28 Şubat 2009 Cumartesi

ABD Siyasi Sistemini Ne Kadar Tanıyoruz!

ABD'de yapılan Başkanlık seçimleri, belki her dönemde olduğundan bu defa daha çok, dünyayı meşgul etmiş görünmektedir. Bunda şüphesiz Başkan Bush'un, tek kutuplu dünya haline gelmiş bir siyasi yapılanma içersindeki başına buyruk başarısız uluslararası politikaları kadar, 2007'de baş göstererek içinde bulunduğumuz zaman diliminde dünyayı saran ekonomik krizin de rolü olmuştur. Bir de buna, bugüne kadar Başkanlık için gelenekselleşen Angolo - Sakson Katolik kişilik yapısına ters birinin Demokratların başkan adayı haline gelmesi eklenince, ilgi beklenen boyutları aşmıştır.

Şurası muhakkak ki krizlerle yoğrulsa da ABD hâlâ, 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze, her sahada dünya siyasetinde lider rolü oynamağa devam etmektedir ve daha bir süre de edecek görünmektedir. O halde bu durumda dünyanın ne yönde etkileneceğinin yeni liderle özdeşletirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Ancak doğrusu aklıma takılan, meselâ ülkemizde Van'da akılla bağdaştırılması kolay olmayan tarzda 40 kurban kesilecek boyutta toplumumuzu bile ilgilendiren, ABD'nin yeni başkanı yanında o ülkedeki siyasi sistemi ve de demokrasi uygulamalarına ne derecede muttali olduğumuzdur. Bu yüzden okuyucularımın affına sığınarak, ABD'deki siyasi sistem ve dolayısıyla Başkanlık konusunda bazı temel hususları hatırlatmağa çalışmak istiyorum...

"Federal bir Cumhuriyet olan ABD'nin siyasî gelişme tarihinde bir inceleme yapıldığında görülecektir ki, Amerika'da siyasî şuur mahallî plândan, üst kademelere doğru, yâni aşağıdan yukarıya doğru bir gelişme göstermiştir.

Amerika'nın kuruluş yıllarında herbiri birer devlet olan eyaletler, kendi yönetim haklarının bir kısmını merkeze devrederek, iktidar otoritesinin merkezden alınan güce dayanmayan bir örneğini vermişlerdir. Mahallî idareler bugün de kendi eyaletlerini ilgilendiren konularda bağımsızlıklarını devam ettirmekte ve seçimle işbaşına getirdikleri valilerce yönetilmektedirler. Eyaletlerin kendi yönetimleri için valiler dışında, iki Meclisten müteşekkil parlamentoları bulunmaktadır. (Yalnız Nebraska eyaletinin bir meclisi vardır). Mahalli idarelerin, merkeze bağlılıkları, hemen sadece sosyal ve birleşik menfaatlerden doğmaktadır.

Federal hükümet ile federe devletlerarasındaki iktidar bölüşümünü kesin bir şekilde tesbit etmek çok güçtür. Her gelişen dinamik toplumda Anayasa düzeltmeleriyle federal hükümete verilen yetki ve sorumlulukların kapsamı değişebilmektedir.

Ancak A.B.D yönetiminde son söz Başkanındır. Başkanlık müessesesi Amerikan siyasî sisteminin federalizmden sonraki ikinci niteliği ve özellliğidir. Başkanlık makamı, sistemin ana direklerinden biridir.

Bu yapı sisteme "Başkanlık rejimi" adının verilmesine sebep olduğu gibi, Batı Avrupa demokrasileri ile de en büyük farkı teşkil etmektedir. Başkan 4 yıl için doğrudan ve fakat iki dereceli bir seçim sonunda halk tarafından seçilir. Sadece bir ikinci defa daha seçilebilme hakkına sahiptir.

Başkan, yürütme organının bütününü, somutlaştırmak suretiyle temsil eder. Yürütme kudreti bizzat Başkandadır. Böylece Başkan, kanunların doğru bir şekilde uygulanmasını ve Senatonun mutabakatını alarak, memurların amme görevlerine tayinlerini sağlar. Başkanın, sahip olduğu yetkiler arasında, "Anayasa görevleri", "Sembolik görevler", "İdarî veya askerî sorumluluklar", "Dış işlerini yürütme" ve "yeni kanunlar teklif etme" görevleri vardır.

Başkan, kabine üyelerini bizzat seçer. Ancak kabine siyaset yapıcı bir organ olmayıp, tavsiyelerde bulunan ve Başkanın dileklerine uygun hareket etme zorunluğunda olan bir kuruluştur. Kabine, Başkanın bakanları görüntüsünü taşır. Başkanın kongre önünde bir siyasî sorumluluğu olmadığı gibi, Kongre ile olan münasebetlerinde esas, Anayasanın öngördüğü kuvvetler ayırımı prensibine dayanmaktadır. Bu kadar güçlendirilmiş bir Başkan karşısında yasama organlarının işlevi nedir diye sorulacaktır.

Temsilciler Meclisi, mali yönden kanun tekliflerinin yapıldığı organdır; Senato ise basit çoğunlukla Başkan tarafından atanan bakanların, elçilerin, yüksek rütbeli memurların ve de 2/3 çoğunlukla da Başkan'ın yaptığı anlaşmaların onaylanmasıyla yükümlü Yasama Organıdır. Yasama ile ilgili diğer yetkiler Kongrenin iki Meclisince ortak olarak kullanılır. Bu arada bütün yetkilerin kullanmasının Anayasa hükümleri ile sınırlı olduğu ve 9 kişiden müteşekkil "yurttaş haklarını gözetmek ve kanunların Anayasaya aykırı olup olmadığını irdelemek" tarzında bir Anayasa Mahkemesi tarafından denetlendiği unutulmamalıdır.

Bu arada Başkanlığın hareket kabiliyetini şekillendiren uygulamada Kabine kadar ve hatta ondan da ileri Bazı Bağımsız Ajanların ve de yapısında Beyaz Saray Ofisi, Bütçe Bürosu, çeşitli Müşavir Konseyleri, Ofisleri'nin bulunduğu Beyaz Saray Yürütme Bürosu'nun olduğunu söylemek gerekir."

Böylesi kendine mahsus bir uygulama içersinde ABD'de yeni Başkan Obama, atayacağı isimlerle birlikte belki sadece ABD'ye değil dünyadaki bazı yeni gelişmelere de yön vermeğe çalışacaktır. Ama acaba var olan devlet çarkı buna ne kadar müsaade edecektir dersiniz!...

Hiç yorum yok: