16 Ocak 2009 Cuma

Ağlamakla Yahudi Susturulamaz

Gazze'de olanları bir insan olarak içim parçalanarak izliyorum. Yıllar önce dedelerin hatasını torunlar ödüyor. Dünyanın servetinin teklif edilmesine rağmen bir karış toprak vermeyen Osmanlıya yapılan ihanetin sonucu bu topraklar yahudinin zulüm yaptığı alanlar haline gelmiştir. Yahudi bu topraklardan zulmünü kaldıracak mı? Tabii ki hayır.

Zira onun çok daha fazla talepleri var.

Yahudi'nin Türkiye'nin de bir kısmını içine alan vaat edilmiş topraklar hayali var. Belli ki zulmün hedefinde ileride Türkiye de var. Bu gerçek karşısında Gazze'ye ağlamak yeterlimi? Tabii ki değil?

Türkiye de sudan sebeplerle insanların kamplara ayrıştırılması çabaları bu hedefin planının bir parçasıdır. Biz ülke olarak bunun bilincinde olmazsak ileride Gazze'nin başına gelenlerin birkaç misli fazlasının bizim başımıza geleceği açıktır.

Olaya dindaşlık açısından yaklaşacak olsak çevredeki İslam kimlikli ülkelerin sessizliği çok şeyi ifade etmektedir. Belli ki bu devletlerin yönetimi zamanında ele geçirilmiş. Yani kumaş etraflıca dokunmuş.İpliği ve ilmiği dikkatli seçilmiştir.

Bize düşen çevrenin yardımına güvenmeden kendi imkanlarımızla güçlenmektir. İslam kimlikli ülkelerle her şartta onlara menfaat göstererek ticaret güçlendirilmelidir.

Maharet bu ülkelerin paralarını kullanabilecek cazibe merkezleri üretebilmektir.

Avrupa ve Amerika'nın dolmuşuna binerek bu ülkelerle ilişkilerden kaçmamaktır.

Zira yıllarca gerici oluruz diye Ülkemiz siyasileri doğu ile ilişkilerden uzak tutulmuştur.

Bu konuda ilericilik formasyonu altında " Doğu gericidir. Yaklaşırsan sana da bulaşır." korkusu aşılanmıştır.

Aslında İslam'a karşı yapılan bu saldırılar olmasa bizler çok daha fazla rehavete kapılacağız. Nitekim yıllarca bu ülke bizim diyerek yan geldik yattık. Ülkede ne çeteler kuruldu da farkına varamadık.

Evet bu ülke bizim ama sahip çıktığımız ölçüde bizim. Şahsi malını bile korumazsan günün birinde hırsızın malı haline gelebilir.

Gazze'ye tepkimizi gerekli ve ciddi buluyorum. Hükümetimizin de tavrını olumlu buluyorum.

İslam kimlikli ülkelerin de suskunluğunu yadırgamıyorum. Sadece üzülüyorum.

Onlara baktıkça uyanık davranmadığımız takdirde kendi başımıza gelecek akıbeti görüyorum.

Bulunduğumuz coğrafya, milli ve dini pozisyonumuz bizi umut kapısı haline getiriyor.

Kendi önemimizin maalesef farkında değiliz.Aramızda ki siyasi çekişmeler ne boyutta olursa olsun muhakkak bir asgari müşterekte anlaşarak bütünlüğümüzü korumak zorundayız.

Gazze konusunda meclisteki tüm siyasi odakların ittifak etmiş olması bizim bu özelliğimizi göstermektedir.

Ayrıntıları abartarak siyasi malzeme haline getirmek, bu suretle nefrete dönüşen ayrılıklara sebep olmak Gazze örneği ihanetin ve ilerideki ödenecek bedelin başlangıcı olur.

Biz aslında Gazze'ye ağlamaktan öte bu örnekten çok mühim dersler çıkartmalıyız.

Bir taraftan elimizden gelen yardımı esirgememeli, diğer taraftan daha beterinin başımıza gelebileceğinin hesabı içinde olmalıyız.

Sağı ile, solu ile ülke içindeki ihanet odakları hariç bütün formasyonları ile konuşma ve konferansların ötesinde devlete çare üretmeliyiz. Proje ve plan teklif etmeliyiz.

Akil insanlar acilen işe sahip çıkmalıdır. Halkın işi itaat etmektir. Destek vermektir.

Çareyi teklifi, plan ve projeyi, akil insanlar yapar. Onlar işi savsaklarsa, rahatlarını bozmadan  vah vah, eyvah gibi yüzeysel tepkilerle işi geçiştirirlerse sonuç ihanet olur.

Bilgili ve yetenekli olduğu halde kenarda oturup keyif yapmakta bir tür vatana ihanettir. Bu hadiselerden hala dersler çıkartamıyorsak bizim de sonumuz farklı olmayacaktır.

Seyretmekle çare üremez. Sadece seyretmekle yetinilirse  istila seyredene de bulaşır.

Yapılan gösterileri bir tepki olarak doğru buluyorum.

Fakat içerideki çekişmelerin ülke bütünlüğünü zedeleyici boyuta varmasını doğru bulmuyorum. Siyasi çekişmeler vatan kardeşliğini zedelememeli diye düşünüyorum.

İnşallah  Gazze'de meydana gelen bu musibet bizi kendimize getirip hareket geçirir.

Hiç yorum yok: