25 Kasım 2008 Salı

Çarşaf ve CHP

CHP lideri Sayın Deniz Baykal’ın çarşaflı bir aileyi CHP üyesi olarak kabul edip, çarşafına CHP rozeti takmasını çok önemli bir açılım olayı olarak kabul ediyorum.

Bu konuda bazı gazetelerdeki yorumları okudum.

Sabah gazetesi yazarı sayın Ergun Babahan CHP’nin tavrı “Üniversiteye gitme ama CHP ye gir ve partine oy ver. Sonra evinde oturmaya devam et biçiminde özetlenebilir.” diyor.

Yeni Şafak gazetesinden sayın Fehmi Koru “Çarşaflı kadınların yakasına rozet takmakta bir ilerleme elbette, fakat bu yeni yaklaşımı özgürlük alanını genişletme amaçlı başka jestlerle desteklemedikçe tek bir fotoğraftan fazla medet ummamak gerekir.” “ çarşaflı kadınlarla verilen fotoğrafı, başörtülü üniversitelilerle zenginleştirmenin bir yolunu mutlaka bulmalıdır CHP”.

Türkiye gazetesinden sayın İsmail Kapan “Temel mesele şu: Sayın Baykal‘a inanabilirmiyiz? Daha doğrusu hangi Baykal’a inanmalı?.

“Bir insanı kılığından,  kıyafetinden dolayı onun ne düşüncesini, ne ahlaki kimliğini çıkarmak  doğru yaklaşım değildir.” diyen bugünkü Baykal’a mı, yoksa başörtüsü için “Türkiye’yi geri döndürmek, Türkiye’yi orta çağ karanlığına çekmek isteyenlerin simgesi” diyen, dünkü Baykal’a mı inanacağız.? demektedirler.

Bu konudaki farklı görüşleri size aktardıktan sonra kendi görüşümü arz ediyorum.

Ben bu tavra samimi bir tavır ön kabulü ile bakmak istiyorum. Biliyoruz ki tabanda ne türban sorunu var, nede çarşaf sorunu. Nede mini eteğin boyu, sakalın cinsi, bıyığın şekli  ile alakalı bir sorun var.

Kişilerin iç dünyasında kabullenmeme, tuhaf karşılama, kınama, eleştirme olabilir. Fakat bu düşünceler her iki kesimce davranışa dönüşüp, sokağa, kapalı mekanlara, toplu taşım vasıtalarına yansımamıştır. Nice genç kızlarımız, mini eteği ile türbanı ile  el ele yürümekte, nice genç erkeklerimiz tıraşı ile, saç ve sakal biçimi ile birbirlerinden farklı görünmelerine rağmen kol kola yürümekte bir mahsur görmemektedirler.

Problem bu konuları siyasi çıkar vasıtası yaparak koltuk koruma telaşesine düşenlerdedir..

Evet Türban ve tesettür kimsenin tekelinde değildir. Liberal AKP’li olduğu gibi, Muhafazakar CHP’lide pek ala olur.

Bu denli sığ tartışmalara oldum olası karşıyımdır. CHP denince akla maneviyat düşmanı gelmemeli. Sayın Baykal’ın bu açılımını şayet seçimle sınırlı değilse iyi bir açılım olarak görüyorum.

Şayet muhafazakarın sadece oy veren, liberallerin ve entellerin evlerini temizleyen, binalarını bekleyen, kasalarında duran, tezgahlarında çalışan insanlar olması, daima emir alanlar sınıfında kalması, sadece evine yaya veya otobüsle gidebilecek ekonomik güce sahip olması isteniyorsa bu yapılanlar oy avcığından başka bir şey değildir.

İş sahibi olan, emir veren makamlarda bulunan, lüks otellerde yatabilen, toplantılar yapabilen, lüks arabalara binebilen muhafazakarlardan ürkülüyorsa bu girişimlerin geleceği yoktur.

Çünkü artık muhafazakarlar zengindir. Tahsillidir. İdare edendir. Emir verendir.
Ben sayın Deniz Baykal’ın bu açılımına CHP açısından, bir milat olarak bakıyorum.
Çok CHP’linin “Bizi din düşmanı parti olarak gösteriyorlar. Bir türlü bu duvarı yıkamadık. Bu bakımdan muhafazakarlardan oy alamıyoruz.” dediğine şahidim.

Ben bu açılımı cesur bir adım olarak görüyorum. Sayın Deniz Baykal bu demokratik açılımının devamını getirmelidir. CHP bu hareketi kucaklamalı, toplumun gerek idare edilen, gerekse idare eden, tahsilli ve tahsilsiz bütün katmanlarına ayırım gözetmeden yaymalıdır.

“Şu kişiler şuralara giremez. Onlar efendidir. Ama köylü, kapıcı, odacı, hademe olarak efendidir. Bizler Beyiz. Her şeye bizim hakkımız var. Muhafazakarın zenginine, güçlüsüne,  amirine katlanamayız.” açmazına düşmemelidir.

Bu bir fırsattır.

Doğrusunu isterseniz Sayın Baykal benim de beklemediğim bir hareket yaptı. Samimi olduğuna biraz ihtiyatla inanıyorum.

İnşallah bu açılım CHP’nin geniş kesiminden kabul görür. Ülkenin buna ihtiyacı var.

Hiç yorum yok: