9 Eylül 2007 Pazar

Ümit Üzerine

- Üstadım, “Ümit, fakirin ekmeğidir.” diye bir söz okudum geçen gün. Cümledeki ahenk ve özlülük dikkatimi çekti. Söyleyen, soyut kavramı bir varlığa benzeterek “somutlanma” yapmış. İnsanlar isterlerse bazı durumları etkileyici yolla daha anlaşılır hale getirebiliyorlar.




- Kertenkele, sen akıllı şeyler söylemeye başladın. Anlamı az bilinen terimler kullanıyorsun. Ben sana, hiçbir zaman büyüyemeyeceksin, sürünmeye mahkûmsun diye “kertenkele” diyordum; ama sanırım, beni ilk ve son yanıltan sen olacaksın.



- Üstadım, ben kimin yanında yetişiyorum?



- Sana bir somutlanma örneği de ben vereyim, konuyu değiştirmeden. Cenap Şahabettin: “En geveze kuş, ümittir; içimizde hiç susmaz.” der.



- Üstadım, ben sizin yanınızda sürüngen olmaya mahkûmum; sizin söyleyişiniz daha edebi oldu. Farkında mısınız, benzetmelerimiz “ümit” üzerine yapıldı. Beni aşar, bu “ümit” denen şey nedir, fakirin ekmeği nasıl olur, ümidin geveze kuş olması ne demektir? Burada, benim anlamadığım yönler olmalı, diye düşünüyorum.




- “Ümit”, Farsça bir sözcük. Türkçede biz buna “ummak” diyoruz. “Bir şeyin olmasını beklemek, onun gerçekleşeceğine inanmak” diyebiliriz. İnsanda arzular sınırsız, bitimsiz olduğu için ümit de bitmez. Ümidi, arzular besler. Arzu, yanımızdaki; ümit, uzaktaki kuştur. O, daima pırpır eder, arzu isimli yuvadaki kuşu besler.




- Üstadım, derin konuştunuz; ben yine zorlandım.




- Bazı şeyleri anlamak için yaşamak, gerek. Yaşın kaç ki, söylenen her sözü hemen anlamak gibi bir gaflet içindesin. Atalarımız, senin beğendiğin o sözü söyleyebilmek için kim bilir kaç yılını verdiler bu fani dünyaya?




- Üstadım, siz bir keresinde: “Çocuklarınıza susmasını öğretin, onlar konuşmayı nasıl olsa öğrenirler.” demiştiniz. Ben şimdi susuyorum; yalnız sizi dinliyorum.




- Ümit, korkuyla değer kazanır. Kişi, korku ile ümit arasında olmalıdır. Fakirler, kazanmak ümidiyle, zenginler kaybetmek korkusuyla yaşarlarmış. Burada “fakir” ve “zengin” sözcüklerini hem gerçek hem mecaz anlamıyla düşünebilirsin. Ümit, bizi yaşama ve geleceğe sıkı sıkıya bağlarken; korku, geleceğin ve yaşamın sonlu olması gerektiğini kabul ettirir. Ümit, imanımızın gereği ve sonucudur. Mehmet Akif’e göre “geleceği karanlık görerek azmi elden bırakmak”, “alçakça bir ölüm”den başka bir şey değildir. Aristoteles’e göre ümit, “uyanık adamın rüyası”dır. Ancak uyanık ve diri olanlar içlerindeki ümit kuşunu besleyebilirler. Yaşayan ölüler, ümit kuşuna yuva olamazlar. “Bir yerde yaşam varsa, orada umut da vardır.” diyen Cicero da aynı görüştedir. Ümit, sabır ve inatçılığın izdivacı ile yaşar. Emil Zola, “Ümidin gidince, yaşamak zevkinin de gideceği” görüşündedir. Ömür kısa, hayat dardır. Onu uzun ve geniş kılan, ümittir. Öyleyse kendimizi niçin kısa ve dar sözcüklerine hapsedelim. Hayat, yalnız yaşadıklarımız değil, yaşamadıklarımızdır aynı zamanda. Yaşayamadıklarımızı hayal ve ümitlerimizle egemenliğimiz altına alır, onların nesnesi değil, öznesi oluruz. Hayal ve ümitte sınır yoktur; ancak “denize kapak, göğe direk olmayacağı”nı da bilmek zorundayız. Mevlana: “Ümitsizlik köyüne gitme; ümitler var / Karanlığa doğru yürüme, güneşler var.” dizelerinde görüldüğü gibi ümidi güneşe benzetir. Ümit, hayatın da dinamizmidir aynı zamanda. “Umut yoksa, girişim de yoktur.” diyen Samuel Johnson, ümide farklı açıdan yaklaşır. En kötü olan da, S. J. Lee’ye göre “Ümitten ümit kesmek”tir.




- Üstadım, çok güzel konuşuyorsunuz. Niçin herkes sizin gibi konuşamıyor.




- Konuşmanın lezzetini içtenlik verir. Konuştuğunuz konuda içten değilseniz, inandırıcı olamazsınız. Oscar Wilde:




- “Hepimiz aynı bataklıkta yaşıyoruz; ama bazılarımız yıldızlara bakıyor.” derken bunu vurguluyor. Ancak yıldızlara bakanlar ümidi size inandırıcı anlatabilirler. Sözgelimi: “Hiçbir şey ümit etmeyen adama ne mutlu; çünkü hiç hayal kırıklığına uğramaz.” diyen Alexander Pope, ümit konusunda konuşsa, sizi etkileyebilir mi, size karşı inandırıcı olabilir mi? Ümit, tabi ki hayal kırıklığını bağrında yaşatacaktır. Siz, dikeninden yakınan bir gül gördünüz mü? Görseniz onun yakınmasına hak verir misiniz?





- Üstadım, hakikaten muhteşemsiniz! Bir konu ancak bu kadar güzel işlenebilir, dinleyene bu kadar sevdirilebilir. Ben şimdi tam bir ümit bombası oldum. Keşke ismim “Ümit” olsaydı; ismimle müsemma yaşasaydım.




- Tamam kertenkele, sözlerinde samimi olduğun sürece sen “Ümit”sin!



- Üstadım, son dakikada yine bir göndermede bulundunuz…




07.09.2007

Hiç yorum yok: