3 Nisan 2008 Perşembe

Ergenekon

Medeniyet kurmuş olan toplumların hemen hepsinin mitoloji ile karışık destanları olur. Türk milletinin destanı ise ERGENEKON’dur.

Nedir Ergenekon?

Türk tarihinde Türk’ün tamamen düşmanlara mağlup olduğu bir sırada kaçan birkaç kişinin Ergenekon adını verdikleri topraklarda güçlenip yeniden bir güç olarak ortaya çıkıp düşmanlarını nasıl yendiğini anlatan destandır. Kısaca Türk milletinin “yeniden doğuş” hikayesidir.

Gündemimizi önemli bir şekilde meşgul eden “Ergenekon operasyonunu” isminden dolayı son derece manidar bulmaktayım. Acaba operasyonu düzenleyenler neden bu ismi tercih ettiler? Topluma verilmek istenen “artık tüm çıkışlar kapatıldı” mesajı mı?!

Bazı yorumlara göre ise buradaki esas konu atanmışlarla seçilmişler arasındaki iktidar mücadelesidir. Dikkat edilirse yakalanan şahısların çoğu asker ve bürokrat kökenli olup geçmişte hemen hepsi şu andaki seçilmişlerin politikalarına muhalefet etmiş kişilerdir. Şu ana kadar yakalananların hemen hepsinin suçunun daha kanıtlanmamış olması da seçilmişlerden atanmışlara bir gözdağı şeklinde yorumlanabilir.

Değerli okuyucular, Cumhuriyet’i kuranlar o dönemin Osmanlı askeri ve bürokrasi kadrosudur. Yani o dönemin atanmışlarıdır. Dolayısıyla o günden günümüze değin gelen bir iktidar mücadelesi mevcuttur.

Yakın zamana kadar bu mücadelede atanmışlar önde giderken 1980’li yıllardan itibaren toplumda meydana gelen değişiklikler, özellikle devletin dışa açılması, bunun akabinde toplumda yeni argümanların oluşması ve en son olarak da, her zaman yazılarımda bahsettiğim gibi, dışarıdan destekli “ılımlı İslam modeli bir toplum” oluşturma çabaları seçilmişlerin önünü açmış; hem dış dünyanın hem de halkın desteğini alan seçilmişler rekabette ve mücadelede öne geçmeye başlamışlardır.

Milletimize yön veren bu iki kesimin senelerdir süren mücadelesi her zaman olduğu gibi ülkemizin geleceğini olumsuz noktada etkilemektedir. Özellikle dış politika sahasında devletimiz hızla kan kaybetmeye başlamıştır. Daha önce söz ile dahi telaffuz edilemeyen birçok konu önümüze konmaktadır.

Nitekim bundan yirmi sene evvel Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk hinterlandının hakimiyeti gibi hedefleri konuşurken bugün “kendi coğrafyamızı nasıl muhafaza ederiz”in yollarını aramaktayız.

 Günümüzde Dünya yeniden şekil alırken çizilen sınırlar enerji hatlarına göre belirlenmektedir. Bu hatların geçiş yolları ise coğrafi konumundan dolayı ülkemiz üzerinden olacaktır. İç politikadaki gerginlikler ülkemizin, geleceğine dair önemli mevzuları yerinde kullanamamasına sebebiyet verdiği için bu seferki fırsatı değerlendiremezsek toplumun tüm kesimlerinin baş başa verip yeni bir diriliş destanı oluşturmaları gerekecektir!

İyi Haftalar… 

Hiç yorum yok: