10 Mart 2008 Pazartesi

Bir Cenazenin Düşündürdükleri

Alper, arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Bu esnada Necmi, haberiniz var mı? Galiba doktorun hanımı trafik kazasında ölmüş dedi. Hiç kimse sabah sabah  böyle bir haber beklemiyordu.

Ölüm işte! Ne zaman geleceği hiç belli olmuyor.

Alper daha sonra, doktorun eşinin kalp krizi sonucu vefat ettiğini öğrendi. Herkes birbirinin yüzüne bakıyordu. Acaba kadının bir kalp rahatsızlığı var mıydı?  Arkadaşları, doktordan böyle bir şey duymamıştık diye söyleniyordu. Alper’e göre konuşmalar boşunaydı, çünkü sayılı günler bitmiş, ecel vakti gelmiş diye düşünüyordu.

Alper, ertesi gün cenaze namazına katılmak için camiye vardığında doktora,  taziyelerini  iletti. Doktor, çok bitkin gözüküyordu. Bu duruma hazırlıksız yakalanmıştı galiba.
Cami avlusundaki cemaatte epey kalabalıktı. Vatandaş Ali’den, bürokrat Mehmet’e, milletvekilinden belediye başkanına birçok kişi cenazede yer almıştı.

Alper bir anda musalla taşının üzerindeki tabutta kendini hayal etmeye çalıştı. Hayatı boyunca yaşadıklarını göz önüne getirip bugüne kadar Allah için ne yaptım diye kendini sorgulamaya başladı.

Camideki kalabalığın bir benzerini mezarlıkta da görünce Alper, herhalde doktorun ve rahmetli eşinin sevenleri fazlaydı diye düşündü.

Doktor, kendi elleriyle eşini mezara yerleştirdikten sonra yakınları hızlı bir şekilde mezarın üzerine toprak atıyordu.

Alper bu durumdan da çok etkilenmişti. Düşünün, sevdiklerin, seni mezara koymak ve üzerini toprakla örtmek için birbiriyle yarışıyor, okunan Kur’an-ı Kerim ve yapılan dualardan sonra da oradan hızla ayrılıyordu. Hani bu insanlar seni çok seviyordu, niye hemen ayrılıp gidiyorlar diye düşünmüştü.

Artık şu fani dünyada yaptıklarınla huzura çıkmış bulunmaktasın. Orada torpilde yok, adam kayırmacılık ta.

Bir hafta sonra doktorla karşılaşan Alper, doktoru hayata küsmüş bir halde bulmuştu. Doktor,  Alper’e  hayat boş, sıkıntıları çekmeye, kendimizi fazla üzmeye değmez be, eşim işte dün vardı bugün de yok dedi.

Alper ise, topraktan geldik toprağa gideceğiz doktorum. Siz bunları bizden daha iyi bilirsiniz, önemli olan hazırlıklı olmak. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde “yarın ölecekmişiz gibi ahiret için hiç ölmeyecekmişiz gibi bu dünya için çalışmalıyız” buyurmaktadır.

Doktorum, size ayrıca bir şey anlatmak istiyorum dedi Alper. Benim 33 yaşında zihinsel özürlü, yatalak bir kardeşim var. Çoğu zaman ağrısı ve sancısı oluyor fakat anlayamıyoruz. Çünkü kardeşim kendini ifade edemiyor.

Bütün imkanlar ve güç elinizde olsa ne yazar..

Tüm ihtiyaçlarını annem gideriyor. Annem 60 yaşında, şeker hastası bir kadın, yaşı ilerlemiş olmasına rağmen bir gün halinden şikayetçi olduğuna rastlamadım. Bizlere, bu kardeşinize hizmet, inşallah ahirette kurtuluşuma vesile olur, günahlarıma kefaret olur diye hep söyler. Anneme ve kardeşime çok üzülüyorum. Ancak bunlar Allah’ın takdiri. Allah biz kulları bir vesileyle imtihan ediyor.

Önemli olan sırat-ı müstakimdeki imtihanı başarıyla geçmek …

Fotograflar: Philip Greenspun, "Ölü Ağaçlar" galerisi.

Hiç yorum yok: