4 Şubat 2009 Çarşamba

Milliyetçilik Dışa Kapanma mı?

Aydınlar Ocağı Genel Merkezi'nin son toplantısı çağımızda yükselen bir değer olan "milliyetçilik" üzerine idi. Özellikle önü açılan milli devletlerin kuşatıldığı, ekonomiden sanata ve dış politikaya kadar milli menfaatlerin korunmasının zorlaştığı ve değişik tuzakların öne çıkarıldığı bir ortamda, teslimiyetçi olmayanların milli bir çizgiye yöneldikleri görülmektedir.

Bunlar, artık küreselleştirilme mi; yoksa milliyetçilik mi tercihinde doğru bir yola yönelmektedirler. Aşağılanmak ve ırkçılıkla bir gösterilme gayretlerine rağmen; milliyetçilik yükselmekte, kimse kendini açık arttırmaya çıkarmamaktadır. Tarihlerinde uzun süre sömürge hayatı yaşamış ülkeler bile bunu yaşamamışlara göre daha erken uyanabilmektedir.

Küreselleşme daha doğrusu küreselleştirilme hikâyelerinin doğurduğu bir yanlış ezber de, Dünyaya kapalı kalma endişesidir. Bugün küreselleştirilmeyi anlamayanların, nasıl işlediğini görmeyenlerin doğru dürüst bir siyasetçi, ilim adamı ve aydın olmalarına imkân yoktur. Ülke çıkarlarını korumak ve milli bağımsızlıktan yana olmak Dünyaya kapalı olmak değildir. Tam tersine; Dünyayı diğer milletlerle anlamlı, eşit ve istismar edilmeden paylaşma olgunluğuna ermektir. Eğer siz, dışarıdan beslenen bir takım vakıf ve işveren kuruluşlarının bir mensubu iseniz; ülke çıkarlarından yana tavır almakta zorlanırsınız. Nitekim, bir TÜSİAD temsilcisinin AB Türkiye ilişkileri konusunda milli çıkarları korumayı "ittihatçı bir milliyetçilik" olarak tanımlaması yadırganmamıştır. Milliyetçilik, Cumhuriyet, Türk kimliği ve Atatürk karşıtı telkinler birer "yabancı mahalle baskısı" halini almıştır.

Yabancıları da hep suçlamayalım. Ümraniye davasının ismini bizlerden birileri Ergenekon olarak koymadı mı? Bu Türk tarihine bir saygısızlık değil mi?

Dört beş yıl oluyor, Fransa'nın Alsas-Loren Bölgesinde Alman sınırındaki Forbach isimli bir şehre gitmiştim. Sınırdan çok kolay geçtik. Ama bu bölgede belediyelerin yoğun çalışmaları vardı. Bu çalışmalar Almanlara toprak satılmaması içindi. Yükselen iktisadi milliyetçilik artık fark edilmelidir. Kendileri milliyetçi ve muhafazakâr çizgide olan hâkim ülkeler, kendi dışlarındaki ülkeleri daha fazla bağımlı kılabilmek için sanayileşmekten uzaklaştırmakta ve aşırı liberalleştirmeye zorlamaktadırlar. Ünlü iktisatçı Adam Smith İngiliz ekonomik çıkarlarının güçlenebilmesi için; dış ticaret ilişkisi içinde oldukları ülkelerin daha fazla liberalleşmeleri gerektiğini ileri sürüyordu.

Blair, Türkiye'deki viski satışlarının düşmesi karşısında bizimle pazarlık yapma ihtiyacını duymuştu. Küresel krizi milli ölçekte çözmeye çalışırken; bugün Avrupa'da ve ABD'de bankalar devletleştiriliyor. Rusya ve Almanya dahil birçok ülke yabancı sermayenin girebileceği sektörleri sınırlıyor. Fransa gıda sektöründeki bir firmasının özelleştirilmesine karşı çıkıyor. ABD çelik sanayiindeki sıkıntısını gidermek için azalan rekabet gücü karşısında çelik ürünleri ithalatına ilâve vergi koyuyor. Almanya işçi tasarruflarının Türkiye'ye transfer edilmesine karşı çıkıyor ve oturma izninin kaldırılacağı tehdidinde bulunuyor. Blair, "Egemenlik haklarımızı koruyacağımız, milli çıkarlarımıza hizmet edeceği için AB'ne girdik" diyor. BP hisselerinin %22'sini almak isteyen bir Kuveyt şirketine milli çıkar gerekçesiyle bunlar satılmıyor. IMF ile ilişkilerde, dış ve iç borç konusunda herkes çok dikkatli. Maalesef Çin malları AB kanalından Türkiye'ye girebiliyor. Yerli üretim perişan ediliyor; firmalar kapanıyor veya yabancıların eline geçiyor. Milli çıkarlar için yeni alternatifler aranıyor. Ama Türkiye'ye ABD ve AB yörüngesi dışına çıkıp pazarlık gücünü arttırma imkânı verilmiyor. O takdirde, Rusçu ve Avrasyacı olarak suçlanıyorsunuz. AB ve ABD çıkarları adına... 12 Mart 1971 Müdahalesinden önce 9 Mart'ta "Eğer başarılı olsaydık, Türkiye Suriye olabilirdi" diyen bir Osmanlı paşası torunu gazeteci, milli çıkarları korumayı Suriye olmakla bir tutuyor. Çelişkiye bakın...  

Milliyetçi olunmadan milli çıkarlar korunamaz. Sınıfçı ve sınıf çıkarları esas alınarak toplum bütünü ile kavranamadığından yeni emperyalizm olan küreselleştirme ile mücadele edilemez. Ona ancak sınıf çatışmasıyla alan açılabilir. Çekiç Gücü Ortadoğu'ya ve Irak'ın kuzeyine getiren, başımıza bela eden rahmetli Özal sağcı olabilir; ama milliyetçi olamaz. Bunun acılarını bugün çekiyoruz. Kısaca; dün de bugün de doğruları dile getirenlerin devamıyız. Ziya Gökalp'in iktisadi milliyetçilik fikri, hâlâ pırıl pırıl parlıyor ve gündemdeki yerini koruyor.

Hiç yorum yok: