıza yardımcı olurlar. Ve bir an gelir hayatımızın anlamı haline gelirler. Çünkü “insan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.”
*************************************************************
Şarkıların/ Türkülerin dili, hayatımızın her safhasında ve farklı ruh hallerinde iken bizi anlatan mısralar ve melodiler sunar.
“Benim yârim gelişinden bellidir” diyen Karacaoğlan sadece sevdiği ile gurur duyduğunu ortaya koymaz, aynı zamanda ayrı düşmüş sevgililerin gönlüne “Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur/ Ağlama sevdiğim gel dedi bana” diyerek su serper.
Mevsimler şarkılarımızı, şarkılar ise mevsimleri bir başka algılamamıza neden olmakta. Baharın coşkusunu duyan Dede Efendi “Baharın zamanı geldi a canım/ Yavru ceylan gel gidelim” derken, bir başka eserde Rifat Bey, “Niçin bülbül figan eyler, bahar eyyamıdır şimdi” diye, bülbül gibi sevdası sebebiyle ağlamakta olanları, baharın neşesini paylaşmaya davet etmekte.
Yaz günleri yaşanan güzel günlerin ardından “Yaz günleri en tatlı hayaller gibi geçti/ Rüyadaki esrar dolu haller gibi geçti” diye hasretle anılırken, kış mevsiminin ruha verdiği duygular genellikle “Kış geldi firak açmadadır sinede yâre” kıvamındadır.
Ömrü boyunca aradığı sevgiliyi ileri yaşında gören şair, “Bir bahar akşamı rastladım size” mısrasıyla başlayan bir zarafet içerisinde anlatıp “daha önceleri neredeydiniz?” diye bitirdiği zaman, benzer bir olay yaşamasanız bile, O’nun duygusuna saygı duymazlık edebilir misiniz?
“Küçüksu’da gördüm seni, gözlerinden bildim seni” mısralarını bugün söylemek pek mümkün değil. Çünkü insanlar artık kafelerde, alışveriş merkezlerinde karşılaşıyor. Ama “Boğaziçi’ni şen gönüller yatağı” yapmak bizim elimizde. Sevdiğinizle veya sevdiklerinizle bir “Boğaz keyfi” yapmayı tasarlayın. “Yamaçlarının sanki cennetin bağı” olduğunu fark ederek yaşamanın hayatınıza ne gibi güzellikler katacağını düşünün.
************************************************************
Hislerinizi şarkıların diliyle ifade edince, hayatı daha bir üst mertebeden algılamaya ve yaşamaya başlarsınız.
“Sana olan duygularım bir bilebilsen/ Anlatabilsem, belki severdin..” sözleri seven ancak ifade edemeyen bir insanın hem çaresizliğini ve hem de sevgisini etkili bir şekilde anlatmıyor mu?
İçinizden gelerek, gönlünüzün derinliğinden “Gülünce gözlerinin içi gülüyor/ Kendimi senden alamıyorum” şarkısıyla seslenebilirseniz eşinize, çocuğunuza, Onlar sizin için mutluluk kaynağı olmaya devam etmez mi? “Sen sanki baharın gülüsün, şen çiçeğimsin/ Sen her gece rüyama giren gözbebeğimsin” şarkısını paylaştığınızda da muhtemeldir ki birlikte rüya gibi günler yaşayacaksınız.
“Bir kızıl goncaya benzer dudağın/ Açılan tek gülüsün sen bu bağın” şarkısının gönülden söylenebildiği bir evde sadakatsizlik, geçimsizlik gibi sorunlar olabilir mi?
İçinde bulunduğu acıyı “Kimseyi böyle perişan etme Allah’ım yeter/ Uyku tutmaz, bir ümit yok, gelmiyor hiçbir haber” mısraları ve Alâeddin Yavaşça bestesiyle söyleyen birine kayıtsız kalmak kolay mıdır?
Türk Müziğimizin değerli sanatçısı ve koro şefi Coşkun Açıkgöz’ün ifadesiyle, “Bir şarkı 3-5 dakikalık bir zaman diliminde, bize çok keyifli bir başka alemin kapısını açar.” Kendinizi bu âlemde yolculuk etmek için birkaç şarkı dinlemeye, söylemeye ve yapabiliyorsanız çalmaya hazırlayın. Ve kendiniz için, sevdikleriniz için lütfen hemen bu yolculuğa başlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder