6–7 yıl önce seans halinde izlenen Kurtlar Vadisi’nin Osman Sınav’dan sonra Pusu, Terör, Irak gibi versiyonları çıktı. Eş zamanlı olarak Yalçın Küçük kitaplarının (Tekelistan, Tekeliyet) peş peşe çıktığı bir hengâmede Türk insanı ilk kez madalyonun arka yüzüne sahici bakışlar göndermeye başladı. Ve bu beyaz ekranda ilk kez yapılıyordu. Lakin zamanla (ve zamanın uzamasıyla) bu formasyon akışı dezenformasyona dönüşüverdi.
Artık her mahallede birer Polat, ikişer Memati, üçer beşer de Abdülhey ve Erhan bulunuyordu. Her işe el atan, her işten anlayan, “Ne iş olsa yaparım abi”ciliğin ağır abiliğe çevirisi, yurtiçi ve yurtdışı nurtopu gibi bir kahramanımız olmuştu. Oğuz Kağan’dan Polat Alemdar’a devrolunan bir genetik ve mecburi kahramanlık söz konusuydu.
Arada, bu ifşaattan rahatsız olan kesimler; şiddet özendirici olma cihetinden karşı oluşlarını kampanya şekline döndürdüler. Hatta K.V. Terör’ün PKK organizasyonuyla TV’den kaldırımının gerçekleştiği iddia edildi. Neticede diziyle gerçek hayat her tarafından karışmıştı. Sonra K.V. geleneği bu kesimleri de ajite etmeyecek bir formata çevrildi. K.V. Pusu ile herkesin Polat’ı olma başarısını gösterdi.
Dikkat ediyor musunuz bilmem son 1 senedir K.Vadisinin şiddetinden, işkence sahnelerinden kimse şikâyetçi olmaz oldu. Çünkü ana tema o kesimleri de kuşatan, genel olarak Hükümetin ve Devletin icraatlarına derin anlam yükleyen, her işten bir mana çıkaran bir işlev görmeye başladı. Dahası, artık iktidarın icraatlarının temaşa yeri (yayın organı demiyoruz) haline geldi. Ulusalcılık, vatan’cı – millet’çi çakallar, derin çete (Ergenekon), İskender Küçük pardon Büyük, Hırant Dink Cinayeti, misyonerler, Danıştay Saldırısı, Irak’ta olanlar, PKK ilişkilendirilmeleri, hepsi bir tevil ve bir tekil bakışla verilir oldu. Memleket nezdindeki operasyonların hikmet –i harbiyesi Vadi’den anlaşılır oldu. ‘Şair burada ne demiş’ yerine ‘Polat burada ne demiş’ noktasına geldik.
Derin yapılar, dünyanın her ülkesinde simetrik yapılardır. Osman Sınav, eski göz ağrısına büyük bir kontra attı ve Pars Narkoterör’ü Türkiye’nin gözünün içine soktu. Sarkık bıyıklı, Kafkas adlı, Ortaasya soyadlı, Çerkez istihbarat geleneğinin idealisti kahraman, çok büyük bir adanmışlık organizasyonunun basit bir bireyiydi. İşin ilginci Kurtlar Vadisi’nde çökertilmek istenen ve tukaka gösterilen çete; Pars Narkoterör’de Türk Milletinin tarihi geleneğin bakan tek çıkıydı K.Vadisinde şaklabanlaştırılan Ergenekon, Pars Narkoterör`den birkaç bin yıllık bir geleneğin kutsal devamı gibi veriliyordu. K.Vadisi’nde Polat olmak isteyen gençler PKK’cı, ulusalcı, sermayeci tüm çete ve oluşumları yok etmeye kilitleniyor. Narkoterör’ü seyreden gençler ise birer Pars olarak devletin derinliklerine inerek PKK – Uyuşturucu – Bölücülük üçgenine balyoz indirmek istiyorlar.
Aynı kanalda, birbirinden kopan iki ayrı dizinin kapışmasına tanık oluyoruz. Hem reyting hem de hayran kitlesi. Bu kadar uzun zaman kahraman olarak hayatta kalan Polat’ın şansı sayıca ve artık iktidar üzerinde de etkili olmak noktasında fazla. Lakin Şamil Baturay da cıva gibi ve harekete geçmeye hazır. Polat’ın biraz yağlandığı ve göbek bağladığı düşünülürse, daha hareketli ve halktan olan Şamil’in şansı yükseliyor gibi.
Acaba aynı karede karşı karşıya gelirlerse ne olur? Bence Polat Alemdar zirvede bırakmalı ve sürüye maskara olmamalıdır. Bana soruyorsanız; “Ölüm, ölüm dediğin nedir ki gülüm; ben senin için Perşembeleri silmeyi göze almışım”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder