Üstadım, bazen büyük doğrular, çok küçük öykücüklerle somutlaştırılabiliniyor.
Gene ne öğrendin bakalım?
Üstadım, küçük bir çocuk, çok ağır bir taşı kaldırmak istiyor; fakat yerinden oynatamıyormuş. O sırada onu seyreden babası yanına giderek: “Bütün gücünü kullanıyor musun, yapabileceğin her şeyi yaptın mı?” diye sormuş. Kan ter içinde kalan çocuk, “Evet, kullanıyorum, elimden gelen her şeyi yaptım.” demiş. Babası sakin bir sesle: “Hayır, yapmadın; henüz benden yardım istemedin.” diye cevap vermiş oğluna.
Söyle Kertenkele! Yine akla mı ihtiyacın var?
Üstadım, tabi ki akıl akıldan üstündür, el elden üstün olduğu gibi. Şu an, akla da ihtiyacım yok. Hoşuma giden, bir gerçeğin, güzel bir öykücükle, etkili bir üslupla aktarılması.
Hakkın var Kertenkele. Çok kere, zor bir işi başarmak için ihtiyacımız olan yardımı ya unutkanlığımızdan ya utangaçlığımızdan ya da kibrimizden dolayı istemeyiz. Zannederiz ki istenen yardımlar, bizden bir şeyler alıp götürecek, bizi küçültecektir. Oysa başarı için normal insanlar, kendi emek ve akıllarını kullanır; zeki insanlar, başkalarının akıl ve emeklerini de kullanır. Birey, her şeyi ile yeterli olsaydı yaratılışça mükemmel sayılırdı. Biz; kusurlu, eksik olduğumuz için insanız.
Üstadım, atalarımız, “Bir elin nesi var; iki elin sesi var.” demiş yardımlaşmanın önemini vurgulamak için.
Kertenkele; başarmak, ilerlemek, zafer kazanmak adına yardım istemek bir akıllılıktır. İsteyene yardım etmek de bir fazilettir. Hiçbir insan, yardım ihtiyacından uzak değildir. Önemli olan, bu ihtiyacımızı yerinde ve zamanında kullanabilmektir. Yardımlaşmak, kişiler arasında dayanışmayı, sevgiyi, güveni artırır. Sırf, bu duyguların artması için bile ihtiyaç olmadığı halde yardım isteğinde bulunmalıyız. Bir diyalog nedenidir yardım istemek. “Ben sensiz yapamıyorum.” demektir yardım isteği. Bu, aynı zamanda karşımızdakinin de bir gün bize muhtaç olacağı mesajını ona vermektir.
Üstadım, ne kadar güzel! Demek ki siz de bana muhtaçsınız. Oh ne hoş; siz bensiz yapamıyorsunuz!
Elbette ben sensiz yapamam. Söz sırası gelince, bir gün öğrencilerime, “Siz zannediyor musunuz ki ben sizi sevdiğim için sizin üzerinizde bu kadar yoğunlaşıyorum. Ben çocuklarımı, torunlarımı sevdiğim için sizinle ilgileniyorum. Size iyi hizmet eder, sizi iyi yetiştirirsem, sizler de iyi bir eğitim sonucu, model insan olursanız benim çocuklarıma, torunlarıma hizmet edeceksiniz. Benim gayretim, bilin ki yine benim içindir.” demiştim. Bu yaklaşımımı bazı öğrenciler bencillik kabul ederken işin realitesini kavrayanlar da haklılığımı onaylamışlardı. Sensiz niçin yapamayacağımı, sanırım, anladın.
Üstadım, tarafınızdan bir değer kabul edilmek hoşuma gitmiyor değil. Sizden duyduğum her bir düşünceyi herkesle paylaşabilir miyim?
Bu sorunun amacını tam anlayamadım. Einstein’a başarı formülünü sorarlar: “a, hayatta başarılı olmayı gösteriyorsa formül, a=x+y+z’dir.” der. “Bu formülde ‘x’ çalışmayı, ‘y’ dinlemeyi gösterir.” diye açıklar. ‘z’yi sorarlar Einstein’a. “z de çene tutmayı bilmektir.” der ünlü fizikçi.
Üstadım, gene iğneleyerek, bana bir şey anlatmak istediniz, sanırım.
Alınganlığa gerek yok Kertenkele. Sana, bildiğin her şeyi her insanla paylaşmamanı öneririm. Paylaşılan bilgiler hedefini bulursa değer ifade eder, hedefini bulmazsa hem bilgiye hem kişiye yazıktır. Bu kişiler yükünü kaldıramayan hamal gibi ezilirler bilginin altında. Eziklik, kişide komplekse, nefrete, kaçışa dönüşebilir zamanla. Nalbanthanede altın sergilenmez. Altın, kuyumcuda değerini bulur, işlevini yerine getirir.
Önerinizdeki gerekçeyi anladım Üstadım; lakin bana niçin formüldeki “z”yi hatırlattınız?
Kertenkele, pes doğrusu! Bu Ramazan gününde Karagöz’ü aratmıyorsun bana. Atalarımız, senin gibiler için, “Biliyorsan söyle ki senden ibret alsınlar, bilmiyorsan sus ki seni biliyor sansınlar.” demiş. Bu sözde geçen “biliyor” yerine “adam” kelimesini koyabilirsin.
Üstadım, siz ne derseniz deyin, ben sizi seviyorum.
Ben de sana, başarının formülünü veren Einstein gibi, mutluluğun formülünü vereyim: m=p +s +s. Burada p, paylaşmaktır; s, sevgidir. İkinci s de sadakattir.
Üstadım, siz bir gün bana Ziya Paşa’nın “İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah / Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah” beytini okumuştunuz.
Haydi, yine kendini affettirdin Kertenkele. Her şey gönlünce olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder