24 Ekim 2008 Cuma

Kimliksiz Siyaset, Uşaklıktır

Kertenkele, ortalıkta pek görünmüyorsun. Nelerle meşgulsün?

Üstadım, bir yazı okudum, az önce. Yazar, veciz bir sözle bitirmiş yazısını. “Kimliksiz siyaset, uşaklıktır.” demiş.

Bakıyorum, ciddi yazılar okuyorsun; boyundan büyük işlere soyunmuş olmalısın. Siyaset, senin ne haddine? Kimlik, sana çok uzak bir sözcük değil mi?

Üstadım, siz sık sık “İlkeli olmak lazım; ilkesiz, kimlik olmaz” demez miydiniz, beni henüz kimlik sahibi olamamakla suçlamaz mıydınız? Sonra, siyasetin bir hizmet kurumu olduğunu söylemez miydiniz?

Ooo, Kertenkele, beni sözlerimle vurmaya başladın; sende ilerleme var. Senin bu tarzın da bir kimlik belirtisi, bir siyaset yöntemi sayılabilir.

Üstadım, anladım ki insanlar, kimlikleriyle varlıklarını hissettirebiliyorlar, ayakta kalabiliyorlar, ölümsüz olabiliyorlar.

Kertenkele, pek doğru söyledin. Kimlik, kişinin alamet-i farikasıdır. Her tür varlık, fikir; kimliği ile bir boşluğu doldurur ve tanınır. Varlığın sahip olduğu kimliği, aynı zamanda evrende üstlendiği görevidir. Kimliksizlik, sorumluluk duygusundan yoksunluktur. Kimlik sahibi olmak, kişiyi ne kadar yüceltirse o kadar yorar.

Üstadım, geçen gün evimize isminin Süreyya olduğunu söyleyen biri telefon etti. Ses tonuna bakarak ben “Buyurun hanımefendi!” deyince o, birden kükredi. “Ben hanım değilim, terbiyesiz!” dedi. Kişiler de ismiyle, sesiyle, davranışlarıyla, fiziğiyle kendi cinsinin kimliğini yansıtmalıdır, değil mi? Tersi durumlarda tuhaflıklar, tatsızlıklar yaşanabiliniyor. Bu da ilişkilerde düzensizliğe yol açıyor. Hayatımızın her anında, dünyamızda ve evrenimizde bunun pek çok örneğini görebiliriz sanırım.

Kertenkele, örneğin basit olsa da konuyla ilişkisiz sayılmaz. Konuyu anladığın için seni tebrik ediyorum. Biraz da siyasetten bahsedelim. Siyaset, kişinin birileriyle, toplumla ilişki tarzının, onları yönetme sisteminin adıdır. Siyaset, bir hizmet aracıdır, siyasetçi bu aracın şoförüdür. Şoför, aracı belli bir hedef için kullanır. Bu hedefin büyüklüğü ya da kutsallığı siyaseti ve siyasetçiyi değerli kılar. Şoförün hedefi, siyasetçinin kimliğidir. Kimliksiz siyasetçi, hedefsiz şofördür. Şoförün direksiyon hâkimiyeti, hedefin güzelliği yolcuları, halkı mutlu kılar. Yolcuların şoför tercihinde, onun yetkinliği ve hedefi yani kimliği belirleyici olur. Bizim toplumumuz, kimlik istikrarsızlığı yaşayan, bir başka deyişle “olduğu gibi görünmeyen ya da göründüğü gibi olmayan” siyasetçiler yüzünden hep hayal kırıklığı yaşamıştır, siyasete küsmüştür.

Üstadım, pek güzel ifade ettiniz. Peki, kimlik yoksunluğu ile uşaklık arasında nasıl bir alaka var?

“Rotasını bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım etmez.” diye güzel bir söz var. Kimliksiz siyasetçiler hazan yaprağı gibi rüzgârın önünde savrulurlar. Hiçbir rüzgâr, dost elini uzatmaz onlara. Onlar, bir gün birilerinin maşası olurlar. Maşa, onu kullanana göre hizmet eder. Maşa, bazen bir ateşi, bazen bir pisliği tutar. Tutturan, başkalarıdır. Uşak da bir maşadır, iradesini başkalarına teslim etmiştir. Ona, zekâ, akıl, irade, ülkü, inanç; birer yüktür. Bunlar kişide sorumluluk doğurur. Uşak, ete kemiğe bürünmüş, yaşayan cesettir, gassal elindeki meyyittir. İrade sahibi birinin yaptığı hizmetle, uşağın hizmetini denk tutmamak lazım. Birinci hizmette hedef, diğerinde günü kurtarmak var.

Üstadım, uşak olmanın ne demek olduğunu anladım; ama siyasetteki kimlikle bunu henüz bağdaştıramadım.

Kertenkele, kuş beynini biraz zorlaman, biraz da yaşından büyük düşünmen gerekiyor. Baktığın aynadakine kendini göstererek “Bu adam kim?” diye soruyor gibisin. Türkiye aynasını görmüyor musun? Tarih aynasında daha derinlere inemiyor musun? Örneği bol olan bir konuyu konuşmak, benim için pek sevimli değil.

Üstadım, belki ileride siyasetle uğraşırım diye soruyorum: “Kimlik kazanmak ve uşak olmamak için ne yapmak lazım?”

Bunu bir ara konuşalım. Vakit erken. Okuduğun yazıda öğrendiğin o cümle şimdilik yeterli: “Kimliksiz siyaset, uşaklıktır.”

Hiç yorum yok: