25 Şubat 2009 Çarşamba

Ben Operaya Hiç Gitmedim

Yuh be bana, hayatım boyunca bir operaya bile gitmedim!

Medeniyetten özür diliyorum ve kendimi ihbar ediyorum,

Operaya gitmediğim gibi, gitmeyi de hiç mi hiç düşünmüyorum.

Beni medeniyet adına yargılasınlar...

Ben galiba başka dünyaların adamıyım, belki de leylekler beni ilkel bir toplumdan bu dünyaya getirip atıp gittiler.

Yahu siyaset bu kadar mı sıradanlaşır?

Belediye başkanı olmanın böyle saçma bir ölçüsü olabilir mi?

Halk bu kadar mı aptal yerine konur?

Halk başkanını seçerken opera ile olan ilişkisiyle ilgilenir mi hiç?

Bir başka kaçamak...

(Kaçamak diyorum çünkü ortaya koyacakları yeterli projeleri olmayanlar, alanlara toplanan halkı oyalamanın bir yolunu bulmak mecburiyetindeler. Çünkü toplanan halk, bir şeyler dinlemeye geliyorlar.)

"Ey Sayın başkan adayı, Abuziddin Beytüşşebaplı'yı tanıyor musun?"

Al sana malum medyaya bomba gibi bir malzeme.

Yandı bu soruya muhatap olan başkan adayı!

Tanısa bir türlü, tanımasa bir başka türlü...

Abuziddin bey bir tarafa da, ben operaya kötü taktım.

Hele bu saçma soru karşısında savunmaya geçen hem Başkan ve hem de Başkan adayı olan Sayın Topbaş'a da kötü taktım.

Sayın Topbaş, siz koskocaman İstanbul'un hâlihazırda Büyük Şehir Belediye Başkanısınız.

Böylesi sıradan bir soruyu nasıl ciddiye alır da cevap vermeye çalışırsınız?

Yoksa sizde mi proje sıkıntısı çekiyorsunuz?

Hani güzellik yarışmalarında aday kızlarımıza menajerleri dayatırlar ya;

Güzel adayı kendini tanıtırken ya da herhangi bir konuşması sırasında, mutlaka araya "ben bir hayvan severim" veya "Kediyi köpeği çok seviyorum" cümlesini sıkıştırırlar.

Çünkü fiziğinin bozulması korkusu veya şaşaalı özgür(!) yaşantısına ayak bağı olur korkusundan dolayı çocuk sahibi olamayan, olmak istemeyen Avrupalı kadınlar, hayvan sevgisini çocuk sevgisinin önüne geçirdiler.

Bizde de özenti gereği onları taklit sevdasının rüzgârına kapılarak, evlerde beslediğimiz hayvan sayısı günden güne artmaktadır.

Bu arada bu özenti, Türkiye'de özellikle ırki dengelerin de alt üst olmasına sebep olmaktadır.

Batılı vatandaşlarımız evde köpek beslerken, Güney Doğuda her aileye düşen çocuk sayısı, batı bölgelerimizi katlıyor.

Bu günün rakamlarıyla Diyarbakır nüfusunun yüzde ellisi 18 yaşın altındadır.

Bu oran da çok şeyi ifade ediyor inancındayım.

Kapatmışlar mendille gözlerimizi,

İki adım öteyi göremiyoruz.

Yolumuza tuzaklar sıralamışlar,

Dosttan mı, düşmandan mı bilemiyoruz.

Ben operaya hiç gitmedim, asın beni!

Hiç yorum yok: