İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen “Çevre ve Din” Milletlerarası Sempozyumu çok faydalı geçti. İ.Ü. Merkez Binası’nda yapılan ve iki gün süren toplantıda din ve çevre konusu 18 oturumla ele alındı. Birbirinden güzel ve iyi hazırlanmış tebliğler sunuldu. İslam’da çevreye bakış ve çevrenin korunması örneklerle işlendi. İnsan, hayvan ve tabiatın istismar edilmemesi gereken varlıklar olduğu ve nimetin değerinin bilinmesine işaret edildi. Tükenmeden tüketim ve çevrenin aşırı istismarının doğuracağı çevre sorunları ele alındı. Bu bakımdan İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Fahri Kayadibi ve arkadaşlarını tebrik ederiz. Bu tebliğlerin çoğunun okullarda, camilerde anlatılması insanımızın insana, tabiata ve hayvana olan bakışını değiştirecektir. Yaratılmış her şeyin bir hikmeti olduğu, yaratılana saygının aslında yaratana saygı olduğu fark edilecektir. Maalesef insan Allah tarafından kendisine bahşedilen nimetleri kaybettiği zaman onların değerini anlıyor.
Yine geçen hafta “Kosova’dan Telafer’e Türkün Varlık Mücadelesi” konulu bir toplantı vardı. Konuşmacı olarak katıldığımız bu toplantıda Kosova’dan Telafer’e Türk’ün insan hakları mücadelesi ortaya konuldu. Bir Türkmen şehri olan Telafer’de Amerikan ordusunun ver peşmergelerin halkla nasıl savaştığı ve işkenceler yaptığı gösterilen filmle ortaya kondu. Böylece Irak’a getirilen emperyal demokrasinin ne tip bir zulüm makinesi olduğu görüldü.
Aslında evrensel bir değer olan insan hakları konusu içeride malûm çevrelerce hep Devlete ve Cumhuriyete karşı kullanılır, ama milli sınırlarımız dışında insan hakları ortadan kaldırılan soydaşlarımızın meseleleri görünmek istenmez.
Doğu Türkistan’da ve Kazakistan’ın Semey bölgesinde gerçekleştirilen nükleer denemelerin düşük ve sakat doğumlara sebep olduğu bilinmektedir. Doğu Türkistan’da zorunlu kürtajlar Türklere uygulanır. Avrupa’da daha önce liberal olan bütünleşme (entegrasyon) politikaları bugün Türk ve İslâm düşmanlığı ile doludur. İslâmı Almanlaştırdıktan sonra vatandaşlarımızı kabul etmeyi hedefleyen Almanya’da vatandaşlığa geçmek için sorulan sorular insan hakları ihlali değil midir? Irak’ın Balat şehrinde düşürülen nakliye uçağımız esrarını korumaktadır. Almanya’da, İngiltere’de, Danimarka’da ve diğer Avrupa ülkelerinde vatandaşlarımıza ve bilhassa gençlerimize yönelen ölümle sonuçlanan ırkçı saldırılar unutulabilir mi? Avrupa’da evleri ile yakılan vatandaşlarımızın suçluları yakalanabiliyor mu? Yakalananlar neden takipsizlik kararı ile serbest kalabiliyor? Ludwigshafen’de yakılan ve öldürülen vatandaşlarımızın ırkçı Alman katilleri süre aşımından nasıl faydalanabiliyor? Avrupa ülkelerinde polisin haksız yere işkenceye tabi tuttuğu vatandaşlarımızı koruyabiliyor muyuz? Viyana’da eşofmanının yakasında ayyıldızlı rozet var diye, hastahane hastahane dolaştırılan ve ölüme terk edilen vatandaşımızın yaşama hakkı yok muydu? Bu insan haklarına girmiyor muydu? Kosova’da bir dönem anayasada resmi dillerden biri olarak yer alan Türkçe neden devre dışı bırakılmıştır?
Bu ve bu gibi insan hakları ihlallerini sorgulamak ve yükselen ırkçılıktan, İslam düşmanlığından hesap sormak yerine; biz Türkiye’de birbirimize karşı çeteler yaratıyoruz. Yargısız infazlar yaparak siyasi linçlere girişiyoruz. Ergenekon soruşturması iddianamesinin hazırlanması kaç ay daha sürecek? Bu bir insan hakları ihlâli değil mi? Elele vererek asıl uğraşmamız gereken konuları bir tarafa bırakmış, ülkeyi soymak ve soydurmakla uğraşıyor, küresel sermaye ile işbirliği yapıyoruz. Hürriyetleri sınırlıyoruz. Tenkit ve muhalefet yapanların gazete ve televizyonlarını ele geçiriyoruz. AB yetkilileri sömürge müfettişi gibi saygısızca beyanlarda bulunuyorlar. Yönetenlerde ses yok. Meşruiyeti yabancının dudağında arıyoruz. Bu saygısız AB yetkililerini bu kadar bağrınıza basıyorsanız; gelin onları milletvekili de yapalım. Yabancı futbolcu olur da; yabancı milletvekili neden olmasın? Belki dışarıda itibarımız artar! Rusya’yı ayağa kaldıran Putin’den ülkeyi yönetenlerin alacağı o kadar şey var ki… Giderayak Putin telekomünikasyon, enerji ve doğal gaz kaynaklarına yabancıların girişini yasakladı. Biz ise; en kârlı ve stratejik kuruluşlarımızı yabancılara satmıyor, bağışlıyoruz. Demokrasi, küreselleşme ve AB macerası adına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder