Öğrencilik yıllarından tanıdığım değerli kardeşim Mehmet Gül’e Allah’tan rahmet diliyorum. Ona son görevini yerine getirmek için cenazesine koşan binlerce vefalı dostumuzu düşünmeye ve dıştan destekli iç ihanet ittifakına karşı güçbirliği içinde olmaya davet ediyorum.
Yargıtay Başsavcısının AKP’nin kapatılmasıyla ilgili açtığı dava, ülke gündemine oturuverdi. Ülkeyi yönetenlerin öyle beyanları var ki; açık birer anayasa ihlalidir. Silahlı bölücü ırkçı terörle Kuzey Irak’ta ve ülke sınırları içinde adeta çatışırken;
Hukukun üstünlüğüne ve kendimize, partimize bir takım haksızlıklar yapıldığına inanıyorsak; bizim de önce başkalarına haksızlık yapmamamız gerekir. “Bu iddianame hukukun değil; kin ve garezin ürünüdür” beyanında bulunan Sayın Bülent Arınç, Cumhuriyetle ve Milli Devletle hesaplaşma peşinde olanların kin ve garezinden, Ankara’nın sözde zulmünden kaçıp Brüksel’in şefaatine sığınma meraklılarından habersiz olamaz.
Demokrasi iktidar kadar muhalefete de ihtiyaç duyuran bir fazilet rejimidir. Tenkitten ve aykırı sesten hoşlanmamak demokrasiyi hazmetmemektir. Bu konuda iktidar kötü örnekler vermiştir ve vermeye de devam etmektedir. Gazete ve TV kanalları baskı altına alınmış, ele geçirilmiş, bazı yazar ve yöneticiler görevden uzaklaştırılmış; bazıları da aylardır duruşmaya bile çıkartılmamışlardır. Televizyon ekranlarını partinin yayın organı gibi kullanmak fikir ve düşünce hürriyetini güçlendirmek mi? Yer yer yürütme erki, zaman zaman da basın yargının yerine geçmiş; adeta hükümler verilmiş ve tutuklananlar mahkemeye çıkartılamamıştır. Bu kuvvetler ayrılığına ve demokrasiye saygı mıdır? Sözde çete diye takdim edilenlere tarihi değer taşıyan isimlerin yakıştırılması da bir başka çirkinliktir. Türk kimliğine dolaylı saldırıdır. Dün bunu aşırı sol yapıyordu, bugün ise, küresel rüzgarların emrindeki sözde ılımlılar, milliyetsiz sağ, soldan devşirilenler, dış destekliler gerçekleştiriyor. AKP’nin kapatılma davasının sebebi Kültür Bakanına göre; sözde bir çeteye bağlanıyor. Adeta aydede taşlanıyor.
* * *
Son günlerde dikkati çeken bir yayını sizlere tanıtmak istiyorum. Gazi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Çağatay Özdemir tarafından derlenen 2 ciltlik değerli bir eser yayımlandı. “Türkiye’de Sosyoloji ( İsimler- Eserler)” Ankara 2008 adını taşıyan bu eser, hayatta olan ve olmayan 68 tanınmış sosyologu hayatları, eserleri ve kültür çevreleriyle bize tanıtıyor. Bu büyük hizmeti gerçekleştirenleri tebrik ederiz. Ayrıca her bir sosyologu hazırlayan geniş ve yoğun bir çalışma ürününü ortaya koyan genç meslektaşlarımızı da kutlarız. Her halde bu 68 sosyologa yeni ciltlerde bazı yeni isimler de eklenecektir.
Eserin birinci cildi 1078; ikinci cildi ise 964 sahifeden meydana geliyor. Eserde Ahmet Cevdet Paşa’dan Ahmet Rıza Bey’e; Ziya Gökalp’ten Mehmet İzzet, Yusuf Akçura ve Prens Sabahattin’e; Z. F. Fındıkoğlu’ndan Amiran Kurtkan Bilgiseven’e, Mehmet Eröz’den Erol Güngör, Nihat Nirun, Cavit Orhan Tütengil, Baykan Sezer, Cihat Özönder, Mehmet Ali Şevki, Hans Freyer, Orhan Türkdoğan, Niyazi Berkes, C. C. Zimmermann, Tahir Çağatay, Nurettin Şazi Kösemihal, Hamide Topçuoğlu, Mümtaz Turhan, Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Topçu’ya kadar bir çok sosyolog hakkında geniş bilgi verilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder