31 Ekim 2007 Çarşamba

Kahrolsun Pkk


Hakkari’nin Yüksekova ve Dağlıca ilçelerinde 13 erimiz daha şehit oldu. Diğer şehitlerimizle birlikte bu şehitlerimize de Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyoruz. Mekanları cennet olsun.



Yazıya bu şekilde girmek gerçekten benim canımı acıtıyor. Yapılabilecek olanın en kolayını yapıyorum. Keşke ben de genç olsa idim de askerliğimi bir daha yapsaydım.



Şurasını peşinen vurgulamak istiyorum ki;



Bu olay bir kürt olayı değildir. Kürtlerin çoğunluğu PKK’lı olmadığı gibi, PKK’lıların da çoğunluğu kürt değildir. Şehitlerimiz içinde kürt kökenliler vardır. Kürtler bizim kardeşimizdir



Bu vurgulamayı yaptıktan sonra asıl yazmak istediklerime geliyorum.



Bulunduğumuz jeopolitik ve coğrafi haritamız, Osmanlının mirası oluşumuz, dini kimlik bakımından baktığımızda çevredeki uzak ve yakın komşularımıza olan bağlarımız, dikkate alındığında dünya yöneticileri için Türkiye başı beladan kurtarılmaması gereken bir ülke konumundadır. Çünkü Türkiye’nin komşuları ile geçmişine dayalı bir ortaklık kurma ihtimali dünyaya hakim olma çabasında olanları tedirgin etmektedir. Bu tedirginlik sömürgeci devletlerin bizim üzerimizdeki tehditlerinin devam edeceğini göstermektedir. Önümüze konan terör örgütleri, dün Hizbullah’tı. Bu gün PKK’dır. Yarın bir başka örgüt olacaktır.



Bu gün ise plan Türkiye’nin Irak bataklığında boğulma planıdır. Bu bataklığa saplanan Amerika, pisliğini Türkiye’ye temizletmek istemektedir. Afganistan’a saplandığı gibi Irak’a da saplanmıştır. Kamu oyundan onay alamamaktadırlar. İran saldırma planları sekteye uğramıştır. Artık Rusya da ciddi bir rakiptir. Bazı zamanlarda horozluk yapmaktadır. Bu horozlukta Orta doğuyu bir müddet rahatlatacaktır. Aslında bu durum bence bir fırsattır. Orta doğu kazanının kaynamasını geciktirecektir. Bu durum bizim içinde bir fırsat olacaktır.



Ne zaman ki biz bir oluruz. Bütün oluruz. Yek vücut oluruz. Ülkemizi milli gelir açısından, global etkinlik açısından, askeri caydırıcılık açısından dünyaya kabul ettiririz. İşte o zaman bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Birde baş belası ABD’nin başı Rusya ile belaya girse ne güzel olurdu. Bence bunun da bir zamanı var.



Başımızdaki bu tuzağı atlatmak için kararlı ve o derece cesur olmalıyız. Her başarının arkasında bir risk vardır. Bazı riskleri almanın da tam zamanıdır. Sert olan kırılabilir ama kolay ezilmez. Kırılırken de kırana zarar verir. Tüm dünya bilir ki Türk milleti ile şaka yapılmaz. Kullanılabilir ama asla manda yapılamaz. Sömürülür ama asla süründürülemez.



Bu PKK belası geçici müddet için halledilecektir. Plan geciktirilmek üzere şimdilik askıya alınacaktır. Kıbrıs tekrar pişirilecektir. Ermeni sorunu tırmandırılacaktır. Hatta Ayasofya meselesi diye bir mesele icat edilecektir. Kuzeyde Pontus mirası tartışılacaktır. Ege sorunu gündeme getirilecektir. Çünkü Türkiye yer altı zenginliklerini işletmede adım atmıştır. Kıyılarında bulunan petrol rezervlerinin farkındadır. Bor yataklarının, volfram yataklarının zenginliği, enerji kaynaklarını çoğaltacak nükleer santral girişimleri Türkiye’yi bölgede uyanan tehlikeli bir lider namzedi haline getirebilir. Bu sebepten Türkiye sindirilmelidir. Bütün başımıza gelenler sebepsiz değildir. Muhakkak devleti idare edenlerde bunları biliyor.



Şimdi bizim için birlik ve beraberlik zamanıdır. Bu fırsattan istifade ederek hızla ortak paydada birleşip üzerimize düşen ne fedakarlık varsa yapmalıyız. Artık önemsenmeyen ülke değil, aksine önemsenen ve ciddiye alınan bir Ülkenin hazırlanması için Milletçe el ele olmalıyız. tidalden ayrılmamalıyız. Bu lanet terörü kökünden kazıyacak devletimizin yetkili güçleridir. Bu güçler bu işi fevkalade yapabilecek vasıftadırlar.



Bizler gerekli sivil tepkiyi göstermeli, kalanını yetkili ve sorumlulara bırakmalıyız. Onlar hepimizin intikamını alırlar.



Bu konuda gözden kaçırılmaması gereken nokta PKK’nın bu terör olayında taşeronluk görevi yaptığıdır. Bu örgütün lojistik desteğini sağlayan ülkeler, başta Amerika olmak üzere, Fransa, İngiltere hatta Almanya gibi Avrupa Birliği oluşumunda birlikte olmak arzusunda olduğumuz perde gerisi körükleyicilerdir.



Tarafımıza yöneltilen düşmanlığın bir başka sebebi de dini farklılığımızdır.



Zira Dünyada Hıristiyanlık gün geçtikçe taraftar kaybetmektedir. Dini tasallut gittikçe zayıfladığından bu sömürücü devletlerin gücüde gittikçe azalmaktadır.Bu açıdan bakıldığında devletlerin geleceklerini yeniden planlama zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.



En doğuda 2 milyar nüfusu ile Çin, hemen yanı başında 1,5 milyar nüfusu ile Hindistan ve yakın komşuları, 6 milyar dünya nüfusunu nazarı itibara alındığında hakim devletleri her alanda ciddi olarak endişelendirmektedir. Çin kişi başı 10.000 dolarlık milli gelirin planlarını yapmaktadır. Düşünsenize 2 milyar insan ve kişi başı milli gelir 10.000 dolar. Bu boyuttaki kitleden kim korkmaz ki? Şimdiden Çin’in ekonomik istilası korku üretmeye başladı bile.



İstilacı devletlerin 50 yıllık, 100 yıllık olarak yaptıkları Dünya’yı idare etme projeleri bu korkularla doludur. Bizlerinde bu dünya da geçmişine ve bu günkü varlığına yakışır yeni planlar üretmesi şarttır. Bu planların etkili olması da birlik ve beraberliğe bağlıdır. Planı olmayan sadece savunmayı tercih eden bir ülkenin yavaş yavaş eriyip yok olması mukadderdir. Başarının yolunda cesaret bekler. Korkaklık çoğunlukla kaybettirir.



Bu millete korkaklık şimdiye kadar hiç uymadı. Onursuzluk hiç yakışmadı.



Bundan sonrada yakışmayacaktır.



Yüzlerce şehidimizin katili PKK’yı lanetliyoruz. PKK’nın şahsında kapalı kapıların ardında onlara lojistik ve askeri destek sağlayanları da lanetliyoruz.



Hep birlikte haykırıyoruz:



Kahrolsun Pkk… Kahrolsun Onunların İşbirlikçileri…




Kahrolsun Onların Gizli Destekçileri…




30.10.2007

Hiç yorum yok: