28 Mart 2008 Cuma

Nasihatü Sultan Murad

Babası : Çelebi Sultan Mehmed
Annesi : Emine Hatun
Doğumu : 1402
Vefatı : 3 Şubat 1451
Saltanatı : 1421 – 1451 (30) sene

Sultan Murat’ın Fatih’e nasihatlerinden ibaret olan “Nasihatü Sultan Murad” her nedense bugüne kadar gözden kaçmış bir eser görünümündedir. Adından da anlaşılacağı gibi Sultan Murat’ın günlük-aktüel birçok düşüncelerine perspektif yaparak küçük yaştaki oğlu şehzade Fatih Sultan Mehmet’e anlayabileceği bir dille yaptığı ahlaki ve sosyal öğütler, bir üçüncü şahsın ağzından nakledilmektedir. Eser insanın his ve duygularına ilk bakışta ürkütücü gelen şeyleri yumuşatıp, sevimli bir şekle sokarak göstermektedir.Sultan Murat’ın geleceğin Fatih’ine yaptığı öğütlerde, dünya ahiret dengesinin tam olarak sağlandığı ve büyük bir imparatorluğun başına geçmeye aday birine yapılması gereken tavsiyeler niteliğinde olduğunu görüyoruz. Eserin orijinali Venedikli Andrea Coscola tarafından II. Murat devrinde kaleme alınmış ve uzun süre işe yaramaz bir durumda kaldıktan sonra Andrea Coscola’nın torunu Marino da Cevali tarafından M.1559(H.967) tarihinde saray tercümanı Murat Bey’e tercüme ettirerek Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a takdim edilmiştir.

Ve nasihatler…

Ey oğul! İnsanın başkaları tarafından aldatılması çok seyrek olur. Bu duruma düşen kimse durumu eninde sonunda anlar ve giderilmesi için çareler arar. Fakat kişi kendi kendini aldattığında bunu gidermeyi beceremediği gibi çare teminine de başvurmaz.

Gençlik çağında ortaya çıkan hissiyattan, şiddetle sakınmalısın. Ben, bu çağda duyulan zevk ve sefayı, uyuz hastalığına yakalanmaya benzetirim. Bu hastalığa yakalanmaya tutulanların çoğu ancak kaşındığı zaman rahata kavuşur. Tabii ki, böyle bir kaşınma sonunda daha kötü duruma düşerler. Çünkü tırnak vurdukları yerlerden kan akar. Bu merhemlerde, İslamiyet eczanesinde satılır.

Ben sana kılıcın nerede kullanıldığını, aklın nerede gerektiğini, savaşlarda ve ülke idaresinde hangisinin daha faydalı olduğunu öğretmiştim. Kılıç kuvveti akıl, mantık ve sevgi güçleriyle birleşmese, bir işe yaramaz. İskender’in 40 bin kişilik askerle, İran padişahının 100 bin askerini İran’da bozguna uğrattığını bilirsin. Eğer İskender aklını kullanmasaydı bu sonuca ulaşabilir miydi? Bütün bunlar gösteriyor ki aklın gücü, kılıçtan daima üstündür. Ben nice yiğitlerin akıllarını kullanmadan sırf kılıçlarına güvendikleri için helak olduklarını gördüm. Mesela, dedem Sultan Yıldırım Beyazıt sadece kılıcına güvenmeyip, tedbirini, onunla birlikte alsaydı, Timurlenk hadisesi meydana gelir miydi? Güçlü ve kuvvetli olmak elbet iyidir, fakat kuvvet Hak’ kın ve aklın emrine verilmelidir.

Mesela sevgili ve hayırlı bir oğul, şefkatli bir babadan verilmesi çok kolay bir şey istese o baba oğlunun arzusunu elbette kırmayacaktır. Ey oğul! Allah böyle bir babadan daha az mı şefkatlidir?

Ben, bu çile ve ızdıraplar dünyasında çektiklerimin mükafatının, Allah tarafından ebedi bir alemde verileceğine bütün kuvvetimle inanıyorum, O’na her an yalvarıyorum…

Kaynakça: A.Kadir KARAHAN, Alınteri Bilim ve Kültür Dergisi, Sayı 2, Erzurum, 2001, S. 31-32

1 yorum:

SPekin dedi ki...

Nasihatın gözüm başım üstüne. Yazara tebrik teşekkür üstüne.
Volkan Bey'in velud kaleminden nice böyle özgün ve anlamlı yazılar bekliyoruz. S.PEKİN