Ben hayatı “iki bilinmeyen arasındaki yaşam” olarak tanımlıyorum.
Birinci bilinmeyen ne zaman doğacağımız. İkinci bilinmeyen de ne zaman öleceğimiz. Yani süresi belli olmayan bir yaşam. Bazen çok kısa, bazen de alabildiğine uzun.
100 yaşındaki bir insana sorsanız. Hayat ne çabuk geçti diyecektir. Çünkü hafızada hatıralar iki boyutlu depolanıyor. Tabii ki hapishane ile tatilde geçen zaman birbirinden farklıdır. Birinde zaman çok çabuk geçer, diğerinde ise zaman geçmek bilmez. Öyleyse bulunduğumuz ortamın kıymetini bilmemiz gerekir.
İnsanlar çoğunlukla monoton bir hayat sürüyor. Yaşamlarının bir gün biteceğini biliyor,ama ihtimal vermiyorlar. Bu bakımdan çoğu hayatı yaşamaya fırsat bulamıyor.
Hayatı yaşamak için zengin olmak şart değildir. Şart olan karar vermektir. Her insan mali imkanına göre hayatı yaşama fırsatına sahiptir. Tabii ki hayatı yaşamak sadece hayatta olmak değildir. Çünkü doğan her insan belli müddetle zaten yaşar. Benim kastettiğim hayattan haz almaktır. Ufka bakmakla ufka dalmak arasında çok fark vardır. Ufka bakarken dalarsanız hayallerinizin içinde yol alırsınız. Hele duygusal olmak için sebebiniz varsa bu hayal sizi daha çok mutlu edecektir.
İş adamısınız. Çok ama çok işiniz vardır. Belki de tüm dünyanın imkanlarını siz kazanacaksınız. Egonuzu tatmin etmiş olacaksınız. Size büyük adam diyeceklerdir.Acaba bu denli işin içine dalmak hayatı ıskalamaya değecek midir?Yarınınızdan emin olmadığınız bir yaşamın içinde hiç ölmeyecekmişsiniz gibi hırs makul mü dür? Bir daha düşünün.
Memur veya işçisiniz. İşinizle eviniz arasında yıllarca gidip gelmekten bıkmıyorsunuz.
Yaşıyorsunuz ama, bana kalırsa hayatı değil. Sadece bir kısır döngüyü yaşıyorsunuz.
Halbuki Yüce Yaratıcımız hepimiz için ne kadar çok şey yaratmış. Bizden hiçbir karşılık beklemeden bize sunuyor. Bizlerse bu yaratılanların çoğunun farkında bile değiliz. Yanımızdan, yakınımızdan geçip gidiyorlar da biz onları kaçırıyoruz.
Sizce çoğumuz böyle yapmıyor muyuz?
İnsan sürekli yaşadığı mekanı arada bir değiştirdiğinde sağlığına da katkıda bulunuyormuş.
Haftada bir gün. Senede bir ay bunun için çok önemli imiş.
En azından bu zamanlarda hayatı yaşamak gerek. Aslında mesai saatlerinden sonrada her gün bir saatinizi hayatı yaşamaya ayırabilirsiniz. Yanınızda olmasından mutluluk duyduğunuz biri ile yol boyu, sahil boyu, patika boyu, tarla içi, orman içi bir yürüyüş sizi mutlu etmez mi?
Sahilde bir kafe de oturmak, deniz kenarında bir şeyler atıştırmak, oltanızı elinize alıp balık tutarak günün stresinden uzaklaşmak, çocuğunuzla uçurtma uçurmak, spor amaçlı hobilerinizin olması yanlış mı olur?
Tabii ki bir mavi yolculuk, Deniz kenarında beş yıldızlı bir otelde tam pansiyon tatil imkanı, yükseklerde karla buluşmak,en lüks kaplıcalarda sıcak suyun keyfi bambaşkadır. Bu keyifte bir çok zengine nasip olmaz. Onlar işlerine boğulmuşlardır.
Ben size, geliriniz ne olursa olsun hayatı yaşama imkanınız olduğunu anlatmak istiyorum.
Hayatı ciddiye alırsanız, bu ciddiye aldığınız hayatı tekrar yaşama fırsatı bulamayacağınızı kabullenirseniz, hayat gözünüzde daha çok kıymet kazanır.
Aslında insan ölümsüzdür. Sadece belli bir yaşam sürecinden sonra cesediniz ölüyor. Siz ise tekrar yaşama devam etmek için başka bir aleme geçiyorsunuz. Bu yeni alemde yaşam sonsuz.
İmkanları da bu dünyadan çok farklı. Yaşam biçimi de tamamen değişik. Aklınıza gelen her şeyi elde edebileceğiniz bir alem. Üstelik bu sunumlar karşılığında orada sizden istenen bir görev de yok. Ne yaptınızsa zaten bu alemde yaptınız. Oradaki sunumun kalitesi bu alemdeki yaptıklarınızın karşılığı. Demek ki bu alemde usulüne uygun bir yaşam sürdünüzse öbür alemde hayatı sonsuza kadar yaşayabileceksiniz. Üstelik buna bol bol zamanınızda olacak. Orada ticaret yok. Hayat mücadelesi yok. Stres yok. Sizi yoracak yaşam zorlukları yok.
İstediğinizi sadece düşünmekle elde edebileceksiniz. Ben buna inanıyorum.
Demek ki hayatı yaşamak bu dünya da gerekli. Bu dünyada elde ettiklerinizle öbür alemde mutlu olacaksınız. İşin burası çok önemlidir. Ama ayrı bir sohbet konusudur.
Bu dünyada hiçbir şey boşa yaratılmış değildir. Tüm yaratılanlarda insanlığın istifadesi içindir.
Zamanımızı işkolik olarak israf etmeyelim. Kavga ederek ziyan etmeyelim. Sevgi ile pekiştirelim. Dostlukla besleyelim. Fırsatları değerlendirerek bulunduğumuz ortamdan kısa süreli de olsa uzaklaşalım. Kış, yaz, bahar fark etmez. Yılın her mevsiminde ruhumuza ve bedenimize değişiklik fırsatı tanıyalım.
Kendimize Yüce Yaratıcımızın sunduğu imkanları görmeyi yasaklamayalım.
Çantamız daima hazır olsun. Malum artık yaz geldi. Tabiat bir başka güzel.
Bütün bu sözlerim kendim içinde geçerlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder