İnsanlar yaratılışından bu yana doğadan yararlanmış, doğayı işlemiş ve sahip oldukları bilgi birikimi ile teknik ilerlemeye bağlı olarak ona egemen olmaya çalışmıştır. Bilim bilgi üretme ve tekniği geliştirme olduğuna göre; hem kuramsal bilgi aracılığı ile insanı aydınlatacak ve insanı doğadan bağımsız kılacak, hem de teknik aracılığı ile doğayı işleyerek, insanın doğaya egemen olmasını sağlayacaktır. İşte insanı doğada üstünlük kurmaya çalışması insan ile çevresi arasındaki uyumun bozulmasına neden olmuştur. Ancak insan uzun süre çevresine verdiği bu zararın farkına varamamıştır.
Çevre sorunları ani olarak ortaya çıkmamış aksine zaman içinde birikerek varlığını duyurmuştur. Çevrenin kirlenmesi veya bozulması onu oluşturan öğelerin bir zaman süreci içerisinde niteliğinin değişmesi ve değerinin kaybolmasıdır. Başlangıçta insanların çevresine verdiği zararlar doğanın kendisini yenileyebilme yeteneği sayesinde farkına varılmamıştır. Sanılanın aksine belli bir zaman sürecinden sonra çevreye bırakılan kirliliğin nitel ve nicel olarak artması, çevrenin kendini yenileyebilme yeteneğinin üstüne çıkarak onun bozulmasına sebep olmuştur
Bilindiği gibi, çevre kirliliği; hava, toprak ve suyun; fiziksel, kimyasal veya biyolojik olarak kirlenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Çevre kirliliği, bu açıdan sanayileşme olayından sonra ortaya çıkmış bir sorundur. Bu nedenle de çevre sorunlarına çözüm arayışları Dünyada ve Türkiye’de oldukça yeni bir olaydır. Son 25 yıla kadar bu süreci uzatmak mümkünse de, 1980’lerden sonra tüm dünyanın bu sorunla ve çözümüyle ilgilenmeye başladığı söylenebilir.
Ülke gereksinimlerini, kalkınma ve sosyal yaşantısının getirdiği talepleri karşılamak için sanayi sürekli yeni ürünler üretmek durumundadır. Üretilen ürünler ve bu ürünlerin kullanımı sonucu hava, su ve toprak çeşitli kirliliğe uğramakta.
Üretilen ürünlerin üretim aşamasında ve kullanımının ardından kaynaklanan katı atıklar önemli bir çevre sorunu olarak karşımıza çıkar. Arzu edilmedikleri bir yerde bulunan maddelere katı atık” denir. Aslında çöp olarak atılan hemen hemen herşeyin bir kullanım imkanı vardır. Ancak o an o yerde kullanılamayacakları için arzu edilmemekte ve atılmaktadır. Böylece çöpler oluşmaktadır Belli bir değer ödeyerek aldığımız, kullandıktan sonra işimize yaramadığı için sokaklara bıraktığımız çöplerin, nereye gittiğini biliyor muyuz? Yada bu sorun bizi ilgilendiriyor mu? Bunun gibi pek çok soruyu sormak mümkün. Bu atıklarla ilgili olarak su götürmez bir gerçekse; bu atıkların doğaya zarar verdiği gibi insan sağlığını da tehdit etmesidir.
Birçok büyük şehirlerimiz de dahil olmak üzere, pek çok yerleşim merkezimizde katı atıklar, “çöplük” denilen alanlara gelişigüzel bir şekilde dökülüp kendi hallerine bırakılmaktadır. Bazı kentlerimizde ise denize atılmaktadır. Bu tür ilkel uygulamalar estetik kirlenmenin daha ötesinde sakıncalar taşır. Rastgele dökülen çöpler hastalık yapıcı ve taşıyıcı canlılar için çok müsait bir üreme ortamıdır. Ayrıca uygun kriterler göz önünde bulundurularak seçilmemiş sahalara yığılan çöplerden kontrolsüz bir şekilde yayılan tozlar, sızıntı suları ve gazları çevreyi tehlikeli olarak kirletir.
Katı atıkların imhası için çeşitli yöntemler mevcuttur. Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz ve Türkiye’de yaygın bir şekilde kullanılan ve çevreye son derece zararlı yöntem olan katı atıkların düzensiz depolanması, atıkların açık araziye rasgele boşaltılmasıdır. Vahşi depolama olarak ta nitelendirilen bu usul çevreye vereceği zararlardan dolayı son derece tehlikeli ve sakıncalıdır. Çöpler hiç bir önlem alınmadan bir alana atılıp bırakılmaktadır. Çağdaşlıktan uzak olan düzensiz depolamada yeraltı suları kirlenmekte, rahatsız edici kokulara, yangınlara neden olmakta, sinek vs. gibi problemler doğurmakta, burada beslenen kuş ve diğer hayvanlar bulaşıcı hastalıkların yayılmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle bu yaklaşımdan en kısa zamanda vazgeçilmelidir.
Katı atıkların bertarafında kullanılan düzenli depolama yöntemi ise genel olarak, katı atıkların, titizlikle seçilmiş ve hazırlanmış bir alana, sistemli olarak yayılıp üzerlerinin toprakla örtülmesinden ibarettir. Bu yöntemde, toplanan çöpleri uzaklaştırmak için seçilen saha dikkatli bir şekilde bu amaç için hazırlanmakta ve işletilmektedir. Ayrıca, uygun arazilerin bulunması şartıyla bu yöntem en ekonomik ve en kolay imha seçeneğidir.
Düzenli depolama için seçilen alanın önce geçirimsizliği sağlanmaktadır. Bu amaç için kil ve gerekirse özel şekilde hazırlanmış membranlar kullanılabilir. Depolama sahasının geçirimsizliği sağlanırken çöplerden kaynaklanacak süzüntü sularını toplayacak drenaj sistemi de yapılmaktadır. Bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra çöplerin bu sahaya dökülmesine başlanmaktadır. Dökülen çöpler her gün iyice sıkıştırıldıktan sonra her taraftan en az 20 cm kalınlığında toprakla örtülmektedir. Arazi doldukça, çürüme neticesinde oluşacak gazları uzaklaştırmak için gerekli boru tertibatı da yerleştirilmektedir. Arazi tamamen dolduktan sonra 1.0 m toprakla örtülmektedir.
Bu yöntemde, depolama sahasına dökülen çöplerin içinde bulunan organik maddeler anaerobik bozuşma neticesinde CO2, CH4, NH3 ve H2S gazları ile suya dönüşmektedir. Bunlardan metan (CH4) kalorifik değeri yüksek yanıcı bir gazdır. Bu nedenle söz konusu gazın toplanıp enerji üretimi için kullanılması önerilmektedir. Organik maddelerin haricindeki maddelerden de bir kısmı değişik yöntemlerle imha olmakta veya parçalanmakta ve yalnız naylon torbalar gibi inert bazı maddeler bozuşmadan veya parçalanmadan kalmaktadır.
Bozuşma neticesinde bu sahalarda zamanla çökmeler oturmalar görülmektedir. Bu nedenle terk edilmiş, dolmuş düzenli depolama sahalarının üstünde bina yapmaktan kaçınılmalıdır. Bunun yerine söz konusu sahalar çimlendirilip golf, futbol sahalarına dönüştürülebileceği gibi rekreasyon alanına da dönüştürülebilir. Bu uygulamanın en iyi örneği Amerika Birleşik Devletlerinde San Francisco yakınlarındaki Montain View deki Shoreline Düzenli Depolama Sahası oluşturur. Burası, yaklaşık l0 Milyon ton çöp atıldıktan sonra golf sahasına, yelkencilik için kullanılan suni bir göle, kontrollü bir vahşi hayvan parkına ve otlak sahasına dönüştürülmüştür.
Bu yöntem uygun arazi bulunduğu takdirde ekonomik bir yöntemdir. Nihai imha metodu olan bu yöntem her türlü çöp için uygulanabilir. Kullanılıp kapatılan araziden rekreasyon amacıyla kullanılabilmesi bu yöntemin avantajları arasında yer alırken. bu avantajlarının yanı sıra dezavantajları da mevcuttur. Sıvı ve gaz sızıntıları kontrol edilmezse, sakıncalı durumlar ortaya çıkabilir. Tamamlanmış deponi alanlarında göçük ve yerel çökmeler olabileceğinden devamlı bakımı gereklidir. Kalabalık yörelerde, ekonomik taşıma mesafesi içinde uygun yer bulmakta güçlük çekilebilir. Yerleşim yerlerine yakın deponi alanları için, halkın tepkisi ile karşılaşılabilinir.
Oluşan çöp yığınlarını ortadan kaldırmak zararsız hale getirmek için uygulanan bir diğer yöntemde kompostlaştırmadır. Kompostlama işlemi; genel olarak katı atığın (Çöpün) içindeki organik atıkların bozunması işlemidir. Kompostlaştırma işlemi daha bilimsel bir şekilde aerobik biokimyasal bir reaksiyon olarak tarif edilebilir. Katı ve sıvı atıklar içindeki organik maddeler çeşitli mikroorganizmalar ile, daha basit bileşiklere, özellikle CO2 ve H2O ya dönüştürülürler. Kompostlaştırma, mikroorganizma adı verilen ve çoğunluğu gözle görülmeyen canlıların, ortamın oksijenini kullanarak çöp içerisindeki organik maddeleri biyokimyasal yollarla ayrıştırmasıdır. Bu olayın gerçekleşebilmesi için çöp kütlesindeki su içeriğinin % 45-60 dolaylarında olması gerekmektedir. Bu işlemin sonucu oluşan Kompost; biyokimyasal olarak ayrışabilir çok çeşitli organik maddelerin organizmalar tarafından stabilize edilmiş, mineralize olmuş ürünlerdir.
Şekil 1 : Kompostlaştırma Reaksiyonu
Kompostlaşma bir başka ifadeyle canlı organizmaların toprağa karışıp çürüyerek mineralize olması doğada; madde yani besin dönüşümünü, enerji akışını, doğal sisteme bağlı canlıların yaşamlarını sürdürebilmesini, tüm fiziksel, kimyasal ve biyolojik elemanların denge içerisinde fonksiyonelliğini sürdürmesini sağlayan en önemli olgudur. Doğal ortamlarda bitkilerin yani birincil üreticilerin büyük bir kısmı toprağa geri döner. Parçalanır, çürür, yeniden mineral madde olarak bitkilerin yaşaması için besin kaynağına dönüşür. Yine pek çok büyük, küçük hayvan her türlü atığını toprağa bırakarak yaşar ve sonunda ölerek toprak olur, yani kompostlaşır. Toprakta bitki ve hayvan artıklarının parçalanmasını, karışmasını, çürüyerek toprak olmasını yağmurlarların, güneşten gelen ısının ve diğer iklimsel olayların etkisiyle gerçekleştiren milyonlarca canlı vardır. Kendi yaşamlarını devam ettirip, çoğalırken doğal dengeleri de korumaktadırlar.
Kompostlaştırma işlemi iki önemli aşamadan oluşur. Birinci safhada, mikroorganizmalar metabolik faaliyetlerinin bir sonucu olarak ısı üreterek kompostlanacak ayrışabilir organik maddeleri daha basit bileşiklere ayrıştırırlar. Kompostlama yığınının hacmi bu safha sırasında azalır. İkinci safhada, kompost ürünü “stabilize olmuş bir ürün” ya da “halk sağlığı, güvenliği ve çevre koruması için asgari gereksinimleri karşılayan bir ürün” haline getirilir. Mikroorganizmalar komposttaki kolaylıkla mevcut besin stokunu tüketir. Bu tükenmenin karşılığında da mikroorganizmaların faaliyeti yavaşlar. Sonuç olarak, açığa çıkan ısı yavaş yavaş azalır ve kompost yapı olarak kuru ve kolaylıkla ufalanır hale gelir. Kür safhası tamamlandığında kompostun “stabilize olmuş” ya da “olgunlaşmış olduğu” düşünülür. Bundan başka herhangi bir mikrobiyal bozunma çok yavaş bir şekilde olacaktır.
Eğer C/N (karbonun azota oranı) ve içeriği elverişli sınırlar içinde ise, bitki ve hayvanlardan meydana gelen hemen hemen tüm atıklar kompostlaşma için uygundur. Bunlar; kağıt-karton, metal, plastik, cam, tekstil gibi geri kazanılabilir maddeler ayrıldıktan sonra geriye kalan evsel organik atıkları, gıda işleme ve fermantasyon atıklarını, tarla ve orman atıklarını, park ve bahçelerden gelen yaprak ve çim kırpıntılarını içerir. Ağaç kabuğu ve odun parçacıklarının, özellikle arıtma çamurlarının kompostlanmasında katkı maddesi olarak kullanılmaları uygundur. Talaş ve kağıtlar hemen hemen hiç azot içermez, dolayısıyla yalnızca C/N oranını uygun aralığa getirecek maddelerin eklenmesinden sonra kompostlaştırılabilirler. Kompost karışımına dahil edilen ve dahil edilmeyen atıklar aşağıda maddeler halinde verilmektedir. Bazı yiyecek ürünleri dahil edilmemelidir. Çünkü bu ürünler istenmeyen haşereleri kendilerine çekebilmekte ya da kompostun kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Kompost karışımına dahil edilecek olan atıklar; sebze ve meyve artıkları, çim kırpıntıları, yapraklar, bahçe kırpıntıları (çalı çırpı ve ağaç kırpıntıları gibi), testere talaşı, geri dönüştürülemeyen kağıt atıklar (işe yaramaz kağıt ürünleri), şömine külü (odun vb. külü), yün veya pamuktan, eski ya da yırtık kumaş ya da bez parçaları, elektrik süpürgesi torbası, Çay torbaları (poşet çay), filtreli kahve telvesi (poşet kahve),yumurta kabukları. Kompost karışımına dahil edilmeyecek olan atıklar; her türlü et ve artıkları, süt ve sütten yapılmış yiyecekler (yoğurt, peynir vb.), katı haldeki yağlar (bitkisel, hayvansal), sıvı haldeki yağlar (fıstık ezmesi ve mayonez dahil), ev içinde beslenen hayvanların dışkısı, balık artıkları, hastalıklı bitkiler, kemikler.
Kompostlaştırma için mikroorganizmalar çok önemli olduklarından, mikrobiyal faaliyeti son derece artıran çevresel şartlar kompostlamanın oranını son derece artıracaktır. Mikrobiyal faaliyet, oksijen seviyeleri, ayrışabilir organik maddelerin parçacık boyutları, besin (nütrient) seviyeleri ve dengesi (karbonun azota oranı olarak gösterilir), nem muhtevası, sıcaklık ve pH (asitlik/alkalilik) tarafından etkilenmektedir. Bu etkenlerdeki herhangi bir değişiklik birbirine bağımlıdır. Bir parametredeki bir değişiklik çoğu kez diğer parametrelerde de değişikliklerle sonuçlanabilmektedir.
Kompostlaştırma işleminde sıcaklık 670-700 C'ye ulaşmaktadır. Bu sıcaklıkta (pastörizasyon sıcaklığı) pratik olarak tüm mikroorganizmalar (hasalık yapıcı) ölmektedir. Kompostlaştırma işlemiyle depolanacak çöp kütlesinde %40-60 oranında bir azalma sağlanabilmektedir. Kompost tarımda kullanıldığında toprak yapısını ve özelliğini iyileştirmesidir. Topraktaki (Zeminin) boşluk hacmini arttırır. Zeminin kolay havalanmasını sağlar, zor işlenen toprakların kolay işlenmesini sağlar, toprağın su tutma kabiliyetini arttırarak kurak mevsimlerde tuzlanmayı önler, yüksek oranlarda mineral gübrelemeye karşı tampon etkisi gösterir, besin maddelerinin bitkilerce daha iyi kullanılmasını sağlar.
Katı atıkların bertarafında “yakma” kullanılan bir diğer yöntemdir. katı atıkların hacmini azaltıp hijyenik olarak zararsız hale getirmektir. Atıklar büyük fırınlar içinde yüksek sıcaklıklarda yakılarak tamamen imha edilirler. Yakma çöpleri stabil bir hale getiren ve hacimlerini %70-80 azaltan bir yöntemdir. atıklar gaz, sıvı, katı hale dönüştükleri gibi ısı enerjisi de oluşturulur. Bu işlem iki şekilde gerçekleşir.
Enerji Elde Edilerek Yakma: ambalaj atıkları ve diğer ısı değeri yüksek olan katı atıklar yakıldığında enerji elde edilir. Bu enerji konut ve büyük tesislerin ısıtılmasında kullanılabileceği gibi elektrik enerjisine de dönüştürülürler.
Enerji kazanımsız yakma: bu yöntem daha çok zehirli ve tehlikeli atıkların ortadan kaldırılmasında kullanılmaktadır. İşlem sırasında çıkan gazların hava kirliliğine yol açmaması için özel filtreler kullanılır. Yakma sonucunda geriye kalan kül ve metal parçalar gibi atıklar yapı malzemesi olarak yol ve asfalt yapımında kullanılabilir.
Bu yöntem konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından gelişi güzel yapılmaktadır. Ancak bu sistem için yapılan işlem, bazen getireceği yarardan çok daha fazla zararı beraberinde getirmektedir. Çünkü yakma işlemi, çöp dağları içinde olan karbon gazı miktarı ölçülmeden yapıldığında; gazın fazla olması halinde ani patlamalara, can ve mal kaybına yol açacaktır.
Bu yöntem neticesinde çevreye zarar vermemek için hava kirlenmesine karşı özel tedbirler almaktan başka, meydana gelen küller uzaklaştırılırken içlerinde bulunması, muhtemel olan toksik maddelerin olumsuz etkileri için de önlem alınmalıdır.
Yanma prosesi, genelde çöplerin kalorifik değeri kendi kendilerini yakmaya müsait olduğu takdirde kullanılması önerilmektedir. Aksi takdirde ek yakıt gerekeceğinden bu yöntemle çöpleri bertaraf etmek çok pahalıya mal olur. Yakma genellikle aşağıda sayılan durumlar için uygulama alanı bulmaktadır;
- Hacim ve ağırlık küçültme oranının yüksek olması nedeniyle depolama yeri sıkıntısının çekildiği metropollerde,
- Hastane çöplerinde olduğu gibi nihai ürünün stabilize edilmesinin gerekli olduğu durumda,
- Isıl değeri yüksek katı atıklarda enerji üretiminin söz konusu olması halinde.
Birçok gelişmiş ülkede çöp yığınlarını ortadan kaldırmak için yakma ve gömme işlemleri yerine çöpün değerlendirildiği, atıkların içindeki işe yarar kısımların geri kazanıldığı piroliz işlemine başvurulmaktadır.
Piroliz;çöp yığınları içindeki cam ve metallerin ayrılmasından sonra geriye kalan ve işe yaramaz gibi görünen organik maddelerin; hava kullanılmadan ısıtılarak gaz, sıvı yakıt ve kömüre dönüştürülmesidir.
oksijensiz bir ortamda katı atıkların termal yolla gaz, sıvı, katı hale dönüştürülmesidir. Çöp hacmini büyük oranda azalma sağlanır. Kararlı son ürünler verir ve çok az hava kirlenmesine neden olur. Çoğu zaman proliz prosesi endotermiktir. Isı ilavesi gerektirir. Yüksek sıcaklıkta ise ısıyı dışarı verir. Yani proses bu durumda ekzotermiktir. Dolayısıyla atıklar ısıtılırken önce enerjiyi absorbe edilir sonrada serbest bırakır. Metodun en önemli üstünlüğü yanma sonundaki bakiyenin ekonomik bir değeri olmasıdır. Proliz sonucunda gaz( metan, karbon monoksit, karbon dioksit ve çeşitli diğer gazlar), sıvı( katran, asetik asit, aseton, metanol ve oksijen içeren kompleksler), katı(hemen hemen tamamı karbon içeren kömür nitelikli katı ve çeşitli ayrışamayan maddeler) oluşur.
Piroliz işlemi; demir-çelik endüstrisi veya kimya endüstrisinde kullanılan, yüksek sıcaklığa, klorit ve sülfitler gibi aşındırıcı gazlara dayanıklı bir yapıya sahip fırınlarda yapılmaktadır. Fırının tabanı erimeyen bir yapıya sahiptir. Atıklar fırının üst kısmından fırına atılır. Fırının sıcaklığı aşağıya indikçe arttığı için atıklar dibe çöktükçe erirler ve atıkların yapısında bulunan gazlar açığa çıkar. Oluşan bu gazlar ısındıkları için yükselirler ve fırının üst kısmına yakın bir yerden dışarı çıkarlar. Çıkan gazı külden kurtarmak ve nemini almak için Gaz Temizleme Ünitesine gerek vardır. Diğer atıklar fırının dip kısmında erimiş mucur olarak birikir. Mucur su vasıtasıyla ayrıştırma tanklarına gönderilir. Ayrıştırma tankında, metallerden arındırılan mucur yüksek vasıflı karbon (Kok Kömürü) olarak değerlendirilir.
Çağdaş katı atık yönetiminin ana ilkesi “çöp miktarını azaltmak” tır. Aslında çöp problemi çöpler oluşmadan önce çözmeye çalışmak en doğru yaklaşımdır. Örnek olarak bir kere kullanılıp atılan kaplar yerine, geri dönüşlü kaplar kullanmak çöp miktarını ve dolayısı ile çevrenin kirlenmesini önemli mertebede azaltmaktadır.
İkinci önemli ilke ise “çevreye zarar vermeden yok olamayacak maddeleri imal etmekten kaçınmak” olacaktır. Katı atıklar usulüne uygun bir şekilde uzaklaştırılmadığı taktirde doğabilecek sorunların bazıları şunlardır.
a ) Epidemik hastalıkların yayılması
b ) Nahoş kokuların yayılması
c ) Sinek, fare vs. ‘nin çoğalması
d ) Yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesi
e ) Sera olayına katkıda bulunabilecek derecede hava kirlenmesi
Çeşitli kaynaklarda oluşan çöplerin içindeki geri kazanılabilir ve/veya biyolojik ayrışabilir çöp ve katı atıkları deponiye giden nihai çöplerden ayırdığımız da çok önemli miktarda çöp ve katı atık depolama yerinden hacim kazanmış olunur, bu yolla da ekosistemin korunmasına bir katkı sağlar. Çünkü doğada depolama için daha az alana ve hacme ihtiyaç duyulur. Biyoçöp kavramı, ayrı toplaması ve uygulaması; ayrıca da kağıt ,karton, plastik, cam, metal v.d. gibi değerli kuru çöplerin ayrı toplanması ve değerlendirilmesi ile çöp miktarının azalmasına büyük katkıda bulunulmuş olunur.
Cam, metal, plastik, kağıt gibi değerlendirilebilir atıklar çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemden geçirilerek yeni bir hammaddeye veya ürüne dönüştürülebilirler. Bu işlem geri dönüşüm olarak ifade edilir. Geri kazanım ise; değerlendirilebilir atıkların kaynağında ayrı toplanması, sınıflandırılması, fiziksel ve kimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye dönüştürülmesidir.
yapılan araştırmalara göre nüfusun kırsal ve kentsel olması, sosyo- ekonomik ve sosyo- kültürel yapısı ve tüketim alışkanlıklarına göre değişir. Türkiye’de kişi başına günde ortalama 0,7-0,9 kg katı atık oluştuğu belirlenmiştir. Bu miktar Türkiye genelinde yılda 12-20 milyon ton katı atık anlamına gelmektedir. Atıkların bileşimi ortalama olarak %22 yiyecek artığı, %11 kağıt-karton, %4 plastik, %2 cam, %2 metal ve %59 diğer maddeler şeklinde olup, bunun %10-15’i geri kazanılabilir niteliktedir. Buna göre türkiye’de yılda 2-3 milyon ton çöpün geri kazanılabileceği, bunun ekonomik değerinin 1999 yılı fiyatları ile 10-11 trilyon TL olduğu tahmin edilmektedir. Değerlendirilebilir atıkların %48’ini kağıt-karton, %27’sini cam, %14’ünü metal, ve %11’ini plastik ambalaj malzemeleri oluşturmaktadır. gıda sanayi, geri dönüşsüz ambalaj materyali kullanarak, katı atık birikiminde etkili olmaktadır.
evsel katı atıkların miktar ve özellikleri, şehirlerin özelliklerine, halkın sosyal ve ekonomik durumuna, iklimine, kullanılan yakıt cinsine ve bunlara benzer diğer faktörlerle yakından bağlantılıdır. Bu faktörler göz önünde bulundurularak İzmit çöpünün kalorifik değerini bulmak ve çöplerin kompozisyonunu saptamak üzere yaptırılan araştırma sonuçlarına göre İzmit çöpünün kalorifik değeri 950 ile 13000 kcal/kg arasında değiştiği saptanmıştır. Tablo 1 ’de İzmit evsel katı atıklarının bileşimi, miktarı ve yüzde oranları verilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder