8 Mayıs 2008 Perşembe

II. Türk Dünyası Sosyologları Kurultayı

Türk Dünyası sosyologlarını bir araya getiren çalışmaların ilki 25-26 Aralık 2003 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde (Merkez Bina) yapılmıştı. Bu toplantı Azerbaycan, Kazakistan ve bizim sosyologlarımızı bir araya getirmişti. Toplantıya Aydınlar Ocağı Genel Merkezi de destek vermişti. Bu toplantının tebliğleri İ.Ü İktisat Fakültesi Sosyoloji Konferansları’nın 29. sayısında yayımlanmıştır.

I. Kurultay Kocaeli Belediyesi’nin destekleriyle Kocaeli’nde 25-27 Kasım 2005 tarihlerinde yapılmıştı. Genelde küreselleşme ve sorunları ele alan bu Kurultay oldukça yoğun bir iştirakle gerçekleştirilmiş; Türk Cumhuriyetleri’nden ve Özerk Türk Bölgeleri’nden birçok sosyolog ve sosyal bilimci toplantıya katılmıştı. Kocaeli Aydınlar Ocağımızın misafir delegelere gösterdiği yakın ilgi ve ikram unutulamaz.

I. Kurultayda alınan karar gereği II. Kurultay Kazakistan’ın Alma Atı şehrinde 23-27 Nisan 2008 tarihlerinde düzenlenmiş ve gönderilen tebliğler kitap halinde yayımlanmıştır. Yine alınan karar gereği İstanbul’da “Türk Dünyası Sosyologları Birliği Derneği” kurulmuştur. Alma Atı’daki Kurultaya ilgi ve destek memnuniyet vericiydi. “Sivil Toplum ve Sosyal Gelişme” konusunun ele alındığı toplantıya beş ülke (Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan) ile Başkurdistan ve Kazan heyetleri katıldı. Sosyologlar Birliği Başkanı olan Kazakistan Dış İşleri Bakanı Sayın Marat Tacin, Alma Atı Valisi Yesimov, Alma Atı Vali Yardımcısı ve Kazakistan Sosyologları II. Başkanı Seydumanov, Felsefe ve Siyasi Bilimler Bölümü Dekanı Prof. Dr. Zarema Shaukenova, Al Farabi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mansiya Sadyrova, Genel Psikoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zaure Zharazarova, Kazak Devlet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kanapia Gabdullina ve Sosyolog Prof. Dr. Kenes Biyekenov dikkat çeken isimlerdi.

Türkiye’den benimle beraber Türk Dünyası Sosyologları Birliği Derneği’nin Başkanı ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkut Tuna, Prof. Dr. Musa Taşdelen, Prof. Dr. Salih Aynural, Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu, Doç Dr. Hayati Tüfekçioğlu, TİKA temsilcisi Eyüp Zengin ve diğer bazı iştirakçiler Kurultayda yer aldı. Kurultaya Milletlerarası Sosyoloji Derneği’nin II. Başkanı, iki Rus ve bir de İngiliz sosyolog ve Dr. Kayyum Kesici tebliğle katıldılar.

Türkiye’den giden heyetimiz Dış İşleri Bakanı Sayın Marat Tacin’i ziyaret etti. Astana’da da Cumhurbaşkanlığı I. Yardımcısı Sayın Toyjanov Eralı Lukpanoğlu heyetimizi kabul etti.

Bu kurultayların amacı sadece meslektaşlar arasında yakın ilişkiler kurmanın yanında; halkların birbirini tanımasına katkı yapmaktır. Türk Cumhuriyetleri halkları Türkiye’yi yeterince tanımamaktadır. Ortak alfabe konusundaki gelişmeler yeterli değildir. Türkiye’nin Avrasya politikası sözde bazı dost ve müttefikleriyle örtüşmemektedir. Hatta Türkiye’nin çıkarlarıyla çelişmektedir.

Uzun bir süre, daha demokrasiye uygun bir ekonomik kurumlaşmayı sağlayamayan, müteşebbisi yetersiz, piyasa ekonomisi şartları taşımayan bu ülkelere serbest piyasa ekonomisi tavsiye ettik. Adeta daha çorba içmeden tatlı yemeye yönlendirdik. Aslında, Batı’nın taşeronluğunu yaptık. Bazılarımız her şeyi ekonomik çıkara göre hesap etti ve yanlış anlaşıldık. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gücünün sınırlı olduğu anlaşılınca, işler değişti. Bağımsızlaşan devletler, Batı ile ilişkilerini doğrudan kurmaya çalıştılar. Türkiye’yi bölgesel bir aktör olarak gören ülkeler, Türkiye’den Rusya ile olan ilişkilerini dengelemede faydalandılar. Bazen de Türkiye’nin kendi çıkarlarını koruyamadığını fark ettirdik. Türk Dünyasında yatırım yapan, iş kuran, ancak fikren hazır olmayan bazı işverenlerimiz ve gelir seviyesi birden artıp şaşıran bazı işçilerimiz, bu ülkelerde Türkiye’nin resmi temsilcileri zannedildi. Gereksiz ve üzücü bazı olaylar gündeme geldi.

Hâlâ yanlış bilgiler ders kitaplarında mevcuttur. Soğuk Harp dönemi aşılmasına rağmen; bunların izleri silinememiştir. Sosyologlar olarak yayın ve bilgi akışını sürdürmeliyiz. Disiplinlerarası ilişkilerin arttığı günümüzde Sosyoloji bilimi ayrı bir önem kazanıyor. Her bilim dalı Sosyolojiye yaklaşıyor. Sosyal yapı, doku tanınmadan bir şey yapılamıyor. Türk Dünyası, araştırma yapacaklar için adeta bir laboratuardır. Ortak projeler geliştirilebilir. Nitekim, dört ayda bir bir süreli yayının çıkarılması, Türk Dünyası Sosyologlarının hayat ve eserlerini kapsayan geniş bir eserin hazırlanması kabul edildi.

Kazakistan son yıllarda büyük bir gelişme gösteriyor. Prof. Dr. Korkut Tuna’nın da dediği gibi; son on senede Kazakistan’daki bu gelişme çok açık görülüyor. Trafik de İstanbul’u aratmıyor. Trafiği işletecek alt geçitlere ihtiyaç büyük… Dikkat çeken bir nokta da mimari projelerde Kazak Türkünün izni olmadan özellikle kamu inşaatlarına ruhsat verilmemesidir. Yeni başkent Astana yepyeni bir şehir olarak doğuyor. Eski kısmı bir tarafa, yeni tarafı adeta maket bir şehir görünümünde…

Her taraf şantiye ve inşaatlarla dolu… Çevre düzenlemesi de dikkatle yapılmış ve çok emek verilmiş. Dikilen ağaçlar büyüdükçe çevre daha da güzelleşecek. Astana çok farklı ama, Alma Atı’ya göre daha sakin bir şehir… Her tarafta Türk şirketleri dikkat çekiyor. Bazıları nedense İngilizce firma ismine merak sarmış.

Türk Devletleri dillerini ülkelerinde ilim dili yapma yolunda mesafe alıyorlar. Kazakistan’da Kazak Türkçesi’nin Rusça’nın önüne geçtiği görülüyor. Kazakistan’da Rus nüfusta da azalma dikkat çekiyor. Geleneği olan Al-Farabi Üniversitesi’nde İktisat Sosyolojisi Bölümü’nün açılması da olumlu bir gelişmedir. Türk Cumhuriyetleri ekonomik kaynaklarına sahip çıktıkları ve bu kaynakları kendileri işleyerek Dünya piyasalarına sundukları oranda sürdürülebilir bir kalkınmaya varabilirler. Aksi halde sadece tüketici kalırlar. Bu ülkeler de bizim gibi borçlandırılmaya özendiriliyorlar. Aslında, küreselleşme süreci önce devletlerin daha sonra halkın tüketim kredileriyle borçlandırılarak tesirsiz kılınmasını ve uyuşturulmasını sağlıyor. Küresel çıkarları ençoklaştırabilmek bundan geçiyor.

Maalesef uzun bir dönem Türk Dünyası ile ilgilendiğimizde, Turancılık, aşırı milliyetçilik ve şovenizmle suçlanırdık. Şimdi gerçekler ortaya çıktı. Ayaklar yere değdi. Ama yine de bazı sıkıntılar var. Canlı yayınla verilmesi gereken bu toplantıdan TRT’nin birçok kanalında bahsedilmedi. Bu da üzücü ve düşündürücüdür. TRT’nin siyasileştirilmesi, talimatla program yapılır hale gelmesi, belirli çevrelere mensup olanların konuşmacı olarak ısmarlama davet edilmeleri, kuruma kan kaybettireceği gibi; ülke yararına yapılan faaliyetlerin kamuoyuna aktarılmasını da engelleyecektir. Bu Kurultay, bunun dikkat çeken bir örneğidir.

Hiç yorum yok: