Kur’an-ı Kerim’de yer alan bazı ayetler AB ve ABD yetkililerini ve yerli taraftarlarını rahatsız etmektedir.
Hatırlanacağı üzere, AB ve ABD yetkilileri her cuma camilerde okunan Ali İmran Suresi’nin 19. Ayeti, “Allah Katında Yegâne Din İslam’dır” ayetinden duydukları rahatsızlığı bildirmişlerdi. Dönemin ABD Büyükelçisi ABD Savunma Bakan Yardımcısı Eric Edelman, Diyanet’den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a bir mektup yazmış, Hıristiyanlara tehdit olarak algılanan ayetin hutbeden çıkarılmasını istemişti. AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hans Jörg Kretschmer ise bu konudaki rahatsızlığını bizzat iletmişti. Medyada yer alan haberlere göre, “AKP hükümeti de dayatmalara boyun eğerek hutbelerde bu ayete yasak getirmişti.”
Maide suresinin 51. ayeti de bazı çevreleri rahatsız etmiş, İstanbul’da bir caminin kapısında yazılı olan bu ayet Hürriyet Gazetesi’nde Ertuğrul Özkök’ün konuyu gündeme taşımasından sonra kaldırılmıştı.
Bu ayetin meali şöyle: “Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları veli (dost) edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Maide suresi 51.ayet)
Bu ayette ve benzer anlama gelen ayetlerde zikredilen “veli” kavramının sözlüklerde çeşitli anlamları verilmekte.
VELİ: İsim olarak: Kayyım, idare eden, sadık dost, seven, tâbi; Fiil olarak: yardım etmek, yönetmek anlamlarına gelir. (Aynı kökten Vali; idare ve tasarruf sahibi.)
Kelimenin bu anlamlarını da dikkate alan Elmalılı Hamdi Yazır, ayeti şu şekilde tefsir ediyor: “Yahudi ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine, yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz.”
Bazı müfessirler, Kur’an-ı Kerim’de “veli” kavramının hem isim ve hem de fiil olarak kullanıldığını, bu sebeple ayetin mealinin “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli (sırdaş, dost ve idareci) edinmeyin…” şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmektedir.
Bu konuda başka bazı ayetlerin mealleri de şöyle:
“Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkü muhakkak Allah'ındır. Ve sizler için Allah Teâlâ'dan başka ne bir velî ve ne de bir yardımcı vardır.”(Bakara Suresi. 107.ayet.)
“Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galib gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin..” (Maide Suresi 55–56–57. ayetler)
“Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar... Eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” (Bakara Suresi 120. ayet)
Bu ayetlerin hiçbirisinde Müslüman olmayanlara karşı düşmanlık edin, ticari, siyasi, kültürel ilişki kurmayın denilmiyor. “Onları dost ve yönetici edinmeyin” şeklinde bir talimat var.
Müslümanların, Yahudi ve Hıristiyanlara uymamasını ve yönetici edinmemesini emreden ayetler neden gözden kaçırılmaya çalışılıyor?
Bu konuda Türkiye’nin özellikle AB tutkusunun irdelenmesi gerektiğine işaret eden Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün ifadeleri dikkat çekicidir:
“AB ve ABD gibi zulüm, riya, sömürü toplumlarının, onların içine girip üyesi olmak (Kur’an’ın deyimiyle, içlerine dalmak) suretiyle iş ve emanetlerin başına getirmek Müslüman kitlelerin egemenliğini onların eline vermek, Kur’an-ı Kerim’in değişik bağlamlarda dikkat çektiği büyük felaketlerdendir.”
Hayatlarında “Kur’anı referans aldığına” inanan herkesin,
- Türkiye’nin AB üyeliğine, (ilaveten Gümrük Birliği’ne ve egemenliğimizin devredildiği/devredileceği diğer alanlara) bakış açısını;
- Türkiye’nin AB, ABD ve onun etkin olduğu IMF vb kuruluşlarla olan ilişkilerini (onların istekleri doğrultusunda çıkarılan kanunlar ve alınan idari tasarrufları);
- AKP’nin kapatılma davasına dış destek arayışlarını (AB yetkililerinin yasama ve yürütmeden sonra yargı kurumlarına da müdahalesini);
- “Dinlerarası diyalog”, “İbrahimî dinler” kavramları çerçevesinde yapılan faaliyetleri..
Bu ayetlerin ışığında yeniden değerlendirmeleri gerektiği kanaatindeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder