24 Ekim 2007 Çarşamba

Anayasa Oyunu


Şırnak’ta bölücü terör örgütünün halka yönelen katliamını ve 12 vatandaşımızın şehit edilmesini protesto ediyor; onlara Fatihalar gönderiyoruz. Örgütün aslında halka karşı olduğunu belgeleyen bu olay yeni değildir.


Anayasa taslağı konusunda “efendim, ortada bir şey yok; bu taslak AKP’yi bağlamaz” sözleri söylenebiliyor. Bu siyasi pişkinlikle ortaya çıkanlar sanki bir çalışma grubu kurmamış, bu grubu isimlendirirken siyasi kanaatlerine göre hareket etmemişler ve ortada hiçbir şey yokmuş. Demek bu, bir anket veya kamuoyu yoklamasıdır. İktidar kendine yakın bulduğu, yabancılara hoş gelecek bir metni hazırlayacak yol arkadaşlarını seçmiştir.



Bu anayasa ne sivildir; ne de yenidir. 174 maddeli 1982 Anayasasının 8-10 maddesi hedef alınmıştır. Bu Anayasa sivil de değildir; çünkü, anti-Türk ve anti-devletçi değerlendirmeleri taşımaktadır. Bunu hazırlayan sicili belli insanlar da milli devlet, milli kimlik ve Cumhuriyetle yabancılaşmış kimselerdir.



1982 Anayasasının ilk 3 maddesinin değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez ifadesi 4. maddeden alınmış, oldukça geriye 134. maddeye değiştirilerek taşınmıştır. Teklif edilen ve tasarıda yer alan 56. maddede milletin isminin Türk olduğu dışlanmıştır. Milli Güvenlik Kurulu ile ilgili 91. maddede Başbakanın başkanlığında denerek, kuvvetler ayrılığı prensibi yürütme lehine güçlendirilmektedir. Jandarma Genel Komutanı Kurul dışına çıkarılmaktadır. Bunun gerekçesi de Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlı olmasına bağlanmaktadır. Acaba Genel Kurmay nereye bağlıdır?



Tasarıda madde 94 de “milletlerarası tahkime ancak “yabancılık” unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir” ifadesinde yabancılığın ne olduğu anlaşılır değildir. Oysa, bu taslağın hazırlanış gerekçelerinden birisi anlaşılır olmaktır. Mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı başlığı altında kimsenin mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği, tavsiyelerde bulunamayacağı belirtilmektedir. Bu maddenin benzeri 1982 Anayasasında da vardı; ama, bizzat Sayın Başbakan Elif Şafak davasına müdahale edici beyanda bulunmuştu. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yürütme ağırlıklı hale getirilmektedir. TBMM tarafından 5 asil üyenin seçilecek olması yanlış bir müdahaledir. 1961 Anayasasındaki madde bundan dolayı değiştirilmişti. Anayasa Mahkemesine de yürütmenin müdahalesi artmaktadır.



1982 Anayasasının başlangıç metninin 1980 Müdahalesinin izlerinden arındırılması doğrudur. Ancak, burada ifade edilen Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini ve temel ilkelerini ifade eden anlamlı cümleler neden devre dışı bırakılmıştır? Türkiye gecekondu bir devlet midir? Tasarıyı hazırlayanların nerede “Türk”, “Atatürk” ve “Türk Milleti”, “kutsal Türk Devleti” varsa değiştirdikleri düşünülürse; bunun altında yatan sebep daha berraklaşır.



Taslak, ferdi, vatandaşlık duygusundan uzaklaştırmakta, onu tek, bağımsız ve Türk Milletinden kopuk ele almaktadır. Bundan dolayı “birey” odaklı demektedir. Bu değişikliğe gerekçe olarak 18.yy dan bu yana anayasacılıkta ortaya çıkan değişmeler gösterilmesinin yerine; ülkenin ihtiyaçları asıl gerekçe olmalıydı. Burada, Batıdaki devlet ve fert ilişkileri ile bizdeki durum aynıymış gibi ele alınmaktadır.



Tasarıyı hazırlayanların milliyetçilikle ırkçılık arasındaki sosyal mesafeyi bilmedikleri veya art niyetli oldukları anlaşılmaktadır. Türk milliyetçiliği, etnik köken çağrışımı yapmaz, ırkçı, şövenist ve yayılmacı da değildir. Bundan böyle bir anlam çıkaranlar günümüzde yükselen milliyetçiliği bile fark edemeyen dar kafalılardır. Etnik özelliği ne olursa olsun; hiçbir TC vatandaşının milliyetçi bir tavır almasını engelleyen sınırlamalar yoktur. Yeter ki, farklılıklar kutsallaştırılmaya çalışılmasın. Dışa kapalı ilkel etniklik peşinde koşulmasın. İnsanlar kendi kendilerini öteki olarak görmesin.



Tasarıda 1982 Anayasasının değişik kısımlarında yer alan “ülkenin bölünmez bütünlük ilkesi”nden rahatsız olup bunu farklılıkları dışlama ya da bastırma olarak nasıl görülebiliriz?




10.10.2007

Hiç yorum yok: