Balonun hayatınızdaki yeri nedir? Siz çocukluğunuzda hiç balon şişirdiniz mi? Rengârenk balonlarınızı şişirirken, uçururken neler hissettiniz? Balonun, delik olduğu için şişmediğini fark ettiğinizde veya bin bir gayretle şişirdiğiniz balon patladığında neler düşündünüz?
Özgür, varlıklı bir ailenin ilk çocuğuydu. İyi bir öğrenim görmüştü. Öğreniminin bir kısmını yurt dışında yaptı. Para, hiçbir yaş döneminde sorun olmadı onun için. Amacı, yönetici olmaktı. Ceo sözcüğü, hayallerini süslüyordu. Birkaç yabancı dil öğrendi. Güçlü bir bedeni vardı. Çevresi genişti. Balonlu dost meclislerinde mutlaka bulunduğu için popülerdi ve medyatikti. Ona göre aklın ve paranın çözemeyeceği sorun yoktu. En büyük güç, bilimdi. Aklı ve bilimi ölçü almayan hiçbir düşüncenin, inancın değeri yoktu. Bir gün çok sevdiği kardeşinin ateşler içinde yattığını öğrendi. Ateşin nedeni belli değildi, teşhis konamıyordu. Bilim, ateşi düşüremiyordu, kardeşi kıvranıyordu. Günlerce sürdü hastalık. Aşırı dozdaki ağrı kesiciler ve antibiyotikler kıvranan kardeşin derdine derman olamıyordu. Bir gece vakti karanlığın sessizliği çınladı kulaklarında. Her şey bitmişti. Ertesi gün, mezarlıkta kendine geldi. Madem ölüm var, öyleyse niye doğduk, diyordu. Balonda ikinci delik açılmıştı: Akıl deliği. Tarih kitaplarını okumayı severdi Özgür. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda nice servetin bir değer olmadığını, zenginliklerin kişiyi kurtarmadığı gibi başlarına dert olduğunu babasının vefatına kadar idrak edememişti. Tersine dönen işler ve az kalan mirasın kavgası maddenin boğucu dünyasına karşı isyan ettirmişti onu. Balonda üçüncü delik açılmıştı: Para. “Üç delikli balonun peşinde koşuyoruz.” diye düşündü Özgür. “Üç delikli balon. Akıl, bilim, para… Peşinde koştuklarımız birer delikse, biz bu balonu niye şişiriyoruz? Şişirmek için balonu üfleyenler aslında delikleri üflüyorlar. Delik varsa, bu balon şişmez.” cümleleri bir pişmanlığın ifadesi olarak döküldü dudaklarından.
Her insan, dünya balonunu şişirmeye ve onunla oynamaya geliyor. Hangi balonu şişirdiğiniz ve hangisiyle oynadığınız burada önemli. Balonda oluşacak delik ya da delikler seçtiğiniz balonla doğrudan ilişkili. Yunus Emre’ye kulak verelim: “Okumaktan mana ne / Kişi Hakkı bilmektir / Çün okudun bilmezsin / Ha bir kuru emektir.” Yunus, dizelerinde en kutsal eylem kabul ettiğimiz ve inancımızın ilk emri olarak bildiğimiz “okumak”ın bize amacını söylüyor. Hak sözcüğünün tevriyeli kullanıldığını düşünürsek, Allah’ı bilmeyenin, Allah’ın koyduğu nizama göre bir yaşam tarzı kurmayanın; doğruluktan, adaletten ayrılanın okumasının bir “kuru emek”ten öteye geçemeyeceğini vurguluyor. Tek hedef, Hakk’ı bilmek. Bunun dışındaki bütün uğraşlar, havanda su dövmek ya da akıntıya kürek çekmek.
Özgür de balonu çok severdi. Renkli balonlar belli bir yaşa kadar heyecanına heyecan katmıştı. Yaşamak güzeldi. Akıllı ve paralı olmak, bilimsel düşünmek büyük ayrıcalıktı. Pozitivist gaz, bu balonu orta yaşlarda patlattı. Balonu şişirmek için zorladığı ciğerleri bir daha gelir gelmeyecek.
Hâlbuki balon delikti. Geç anladı, taşın sert olduğunu, ateşin yaktığını, suyun boğduğunu…
Sizin balonunun ne durumda? Siz hangi balonu şişiriyorsunuz? Balonunuzda delikler var mı?
11.10.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder