1 Mart 2009 Pazar

Örtüler ve Bazı Gerçekler

Yeniçağ'da Selcan Taşçı'nın hazırladığı bölümü muhakkak okuyorsunuzdur. Gerçekten bilgilendirici ve çeşitli yayın organlarında çıkan yazıların değerlendirilmesi okurlara ayrı bir imkan sağlıyor ve ufuk açıyor. Bu güzel sayfayı hazırladığı için kendisini tebrik ediyoruz.

Aynı sayfada dikkati çeken bir haber beni oldukça düşündürttü ve düne götürttü. 68 Kuşağı ve dayanışması olarak ortaya çıkanları izlemeye çalışıyorum ve hayretlerimi gizleyemiyorum. Bir devrimci teröristin ölüm ilânının bazı gazetelerde çıktığını gördüm. Bunu normal karşılamamak mümkün değil... Ancak, ilânın verildiği bir gazete var ki; bu beni oldukça şaşırttı. Ölüm ilânının verildiği gazetelerden biri olan Taraf Gazetesinin kimler tarafından ve neden çıkarıldığı artık biliniyor. İster 68'ler, ister devrimci 78'ler, bu yayını özellikle seçtiklerine göre; bu gazetenin anti-emperyalist, tam bağımsızlıkçı, iş birlikçiliğine ve halkı ezenlere karşı bir çizgide olması gerekmez miydi? Ama gerçekler bunu doğrulamıyor. Bu gazeteye ilân verecek kadar yakınlık ve ilgi duymanın sebebi aslında birçok şeyi çözebilir.

Milli devletlerin geleceğini etkileyen ve önü açılmış milli devletlerde belirli noktaları tutmuş veya adamları ile buralarda etkili olan bir çetenin görünürde işleyen bir demokrasiyi nasıl küresel güce uygun olarak kullandıkları, emperyal demokrasiyi işlettikleri artık gizli kalan bir şey değildir. Bugün tek patron haline gelip küresel gücü elinde tutanların, dün ülkemizde her tarafa el atabildikleri, farklı siyasi görüşlere sahip insanları kullanabildikleri bir gerçektir. ABD güdümlü Gladyo'nun kendini gizleyebilmek için Ümraniyeler yarattığı da ileri sürülmektedir.

Dün sosyalist olduklarını ve kapitalizme geçememiş bir ülkede, kapitalizmi ortadan kaldıracaklarını, düzeni değiştireceklerini, Türkiye halklarına özgürlük getireceklerini, ezilenlerin devrim yolu ile iktidarı olacaklarını iddia edenlerin bir bölümünün; günümüzde liberalleştiği, küresel güce hizmet eder birer teslimiyetçi haline geldikleri ibretle izlenmektedir. Bazıları yanıldıklarını ifade etmiş ve kapitalistleşmiş, bazıları kullandıkları insanlardan mahcup olacaklar ki yurt dışına kaçmışlar, bazıları ise; bugün küreselci ve teslimiyetçi olmuşlardır. Bu bakımdan bazılarının dün ABD karşıtlığı sadece görünürde kalan bir şeydi. Aslında ABD çıkarlarına hizmet edebilmek için birçok ülkede, sanat ve siyaset çevrelerinde ABD karşıtlığının öne çıkarıldığını biliyoruz. En iyi Amerikancılar bir ölçüde ve zaman zaman ABD karşıtlığı yapanlardır. Bu bizde de geçerlidir.

Aslında beynelmilelci ve evrenselci, sınıfçı ve toplumcu olmayan bir tavırla, milliyetçiliği reddederek anti-emperyalist olmak kendi kendini kandırmaktır. Milliyetçi olamayan, milliği reddeden bir anlayış Kemalist de olamaz. Milli bağımsızlığın dinamosu Türk milliyetçiliğidir. Dün emperyalizme karşı verilen milli mücadele de bir sınıf hareketi değil; bir milli harekettir. Demek ki dünün bazı devrimcileri eğer 1920'lerde yaşamış olsalardı; bize mandacılığı, teslimiyetçiliği bile teklif etmiş olacaklardı. Yani Taraf'ın tarafında yer alacaklardı. Bundan dolayı bazı samimi vatanperver insanlarımız neden bu yanlış yapıldı diye üzülmemelidirler. Oyun bütün Dünyada böyle oynanıyor. Bazı aşırı sol grupların dün Batı ve ABD tarafından desteklenmesinin sebebi de bu idi. Sol fraksiyonların içinden durmadan sol fraksiyon çıkmasının bir sebebi de budur.

Cumhuriyet'e, milli devlete, üniter yapıya, anayasal düzene sahip çıkanların, Türk kimliğinde birleşenlerin, gerçek demokrasiyi ve hukuk devletini savunanların, Türkiye'yi Türkiye yapan değerleri paylaşanların, bugün karşılaştıkları engeller, baskı ve sindirmeler de sebepsiz değildir.

İş yerlerinin kapanması, %20'lere varan işsizlik, iç ve dış borçlanma, tahrik edilen tüketim, artan cari açık, ABD'de ve Batı'da kamu bankacılığı öne çıkarken bizde bankaların ve kuruluşların özelleştirilmesi, üreticinin perişan edilmesi, sanayi sektöründeki gelişmenin azalması, ithalat patlaması, TCK 301. maddenin değiştirilmesi, Yeni Vakıflar Yasası, anayasa değişikliği dayatmaları, AB üyeliği yönündeki gariplikler, bölücü ırkçılığın azdırılması ve diğerleri tesadüfi değildir. Bunların olabilmesi için toplum sindirilmektedir. Ancak, maalesef Türkiye sadece mahalli seçimlere kilitlenmiştir.

Hiç yorum yok: