24 Şubat 2009 Salı

Vicdanın Sesi

Her insanın içinde vicdan denen ruhsal bir nesne vardır. Her ne kadar birileri için "çok vicdansız." deseler de, aslında o insanında bir vicdanı vardır. Belki içindeki kötülük duygusunun şiddeti vicdanını dinlemesini engelliyordur. Çünkü vicdanı olmayan insanın olacağına inanmıyorum.

Ülkemiz bir demokrasi ülkesi. Cumhuriyetle idare ediliyor. Bu yüzden bir çok demokratik kurumları var. Millet kendisini idare etmek için birilerine vekalet verir. Vekil olanlar kendi alanlarında millet adına hizmet verirler. Bazıları da devlet adına tayin edilir. Böylece hizmet müesseseleri doğar.

Millet Meclisi, Bakanlıklar, Kamu kurumları, sendikalar, muhtarlıklar, dernekler vs.

Buralarda hizmet veren insanlar işlerini ya bir bedel karşılığı yada ücretsiz ve gönüllü olarak yaparlar.

Her iki usulde de hizmet verenlerin en önemli yanları vicdanlarıdır. Kanunun boşluklarını vicdani kanaatler doldurur.

İnsanlar hizmette vicdanlarını kullanmadan, başka nedenlerle karar verdiklerinde halk bundan zarar görür. Aslında bu vicdani olmayan kararlar, karar sahiplerine de bir müddet sonra zarar vermeye başlar. Hiç yanlarından ayrılmaz. Yataklarına dahi girer.

Bu bakımdan, siyaset yapan, kamuda görev alan, gönüllü hizmet eden genç insanların geleceklerine bile engel olsa vicdanlarının seslerine aykırı hareket etmemelerini tavsiye ederim.

Çıkarın bizzat içerisinde olmasa bile zamanında tepki vermeyen kişi bir müddet sonra bu sessizliğinin pişmanlığını yaşayacaktır.

Buna kendimden bir örnek vermek istiyorum.

1984-1989 yılları arası ben İzmit belediyesi meclis üyesiyim. O zaman Kocaeli de Büyükşehir belediyesi yok. Merkezdeki yetkilerin tümü İzmit belediyesinde.

O zamanın belediye başkanı Sayın Necati Gençoğlu. ANAP İl Başkanı sayın İsmail Yılmaz.

Ben ve O zamanın Bayındırlık bakanı sayın Sefa Giray Ankara Caddesi üzerindeki  Geçit Restoran da toplandık.

Konu, demiryolunun sahilden geçirilmesi. 4 kişiyiz. Dördümüzde İnşaat mühendisiyiz. Bakan hariç bizler demiryolunun tünelle bugünkü otobanın geçtiği bölgeden geçirilmesini istiyoruz. Sayın Bakan ise sahilden geçirilmesini istiyor. Ciddi tartışmalar yaptık. Saatler sonra Sayın Bakan masaya elini vurdu. "Dördümüzde inşaat mühendisiyiz, ama ben Bakanım. Demiryolu sahilden geçecek" dedi. O günlerde de  yerel basında "yeter artık. Nerden geçecekse geçsin. Bu iş bitsin." diye bir başlık atıldı. Üniversiteden alınan, Otoban bölgesinde fay hatları olduğu şeklinde raporlar aynı gazetede  yayımlandı. Sayın Necati Gençoğlu'nun bu konudaki  hazırlattığı planlar, ne basında, ne de halk arasında  ilgi gördü.

Bende ilerisi için düşünceleri olan genç  bir siyasetçi olarak ne aksi bir beyanat verdim. Ne de kamuoyunu hareketlendirecek bir girişimde bulundum. Yani sustum. Geçit restoran da Bakanla yaptığım mücadele ile yetindim.

Şimdiki düşünce yapısında olsa idim. Üzerime düşenden daha fazlasını yapardım.

En azından demiryolunun bugünkü engelli halini gördükçe vicdanım daha rahat olurdu.

Gelecekte Otobanın geçtiği bölgeye alınması şart olan Demiryolu'nun bu halini gördükçe, o gün gerekli kamusal direncin oluşmasına vesile olmalıydım diye düşünüyorum.

Bu örnekten hareket ederek genç siyasetçilere sesleniyorum.

Gelecekteki siyasi hedeflerinizi göz önüne alarak bazı dirençlerinizden vazgeçmeyiniz.

İleride rahatsızlığını duyacağınız yanlış işlere bulaşmayınız.

Günlük çıkarlarınız sonucu ulaşacağınız maddi ve manevi imkanların, ileride çocuklarınızı çok rahatsız edeceğini hesaplayınız.

Halka hizmet görevleri her insana nasip olmuyor. İnsanlar bu fırsatı iyi değerlendirdiğinde şehrin tarihinde yer alıyorlar.

Bu değerlendirme şahsi çıkarları yönünde olduğunda, aynı ölçüde yazılıyorlar. Bu kötü şöhret hiç bir silgi ile de silinemiyor.

Görev devam ederken çıkarcılar tarafından alkış eksik olmuyorsa da, aynı insanlar çıkarları bittiğinde teker teker konuşmaya başlıyorlar.

Gerçekler belli bir zaman geçtikten sonra ortaya dökülüyor. Nice dürüst bilinenlerin kendi çıkarları söz konusu olduğunda pekte dürüst olmadıkları anlaşıldı.

Genelde insanlar sahip olmadıkları hasletlerini ifade etmek zarureti duyarlar.

Bilbordlar da okuduğunuz bazı ifadeleri tersine yorumlarsanız, daha doğru sonuçlara ulaşırsınız.

Bu günlükte bu kadar sevgili okurlar. Kalın sağlıcakla.

Hiç yorum yok: