Kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanması, başlangıçta devlet erkinin yasama, yürütme, yargı organları tarafından ayrı ayrı kullanılması ve birbirini denetleme görevini de yapmasını temin etmekte idi. Zamanla sivil topluma dayalı demokrasi anlayışı geliştikçe, önce medyanın dördüncü kuvvet olarak etkin bir unsur olarak ağırlık kazandığı görüldü.
Özellikle 20. yy.ın son çeyreğinden itibaren, yasama, yürütme, yargı ve medyadan sonra beşinci güç olarak toplum yapısındaki STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) yerini aldı.
“Günümüzde Türkçe literatürde gönüllü teşekküller (GT), sivil toplum kuruluşları (STK), sivil toplum örgütleri (STÖ), vakıf, dernek, sendika, oda, kooperatif, kulüp gibi farklı isimler yanında, batı literatüründen iktibas edilen ''enciolar'' (NGO'lar/ devlet dışı örgütler = non-governmental organizations = NGOs),) tabiri de yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. STK için tarihte daha çok cemaat, cemiyet, tarikat, lonca ve vakıf kavramları kullanılmıştır.”
Türkiye'de şubeleri hariç 60 bin kadar STK bulunmaktadır. Bunların bazılarının üye sayılarıyla orantılı olmayan bir şekilde son derece etkin olduğu bilinmektedir.
Türkiye’nin önde gelen sanayicilerinin üye olduğu bir dernek olan TÜSİAD, Türk siyasetinde zaman zaman çok etkin olabilmektedir. Geçmişte, 1979’da Bülent Ecevit Hükümetinin düşmesi, Süleyman Demirel’in kurduğu azınlık hükümetine verdiği destek ve 24 Ocak Kararlarının alınmasında oynadığı rol hatırlardadır. Bugün de bu derneğin Türk siyasi hayatına etkisi devam etmektedir.
Örnek olarak vermek istediğim bir başka dernek ise Aydınlar Ocağı. Üye sayısının sınırlı olması, ekonomik güce dayanmaması, dış destek almamasına rağmen etkili olmuş derneklerden biri olan bu organizasyon, “Türk-İslam Sentezi” fikriyatı etrafında toplanmış aydınların kurduğu ve yaşattığı bir STK’dır. Aydınlar Ocağı’nın 12 Eylül 1980 sonrasında ve özellikle de Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde, birçok kanunun çıkması, TRT yönetimi (tek devlet televizyonu olduğu için önemi bugünkü ile kıyaslanamayacak kadar büyük idi), Üniversitelere çok sayıda rektör, dekan vermesi gibi çeşitli alanlarda tesiri bugün bile sık sık anılmaktadır.
Aydınlar Ocağı’nın gücü tamamen üyelerinin kalitesi, ortaya koyduğu fikriyata kuvvetle inanmaları, Türkiye’nin meselelerine fikir planında çözüm üretebilmeleri ve milliyetçi-mukaddesatçı siyasiler ve bürokratlarla kurdukları sağlam temelli ilişkilerden kaynaklamaktaydı.
Günümüzde aynı görüşleri benimseyen aydınlar, çok sayıda il ve ilçemizde Aydınlar Ocakları’nı kurdular ve yaşatıyorlar. Kocaeli Aydınlar Ocağı İstanbul ve Ankara’dan sonra faaliyete geçen üçüncü Aydınlar Ocağı ve bu yıl 24.yılını kutluyor. Kocaeli kültür, sanat ve siyaset hayatına yaptığı katkıları, Kocaeli medyasında sık sık yer alan faaliyetleri herkesçe biliniyor.
Kocaeli Aydınlar Ocağı yöneticilerinden oluşan on beş kişilik bir grup geçen hafta Ankara’daydı. TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri, Başbakan Yardımcısı, bazı Bakanlar, Milletvekilleri ve çok sayıda bürokratla bir araya geldiler. Devletin en önemli makamlarının Kocaeli Aydınlar Ocağı mensuplarına gösterdiği, ilgiden öte sevgi ve saygı dikkat çekiciydi. Bu ilgi sadece geçmişteki müessiriyetine duyulan nostaljik bir saygıdan ibaret değildi. Mevcut yönetici ve üyelerin saygın konumunu ve etkisini de yansıtan bir mahiyeti vardı.
Bu görüşmelerde muhtemeldir ki, bazı muhatapların Aydınlar Ocağı’nın üreteceği fikirler ve yetiştirdiği kadrolardan yararlanmak, bazılarının ise kendi partisine sivil destek aramak gibi bir gayesi olmuştur.
Sözün burasında, 57. Hükümetin AB'ne sunduğu ''Türkiye Cumhuriyeti Örgütlenme Mevzuatının Avrupa Birliği Standartlarına Uyumu Raporu''nun giriş kısmından bir alıntı yapalım:
''Dernekler sivil toplumun en önemli unsurlarındandır. Sivil toplumun varlığından söz edebilmek için sivil toplum örgütlerinin devletin vesayeti altında olmaması, kendi yapılanmaları ve faaliyetleri hakkında kendilerinin karar verebilmesi ve devlet politikasının gidişatını belirleyebilmesi veya etkileyebilmesi gerekir. Sivil toplum örgütlerinin en önemli işlevleri ise, siyasi iktidara nüfuz etmek, siyasi iktidarı parçalayarak adem-i merkezi hale getirmek, bireyleri otoritenin baskısına karşı korumak ve böylece despotizme karşı güvence oluşturmaktır.''
Kocaeli Aydınlar Ocağı ve diğer STK’ların, devletin vesayeti altına girmeden, devlet politikalarını yönlendirebilmesi ve bu kapsamda etkinliğini artırması Türk Demokrasisi açısından bir kazanç teşkil edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder