8 Ocak 2009 Perşembe

TRT’de Hadise Var!

Yanlış duymadınız gerçekten de TRT'de hadise var...

Hem de akıllara durgunluk veren bir hadise var..

Bu kurumun genel müdürlüğüne İbrahim Şahin ismini herkesten çok yakıştıranların başında geliyor olmama karşın yılbaşı gecesinden beri kendimle ters düşmüş durumdayım. Yılbaşı akşamı Eurovizyon şarkı yarışması için seçilmiş şarkıyı ve şarkıcıyı izledikten sonra mideme derin bir ağrı girdi. Biliyorum "çok muhafazakar"adıyla şöhret olmuş sevgili yazar ağabeylerim ve ablalarım zülfi yâre dokunur diye yazmayacaklar, es geçecekler bu trajik komik gerçeği. Ve yine biliyorum ki bu yazımı okuyan bizim mahallenin okuyucuları da bana fena kızacaklar, eleştirecekler, sen ne bilirsin diyecekler...

Her türlü eleştiriye hazırım.

Ama herkesten istirhamım bu yazıyı okurken ellerini vicdanlarına koymaları ve bir dakika düşünmeleri... Karşıki mahallenin böyle bir falsosu olsaydı kıyameti koparanlar, hemen gurup halinde aynı nakaratları tekrarlayanlar neden sus pus oldular acaba? Siz ey sevgili komşularım sizinle aynı mahalledenim ama ben müthiş utanç duyuyorum bu rezalet karşısında. Peki, siz duymuyor musunuz? Lütfen,  lütfen elin mahallesini gözetlemeyi bırakın da azıcık kendi mahallenize göz atın, atın da ne dolaplar dönüyor görün. Susmayınız.

Bu şarkı ve bu kadın bizi temsil edemez ve etmemelidir...

Ben Ülkemi temsil edeceğini söyledikleri şarkıyı dinledikten ve şarkıcının halini gördükten sonra kahrettim...

Utandım.

Kadının biri kıvırarak İngilizce bir şarkıyı seslendiriyordu.

Türkçe bir dünya dili iken neden İngilizce? Biz müstemleke miyiz? Soruyorum...

Melodisi de ritmi de şarkıcının kendisi de ruhuma, kültürüme kesinlikle hitap etmiyor.

Şarkının sözlerini zaten anlamıyordum. Dansı tamamen cinselliği çağrıştıran, vücudunun bütün kıvrımlarını ortaya seren, tuhaf biri (sanırım ithal bayan) kıvırıp duruyordu. Açıkçası kendisini de ilk kez görüyordum.

Utandım...

Büyük bir medeniyetin bir ferdi olarak, dünya çapında besteciler, şairler yetiştirdiğimiz halde, böylesine bir yapaylıkla bizi dünyaya taşıdıkları için yürekten bir eziklik ve utanç duydum. Osmanlı olduğum için, Türk olduğum için bütün dünyaya büyük bir medeniyeti sunan cedlerimin önünde düştüğüm bu sun'iliğe, bu bayağılığa, bu gülünçlüğe, bu rezalete, bu çirkinliğe gerçekten utandım.

Bir kadın olarak, kadın kimliğini böylesine cüretkâr bir biçimde ayaklar altına bir sunuma, güya bizi temsil ettiklerini sanan bu zihniyete,  bu takiyyeye, siyasilerin vurdumduymazlığına utandım.

Evet evet, gerçekten de TRT'de Hadise var!

Nitelikli program izlerim umuduyla kapısını çaldığım TRT'nin de nihayet reyting uğruna kendini haraç mezat reyting pazarına çıkardığına utandım. "Komedi Dükkânı" adı altında yapılan trajik- komik yapıma acıdım sonra. Hiç gülemediğim, ama arka efektte durmadan kahkaha seslerinin yapmacıklığına güldüm acıyası.

Sunuculara şaşırdım.

Kadın sunucu olacaksa illa manken, aktris, gençten tercih edilip, erkek sunucu olacaksa nasıl olursa olsun yeter ki erkekten olsun anlayışına acıdım bir de... Kadının sadece görselliği temsil edişine yandım sonra. Bu anlayışın da muhafazakâr bir partinin dönemine denk gelmesi büyük bir talihsizlik her şeyden önce...  Anneliğinin, toplumun şerefi, geleceği olduğu tezinin üzerinden buldozerlerin geçtiği gerçeğini kavradım sonra. İçim kavruldu bir daha...

Utandım...

Türk konuşup, Türk/çe (Türk gibi) düşünemeyişimize utandım. Gençlerimize milli ve manevi kültürümüzü öğretme noktasında ne çileler çektiğimizi, bizden bir şarkıyı, bir türküyü kavratmak ve sevdirmek için düştüğümüz müşkülleri hatırladım içim burkularak... İngilizce şarkıyla ne idüğü belirsiz bir şarkı yarışmasına katılmak ve beş paralık birkaç puan almak için büyük bir milletin dilini böylesine aşağılayan bir anlayışa yandım, içlendim, utandım.

Kaşgarlı Mahmut, Atatürk, Karamanoğlu Mehmet Bey, Gaspıralı İsmail düştü yüreğimin rıhtımlarına. Üşüdüm. Utandım ve kendilerinden af diledim boynu bükük çaresiz. Böylesine bir gaflete düşenler adına da üzüldüm. Bizi düşürdükleri böylesine sefil bir durum için, bu utanç tablosu için onlara asla hakkımı helal etmeyeceğimi buradan haykırıyorum.

Bana bu utancı yaşatanları, buna sebep olanları,  dünyevi bir iki his için büyük bir milletin ve medeniyetin kültürünü böyle hor görenleri, buna seyirci kalanları, destekleyenleri, şaklabanları, müzik evrenseldir safsatalarıyla beyinleri bulandıranları affetmiyor ve hakkımı helal etmiyorum.

Hiç yorum yok: