Bilinmektedir ki, Türkiye’de ve dünyada yaşanan büyük ekonomik krizlerin arkasından radikal siyasi gelişmeler olmaktadır.
1929 krizinin ardından bazı ülkelerin sınırlarının değiştiği, büyük devletlerin dünyanın kaynaklarını yeniden paylaştığı siyasi gelişmeler yaşandı.
Büyük ekonomik krizin yaşandığı birçok ülkede ise siyasi iktidarlar değişti. İzlenen politikalarda köklü değişiklikler oldu.
Uluslararası Siyasette Kriz Sonrası Beklenen Gelişmeler:
Yaşanmakta olan ve 1929’dan bu yana gerçekleşen en büyük ekonomik kriz olduğu ifade edilen küresel kriz sonrasında “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını” ifade edenlerin sayısı hiçte az değil. Ünlü siyaset bilimci Francis Fukuyama gibi düşünenlere göre, tek süper güç dönemi kapanıyor ve “yirmi yıllık Amerikan egemenliği sona eriyor. Kaynakların dağılımı, alım gücü, askeri güç, hepsinde dengeler değişiyor.”
Bu görüşü abartılı bulan ve ABD’nin hala süper güç konumunu koruduğunu düşünen, askeri, ekonomik, diplomatik ya da kültürel güç olarak ABD öncü rolünü sürdürmeye devam edeceğini savunan analistler de var.
Her halükarda süper gücün ciddi biçimde sarsılmaya başladığı ve yeni dengelerin oluşacağı kesin gibidir.
Obama’nın Başkan seçilmesinin de bu süreci durduramayacağı anlaşılıyor. Mevcut veriler ışığında, Ortadoğu, Güney Asya, Latin Amerika'da ABD'nin ciddi oranda gerileyeceğini söylemek mümkündür.
Türkiye’de Kriz Sonrası Siyasi Gelişmeler:
Yedi sekiz senede bir yaşamaya alıştığımız ekonomik krizlerden sonra olanları hatırlayınız. Çok güçlü sanılan iktidarlar bile, krizle birlikte gelen işsizlik ve yoksulluk dalgasına dayanamamış, ya seçmen yeni arayışlara yönelmiş veya darbeler yaşanmıştı.
2001 krizinden önce, 1999 yılında 57. hükümeti oluşturan 3 parti Türkiye'ye gündem olarak tam hâkimdi. AB hedefi konulmuş, IMF ile yeni anlaşma yapılmıştı. Döviz kurları sabitlenmiş, borsa tarihi zirvelere ulaşmıştı. Ancak 2000 yılı Ocak ayında başlayan sıkıntılar giderek artmış, 2001 Şubat ayına kadar makro-ekonomik göstergeler iyice bozulmuştu. Onüç aylık dönemde, iktidardaki partilere yüzde 55 olan destek, yüzde 20 nin altına inmiş, bu destek te gittikçe azalmış, 3 Kasım seçimlerinde her üç parti de barajın altında kalmıştı.
Böyle dönemlerde geçmiş yıllarda alıştığımız partisine sadık seçmen alışkanlığı bozulmakta, yeni arayış ve umutlar siyasetin belirleyici unsuru olmaktadır.
ABD’de başlayıp dünyaya yayılmakta olan küresel finansal krizin, reel sektörü de içine alarak genişlemeye başladığı bu döneme girerken, Türkiye’nin makro ekonomik verileri zaten bozulmaya başlamıştı. Ağustos ve Eylül aylarında %5,5 ve 6,5 luk üretim gerilemeleri büyük tehlikenin çarpıcı işaretleri.
Ekim ve Kasım aylarında sayısı hızla artan, üretimini durduran fabrikalar, kapanan işyerleri ve toplu işten çıkarmaların, 2009 un ilk yarısında daha da artması beklenmekte.
Halen birçok işyerinde geçen ayların siparişlerini karşılamak için üretim yapılabiliyor. Azalan iç ve dış talebe bağlı olarak önümüzdeki aylarda üretimin daha da azalması ve işyeri kapanmalarının artması sürpriz olmayacak.
Yani işsizlik ve yoksulluğun (ve de yolsuzluk iddialarının) arttığı zorlu bir sürece girdik ve bunun süresini ve şiddetinin ne kadar olacağını şimdiden kestirmek zor.
Dileriz ve ümit etmek isteriz ki, Türkiye bu badireyi de az hasarla atlatır. Beklenen sarsıntı halkımızın büyük sıkıntılara girmesine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsızlığını azaltıcı ve bölünmezliğini tehlikeye sokucu boyutlara gelmez.
IMF ile görüşmeleri devam eden anlaşmanın yapılması, Türk vatandaşlarının yurtdışındaki dövizlerinin getirilmesi için çıkarılan kanun ve alınacak diğer kararlar sarsıntının şiddetini hangi ölçüde azaltır, onu ilerideki haftalarda göreceğiz.
Sarsıntının şiddetinin yüksek olması ve 2009 Mart ayında yapılacak mahalli idareler seçimlerinde AKP’nin alacağı oy oranının düşük olması halinde yeni arayışlar hızlanacaktır.
Önümüzdeki bir iki yıl içinde yeni bir iktidar görünmesi ihtimali yüksek olabilir mi?
Böyle bir ihtimalin oranını tahmin etmek için, öncelikle krizin şiddeti ve kapsamı önemli. Ayrıca alternatif arayışın iç ve dış destekçileri ile AKP’nin destekleyicisi olan iç ve dış güç odaklarının tavırları ve etkilerini değerlendirmek gerekecek.
Siyaset yapıcıları bu ihtimale göre oyun kurmaya çalışırken, oyuncuların bir kısmı şimdiden yeni oluşması muhtemel güç dengesi içinde nerede yer alacağının arayışına girdi, diğer bir kısmı temkinle beklemeyi tercih ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder