Toplumumuzda dikkat edilirse sosyal bir değişim söz konusudur. Milletimiz içerisinde var olan toplumsal kesimlerde hızlı bir revizyon gerçekleşmektedir. Buna göre; nasıl ki 2002 seçimlerinde hükümet ve muhalefet olarak iki parti seçilmişse bugüne baktığımızda toplumda laik ve anti-laik olarak iki kutuplu bir kesimin oluşturulmak istendiği görülmektedir.
Kanaatimce bu şekilde iki zıtlığa dayalı beyaz ve siyahtan oluşturulmak istenen bir toplumun geleceği pek parlak olmayacaktır. Çünkü toplumların içerisindeki gerginliği hafifleten, toplumda meydana gelebilecek çözülmeyi engelleyen yapıştırıcı unsur grilerdir.
Günümüzde söz hakkı verilmese de yaratılmak istenen iki kutuplu toplum modeline uymayan, bir nevi arafta kalmış bir kesim içimizde mevcuttur. “Bu kesim kimlerdir” diye sorulacak olursa; benim de içinde olduğum, dini hassasiyetlerinden dolayı başörtülü olup da Cumhuriyet’i kuranlarla ve Cumhuriyet’in temel ilkeleriyle herhangi bir sorunu olmayan, devletin bölünmez bütünlüğünü ve Türk kimliğini savunan bunun yanında üniversiteye başörtülü devam etmek isteyen bir kesim mevcuttur.
Değerli okuyucular, bizler toplumda var edilmek istenen her iki gruptan da rağbet görmeyen bir kesimiz. Çünkü Cumhuriyet’e sahip çıktığımız için bir kesimin, başörtülü olduğumuz için diğer kesimin tepkisini çekmekteyiz.
Önemli bir noktayı belirtmeden geçmek istemiyorum: Bu kesim dışarıdan yönlendirme olmadan toplumun geçmişten günümüze yaşadığı toplumsal olayların neticesinde Türk toplumunun kendi içerisinde harmanlayarak oluşturduğu bir kesimdir. Nitekim toplumumuzda ortaya çıkan ideolojilerin dış kaynaklı olduğu tarihe bakıldığında görülecektir.
Ne var ki uzun süredir toplumumuza bir ideal olarak benimsetilmek istenen, daha çok dünyadaki oyun kurucuların bize uygun gördükleri Modernleşme ile daha sonra Yeşil Kuşak projesinin Türk yorumu olarak değerlendirebileceğimiz bu kesim sosyolog Nilüfer Göle’nin tabiriyle “modern mahrem”i oluşturan bir kesimdir. Türk toplumunun bu iki ideali kendine göre yorumlaması dünyadaki oyun kurucularının da hoşlanmadığı bu kesimi meydana getirmiştir.
Arafta kalan bu gruba toplumdaki her iki gruptan çeşitli baskılar uygulanmaktadır. Bir grup dış güçlerin Türk milletine çizdiği en son proje olan Büyük Ortadoğu projesinin fikri temeli olan “ılımlı İslam” projesiyle “kimliksizleştirme” baskısını, diğer grup da ancak kendilerine göre modern olan bir şekille toplumda aktif olabilme baskısı uygulamaktadır.
Tüm bu baskılara karşı unutulmamalıdır ki toplumun kendi içinden çıkan her şey uzun süre varlığını sürdürür. Tepeden baskı ile oluşturulmak istenen herhangi bir şey ise toplumda kökleri olmadığı için uzun süre varlığını sürdüremez.
Toplumda var olan bu baskıların direk muhatapları ve şu günlerde son derece popüler bir benzetme olan bir tarafı “imam” bir tarafı da “öğretmen” olarak nitelersek biz arafta kalan bayanlar olarak sosyolog Nilüfer Göle’nin son derece çarpıcı olan yorumuyla “imamın öğretmen olmak isteyen kızlarıyız.”
İyi Haftalar !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder