14–16.11.2008 Tarihleri arasında, Sakarya Aydınlar Ocağı tarafından tertip edilen Aydınlar Ocaklarının 31. Şura toplantısı yapıldı.
Önemli sayıda katılımın olduğu şura, katılımcılara oldukça düzenli ve zengin bir program sundu. Düzenleyenlere kucak dolusu teşekkürler.
Özellikle Halk Oyunları gösterisi çok etkileyiciydi.
Programı hazırlayanların; “Halk Dansları” değimine gıcık olsam da, beraber hareket ettiğimiz arkadaşlardan ayrı hareket etmenin yanlış olacağını düşündüm ve toplumla hareket edip gösterileri seyrettik.
Gösteri yönetmenin Yrd. Doç. Dr. Türker EROĞLU olduğunu okuyunca, gösterinin adına; Halk Oyunları veya Folkloru denilmemesine daha da içerledim, (daha da gıcık oldum).
Zira Sayın Türker EROĞLU ile Lise yıllarında aynı çatı altında folklor çalışmalarına katılıyorduk ve hassasiyetlerini az-çok biliyordum.
Ancak daha sonra düşündüm de, nihayet bir Üniversite ekibiydi ve üniversitenin de bir müfredatı, müfredatında da belirlenmiş tanımlar vardı.
Böylesi takıntılarımı aşamıyorum işte...
Oturumlara ilgi çoktu. Ancak ağırlıklı konuşmalarda, (özellikle bazı konuşmacıların) belirli konulara fazla takılmaları bence çok gerekli değildi.
Öyle ki, Can Dündar “Mustafa” filmini çekmeseydi, sanki kurultayda konuşulacak konu sıkıntısı yaşanacaktı.
Hele bazı tepkiler çok ilginç geldi bana. En ilginç çıkış; “Atatürk tartışmaya açılamaz” tepkisiydi.
Atatürk bu çıkışı kabul eder miydi bilmem...
Atatürk’ün tartışılmasından dolayı değerine zeval gelir korkusu mu var?
Nihayet Atatürk’ de (kendi değimiyle) bir insandı. Tartışılmasından neden korkuluyor, anlayamadım.
Yıllardır Çağ kapatıp Çağ açmış ve Resulullah (sav) efendimizin müjdesine mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet’i tartışıyoruz, Fatih’in büyüklüğüne halel mi geldi?
Mustafa filmine tepki gösterilmesinden çok etkilenmiş olmalıyız ki, İzmit’e döndüğümüzde Mustafa Toka beylerle, eve gitmeden önce sinemaya gittik.
Gördüğümüz; Filmde bilmediğimiz ve abartılı bir sahne yoktu.
Sadece benim bilmediğim ve daha önce de duymadığım bir cümleyi, Atatürk’ün kendi ağzından duydum; “Hâkimiyeti gökten yere indirdik” Bu cümle, korkmadan tartışıla bilecek bir cümle...
Yani bizim meclisimizdeki bazı entelektüeller gibi davranıp tartışmayı, söylenene değil, söyleyene göre yönlendirmek mi gerekir?
Kara çarşaflıya sağcı bir parti lideri tarafından rozet takılıyorsa suç, Sayın Baykal takıyorsa suç değil, gibi.
Tartışılacak bir şey varsa, söyleyene bakmadan cesurca tartışılmalı.
Sahabe bile Resulullah (sav) efendimizin sözlerini, “Ya Muhammed (sav) bu sözler sana mı ait yoksa Allaha mı” diye sorgulamışlar ve aldıkları cevaba göre tavır takınmışlardır.
Bu ve benzeri kısır açılımlara rağmen çok önemli konuşmacılar, çok önemli tespitlere imza attılar.
Bu imzalar da Aydınlar Ocağının partiler üstü bir Ar Ge ekibi olduğunu ortaya koydu.
Bu güzelim Kurultayda noktayı, Sayın Ruhittin SÖNMEZ’ in şahsında Kocaeli Aydınlar Ocağının koyması da, bizim açımızdan bir başka güzellik oldu.
Oturum Sakarya tarafından başlatılmıştı, kalkış ise Ruhittin beyin okuduğu Sakarya şiiriyle oldu.
Doyumsuz bir lezzetle okunan şiirin son mısrası olan “Ayağa kalk Sakarya” nidası, bir anda oturan tüm katılımcıları ayağa kaldırarak, oturuma son noktayı koydu.
Bu nokta ile, Kurultay boyunca üç günün en renkli simalarının başında gelen Kocaeli Aydınlar Ocağı başkanı Sayın Ahsen OKYAR’ ın kattığı renkler, bir başka ahenk kazandı.
Şuranın özeti;
Bu ülkenin aydınları,
Uzakları görüyorlar.
Alçakların kurdukları,
Tuzakları görüyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder