16 Haziran 2008 Pazartesi

Ekonomik kriz başladı mı?

Türkiye’de ekonomik durum endişe verici. Zaman zaman yazdığımız makro ekonomik verilerdeki bozulmanın sonuçlarını piyasada üretici, tüketici, ticaret erbabı veya işveren, çalışan olarak hissetmeyen kesim pek kalmadı.

Piyasalarda çok ciddi bir nakit sıkıntısı yaşanmakta. Vadesinde ödenmeyen senet ve karşılıksız çek miktarı çığ gibi büyümekte. Nice sağlam görünen şirketler iflas ederken, kapanan veya işçi azaltan işyerlerinin sayısındaki artış ürkütücü boyutta. İşsizlik denen bela büyümeye devam ediyor. Enflasyon adlı canavar ayağa kalkmakta.

Bu defa resmi rakamları vererek ispatlama kaygısı duymadan ifade edebiliyorum. Çünkü bu söylediğim tablo herkesin gözü önünde cereyan etmekte. Görmeyen ve dile getirmeyen sadece “bir kısım medya” değil, hiçbir dönemde olmadığı kadar iktidarın kontrolüne girmiş olan güdümlü medya.

Herkesin gözü kulağı borsada, dövizde, faizde. Nüfusun yüzde kaçı bu yatırım araçlarını kullanıyor bilmem ama herkes inanıyor ki bunlar iyiyse ekonomi tıkırında. Oysa Güngör Uras’ın çok beğendiğim ifadesiyle “Bizim piyasalar “Türkçe dublajlı yabancı film”e benziyor. Biz filmi “Türkçe” olarak Türkiye’de seyrediyoruz ama bu filmin konusu, yapımcıları, oyuncuları tümüyle yabancı.” Çünkü artık Türkiye ekonomisinde hâkimiyet yabancılarda.

“Yüksek faiz-Düşük kur” uygulamasının çıkmaz sokak olduğunu, cari açığın çok tehlikeli boyutta olduğunu anlatanlar ya muhalif veya vesveseli olmakla suçlandılar. Artık mızrak çuvala sığmaz olmuş, bir yerlere batmakta.

Son altı ayda açlık sınırının altında maaş alan memurların oranı yüzde 28,4 ten, yüzde 42,5’ a çıkmış. Daha çok mutfakta aş yerine dert kaynamakta.

“Hazine geçen hafta yüzde 21.54 faizle borçlanabildi. Hâlbuki 2007’nin sonunda yüzde 16.21 faizle para bulabiliyordu.” Bunun anlamı şu: fakirden zengine, Türklerden yabancılara servet transferi hızlanarak devam etmekte.

“Faiz oranları yılsonuna kadar böyle devam ederse bütçeye 10 milyar YTL yük getireceği” hesaplanmış. Hükümet “faiz dışı fazla hedefini azaltarak 5-7 milyar YTL, GAP’a ve artırmayı düşündüğü diğer harcama kalemlerine para bulacaktı.” Bu para faiz artışına giderken hayaller bir başka bahara kalmakta.

Yüksek faizle de olsa yurtdışından kaynak bulmaya devam edebiliyoruz. (Geçen yılın ilk dört ayındaki 5.1 milyar dolarlık borçlanma bu yıl 15.5 milyar dolara yükselmiş.) Bu nedenle bu yıl beklenen büyüme rakamları, geçen yılın gerisinde ama tatmin edici (%4) oranda.

Yurt dışından kaynak bulmakta zorlandığımız an, ekonomik büyüme konusunda da kaygının başlayacağı nokta. Bu konuda da göstergeler, (Türkiye'nin özelleştirme portföyünün boşalması ve şirket evlilikleri potansiyelinin sonuna gelinmesinin de etkisiyle) yabancı sermaye girişlerinin, yılın ilk dört ayında, geçen yılın aynı dönemindekinin yarısı seviyesinde kaldığını göstermekte.

İlhan Kesici birkaç ay önceden uyarmıştı. “2008 sonuna doğru bir çığ gibi ekonomik kriz geliyor. Bu yıl Türkiye’yi hasta edecek olan bu kriz, gelecek yıl yatağa düşürecek.”

Hükümetin bu gidişi değiştirmek için ciddi bir rota değişikliği yapması ihtimali çok düşük. Çünkü çok acı bir reçetenin uygulanması gerekmekte. Oysa hükümetin buna ne niyeti var, ne de artık mecali.

Vatandaş olarak bizlerin de gidişatı değiştirme imkânımız yok. O halde, bari gelen afetten en az zararla nasıl çıkarız hesabını yapalım. İlhan Kesici’ nin tavsiyesi mantıklı ama içimizi yakmakta: “Çare ayağını yorganına göre değil, yorganının yarısına göre uzatmakta.” Bu yakıcı uyarı, kısa bir süre içinde yorganımızın (varlıklarımızın) yarısının elden gidebileceği tehlikesine işaret etmekte.

Acaba “ekonomide gündüz akşama döndü, gece karanlığı yakındır” diyenlerin endişesi evham içinde olmaktan mı, yoksa bilim ve tecrübeden mi kaynaklanmakta?

Dilimde, gönlümde bir dua: Yarabbi “sen geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın.” Bizleri karanlıktan aydınlığa döndür. Kaybettiğimiz değerlerimize ve ümitlerimize kavuştur.

Peki, böyle bir durumda Türkiye’nin dikkati neyin üzerinde? Üniversiteli kızların başını kapattırmamak ile parti kapatmakta.

Hiç yorum yok: