23 Haziran 2008 Pazartesi

Muhasebe

Gönül halkamızın dost esintileri; sevgili misafirlerimiz,

Çok kıymetli temsilcilerimiz, üyelerimiz, üye yakınlarımız,

4 yıldır gerçekleştirdiğimiz 18 Haziran Geceleri Sizlerin eseri. Yılın sonunda bir mezuniyet gecesiymiş gibi algıladığımız bu kutlama programını sizinle paylaşmak bütün yorgunluğumuzu alıyor.

Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır” dedik 4 yıl önce. 1200’lerdeydik 1800’leri aştık.

Dağınıktık toplaştık. Yetkili de olduk, etkili de olduk. Sendika aracımız da var, hatıra ormanımız da var, Genel Merkezimizin himmetiyle kendi mülk binamız da var. 41 indirimli işyerimiz var. Kurslardan turnuvalara, panellerden eylemlere, sazdan söze organizasyonlara doyduk hamdolsun. Ve buralara hep sizin desteğinizle geldik. Mücadeleci bir yapımız var çok şükür ve hak arama noktasında farz-ı kifaye olan bu ortak mücadele ruh birlikteliğimizle beraber her daim sürecek.

Ne ki sendikal varlığımız idealler üzerine kuruluydu. Kurumsal başarıları bir kenara koyuyoruz. İdeallerimizin hayata yansıması noktasında bir murakabe yapalım: Türk Milletinin beka davası olan eğitim bu 4 yılda nereden nereye gelmiş? İnandığı gibi yaşayanların mı yüzdesi artmış yoksa yaşadığı gibi inananların mı? İstanbul’un Bizans’tan alınışın 555. Yıldönümünü kutladık. Ama cemiyetimiz ve içtimai duruşumuz Osmanlı’yı mı andırıyor yoksa Bizans’ı mı? Birbiriyle uğraşma, çekememezlik, dedikodu, sevgisizlik, müsamahasızlık, aşırıya gitme, çılgınlık nöbetleri bizim yeni hasletlerimiz mi oldu? Özdemir Asaf ‘Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu’ demiş; Birinciliği Türk Milletine mi verdiler?

Hedefsiz kaldık, heyecansız kaldık, ritimsiz kaldık. Avrupa Kupasında çeyrek finale çıkmak İstanbul’u fethetmekle eşdeğer hale geldi. Bize ne oldu? Elele verdik te nasıl bu hale geldik? Oysa milletler arasında tuz hükmündedir Türk Milleti.

Bir zamanlar merhamet medeniyetimiz vardı bizim. Yanıbaşımızda ortak medeniyetimizin insanları hergün 50’şer, 60’şar öldürülüyor, parçalanıyor, yakılıyor; biz Hamdi Bey’e teşekkür ediyoruz. Parayı veren Buş, ona da teşekkür ediyor muyuz?.

Düşünürler akıl tutulması diyorlar bu hale. Algı kanallarımız kapalı. Yabancı frekanslarla korsan yayın yapar bir vaziyetteyiz. Modern bir ilkelliğe doğru son hızla gidiyoruz. Ruhsal açlığımız küresel bir oburluğa ket vuruyor.

Kitle iletişim araçları solungaçlarımız oldu. Yaşam sınırımız mitoslarla belirleniyor. Telefonlarla konuşturula konuşturula susturuluyoruz. Ve ta damarlarımıza karışan bu enformatik necaset, medeniyetimizin küllerinden yeniden doğuşuna engel teşkil ediyor.

Arslan Bey’e selam olsun; ki alternatif ahlak ve açılımlar üretmeliyiz. Hem de hemen. 16–17 yıllık eğitimciyim ve bir tarihçiyim. İşler iyiye değil, kötüye gidiyorsa muhakkak ben de sorumluyum. Belki yeri değildi ama dertleşmek istedim. Zira bir sosyolojik kırılmaya doğru gidiyor gibiyiz. Yine de ‘Ay gecenin en karanlık anında doğar’ diye umutluyuz. Çünkü sizler varsınız. Siz umutsunuz.

Her şey sende düğümleniyor
Çözülmüş bir sırrın çilingirisin sen
Bahar rüzgârının anahtarı sende
Sen bir çığlık olup yürümelisin
Gökler sana ritim olsun diye gürlemeli
Terlemeli vicdanlarımız ince ince
Boz atlı Hızırlar bulvarlarda görünmeli
Cümle güleceğiz güller beton da büyüyünce
Ama sen yürüyünce

Hepinize saygılar sunuyorum.
18.06.2008 – Venüs Restoran-İZMİT

Süleyman PEKİN
Türk Eğitim Sen Kocaeli 1 Nolu Şube Başkanı
Türkiye Kamu Sen Kocaeli İl Temsilcisi

Hiç yorum yok: