21 Eylül 2007 Cuma

Güven Meselesi



Çok bilinen bir söz vardır: “İnanmak başarmanın yarısıdır.”


Geçmişimize baktığımızda ülkemizin bulunduğu en zor şartlarda dahi insanımızın hem kendine hem de devlete karşı bir güven duyduğu görülür ki bu durum o dönemde ülkemizi ziyarete gelenlerin yazdıkları eserlerde dahi mevcuttur. Mesela ünlü Türk sempatizanı Pierre Loti ve askeri eğitim için ülkemize davet edilen Kont Monteagu’nun eserlerinde bu tarz yorumlara rastlanmaktadır.


Günümüze geldiğimizde ise insanımızın bırakın devleti kendisine bile güven duymadığı apaçık ortadır.


Peki, yazılarımda her zaman bahsettiğim gibi, milletler tarihi için kısa bir dönem olan yüzyıl gibi bir zamanda nasıl oldu da milletimiz böyle büyük bir revizyona uğradı?


Milleti iyi yönde veya kötü yönde revize eden en önemli unsur eğitimdir. Bu noktadan hareketle Osmanlı eğitim sisteminde yetişen kişilerin kimliklerini iyi özümsediği görülmektedir. Bu kimlik önceden “Osmanlılık” olarak yerleştirilmiş daha sonradan milliyetçi akımlara binaen bu kimliğe “Türklük şuuru” da eklenmiştir.


Nitekim yine yazılarımda hep bahsettiğim gibi son dönem Osmanlı bürokrat ve askerlerine baktığımızda yukarıda izah etmeye çalıştığım kimlik meselesinin kendilerinde ne denli oturmuş olduğu, ülke parçalanma sürecine girdiğinde dahi gittikleri toplantılarda kendilerine gösterilen “saygı”dan da belli olmaktadır.


Maalesef günümüzde yapılan toplantılara katılanların bu tarz bir “saygı” görmedikleri ise hepimizce aşikardır.


Kanaatimce ülkemizdeki eğitim sisteminin gelgitleri sebebiyle henüz tam bir program belirleyememesi ve bunun neticesinde beş yılda bir okullardaki sistemin değişmesi, gençlerimizi güven bunalımına sokan en önemli faktördür.


Tabii bunun yanında eğitim sistemimiz içinde yabancı dille eğitimin anaokullarına kadar inmesi, henüz anadilini tam konuşamayan çocuğa yabancı dil öğretilmesi ve bu durumu her kesimin teşvik etmesi neticesinde kendisine ve ülkesine güvenen, kimliğine sahip bir nesilden ziyade, kendi kimliğini çok fazla önemsemeyen, “dünya vatandaşı” özelliklerine sahip bir neslin ortaya çıkacağı aşikar bir durumdur.


Nitekim en son geçen hafta Ankara’da 600 kilo patlayıcı yüklü bir minibüsün bulunup imha edilmesi neticesinde güvenlik güçlerimizle hepimizin gurur duyması gerekirken, olayın “acaba CIA bilgi verdi de öyle mi önlem alındı!” şeklinde yorumlanması, milletimizin kendisine ve devletine dair duyduğu güvenin geldiği noktayı açıklaması bakımından önem arz etmektedir.


Sevgili okuyucular, tarih boyunca milletlerin birbirlerine nüfuz etme çabalarının en etkili yöntemi, o milleti “kimliksizleştirme” propagandasıdır. Bu yöntem bir devleti savaş yapmadan ele geçirmenin en güzel yoludur. Bu sebeple, özellikle son dönemlerde “globalizm” adı altında milletlere dünyadaki “hakim kültürü” empoze etme çabaları son hızla devam ederken, bizim bu düzene karşı durmamızın yegane yolu ise kimliğimize sahip çıkıp kendimize ve devletimize her ne olursa olsun güven duymamızdır.


Güvenli ve mutlu yarınlara hep beraber ulaşmak dileğiyle, saygılar sunarım.




19.08.2007

Hiç yorum yok: