12 Mayıs 2008 Pazartesi

Din İstismarı

Din insanın yaratılmasından bu yana gerek bireysel gerekse sosyal hayat için önemli bir etkiye sahip olmuştur. Bu etkiyi görebilen bazıları tarafından da amacına uygun olmayan yol ve şekillerde istismar edilebilmiştir.

Bahsettiğimiz istismara vesile olan iki temel sebep vardır: Bilgisizlik ve eksik uygulama.

Din alanında söz konusu olan bilgisizlik insanların din adına dinle alakası olmayan, hatta çoğu zaman dinin öğretileriyle taban tabana zıt inanç ve uygulamalar geliştirmelerine, bunlara bağlanmalarına yol açabilmektedir.

Yine bilgisizlik, din adına konuşan birçok insanın doğru mu yanlış mı söylediğinin anlaşılmasına imkan vermediği için, görüntü dışında dindar profiline uymayan birçok insanın bu niteliği taşıdıkları varsayılarak doğru örnek olarak takip edilmelerine yol açmaktadır.

Diğer taraftan bu örnekler vasıtasıyla dine karşı tavır geliştirilmesi ve bu karşı tavrın vesile olacağı imkanlardan da birilerinin kendi lehlerine çıkar sağlamaları söz konusu olmaktadır. Hatta kimi zaman söz konusu çıkarın kaybedilmemesi için karşı duruşta sertleşme de görülmektedir. Bunun neticesinde kutuplaşma ve çatışma kaçınılmaz olmaktadır.

Bir diğer istismar sebebi olan eksik uygulama ise inandığını hayata geçirmede görülen eksikliğin, doğruyu başkalarına aktarırken inandırıcılığa mani olması sebebiyle yine doğrunun başkaları tarafından istismarına sebep olan bir husustur.

İnandığını yaşamada eksik olan insanın başkalarını aydınlatma anlamında söyledikleri, doğru olsa dahi, inandırıcı ve etkili olamadığı gibi, düşünce ve davranış bütünlüğü gösterememekten kaynaklanan bir güvensizlik ile gayretten düşmesi de söz konusu olabilmektedir.

Tüm bu tablonun neticesinde asıl mağdur olanlar samimi bir şekilde dini hayatı yaşamaya çalışanlardır. Zira bu süreç içerisinde değer verdikleri, kutsal saydıkları pek çok şeyin istismarı ile rencide olmaktadırlar. Bunun neticesinde tek taraflı, bilgisizlikten kaynaklanan ön yargıların hedefi de olabilmektedirler ki bu ön yargılar yukarıda ifade ettiğim üzere sosyal çatışmanın başlıca etkenlerindendir.

Bahsi geçen süreç içerisinde ortaya çıkan vahim bir durum daha vardır ki o da değerlerin yozlaştırılmasıdır. Din bir toplumun kültür yapısı içerisinde yer alan değerler sistemini oluşturan temel unsurdur. Dini algılarda meydana gelecek olan bozulma ve yanlışlıklar doğal olarak değerler sistemini de etkilemektedir.

İşte temas ettiğimiz süreç içerisinde istismardan kaynaklanan algı bozuklukları, değerlerin içinin boşaltılmasına yol açmakta (tabii tek sebep değildir), “görecelilik” toplumsal ahlaka hakim olmaktadır. Bunun neticesi ise herkesin kendi doğrusunun ortaya çıkmasıdır ki bugün yaşadığımız üzere sosyal bağı kuvvetlendiren değerler böyle bir ortamda işlevsel olamamaktadırlar.

Dolayısıyla dinin üzerinden yapılacak her türlü istismarın önüne geçmek, toplumsal bağımızın kuvvetlenmesine ve bu konuda kültürümüzde önemli yeri olan değerlerin yaşamasına ve yaşatılmasına vesile olmak için öncelikle doğru bilgi edinmek, daha sonra bunları bizzat yaşamak şarttır. Aksi halde başkalarından öğrendiğimiz kadar ve onların “insafları” kadar var olmaya devam etmek kaçınılmazdır ki neticesinde nasıl bir ahlaki buhrana gidildiğini hep beraber tecrübe ediyoruz…

Hiç yorum yok: