27 Ocak 2009 Salı

Krizden, Türkiye Neden Çok Etkileniyor?

"2008 Kasım ayında sanayi üretimi ithalatçı ülkelerden ABD'de % 2, İngiltere'de % 3, ihracatçı ülkelerden Almanya'da % 4, Japonya'da % 8 geriledi." Türkiye'de ise toplam sanayi üretim hacmi Kasım ayında bir yıl öncenin aynı ayına göre % 13,9 oranında geriledi. Bu gerileme 2001 krizinden bu yana en büyük düşüş.

Bazı sektörlerde durum çok daha vahim. Otomotiv pazarı kasım ayında %58 oranında küçüldü.

Türkiye, üretimde gerileme açısından, dünya krizinden en çok etkilenen ülke!

"Bu kriz Türkiye'nin krizi değil, dışarıdaki krizin etkisi" avunmasıyla kendimizi kandırmaya lüzum yok.

Cevabını bulmamız gereken soru bu: Reel sektörü krizden en çok etkilenen ülke, neden Türkiye oldu?

Bizim yazılarımızın gayesi, ne hükümete muhalefet etmek, ne de yağcılık yapmaktır. Yazdıklarımızın hükümetin genel ekonomik politikasını değiştirmesi yönünde bir etki yaratmasını bekleyecek kadar saf da değiliz.

Öncelikle "ne olacak bu memleketin hali" konulu entelektüel bir merak benimki. Sonra da ekonomik gelişmeler konusundaki öngörülerine göre, geleceğine dair planlama yapmak isteyen okurlarımızla bir fikir jimnastiği yapmaya çalışıyorum.

Bu çerçevede şöyle bir analiz denemesini dikkatlerinize sunmak istiyorum:

Aşağıdaki her bir maddede açıklanan gelişme sonraki gelişmelere sebep oldu.

  • 1- 2002 yılından bu yana AŞIRI DEĞERLİ TL (Düşük kur, Yüksek reel faiz) politikası uygulandı.
  • 2- Türk mallarının yurtdışına ihracatta ve yurtiçine giren yabancı mallara karşı REKABET GÜCÜ azaldı. Ara malı üreten yerli firmalar rekabet edemediği için kapandı.
  • 3- Rekabet edebilmek için çalışanlara düşük ücret verildi ve çalışan sayısı azaltılmaya çalışıldı. Bu yüzden %7'yi bulan büyümenin gerçekleştiği yıllarda bile, işsizlik oranı düşürülemedi.
  • 4- İç talep daralmasını aşmak için dışarıdan oluk gibi akan para ile bankaların tüketici kredileri kullanımı ve kredi kartı harcamaları teşvik edildi. Vatandaşlarımızın büyük bir kısmı ortalama bir ile üç yıllık geliri kadar borçlanmış durumda. Son beş yılda, (2004-2008) kredi kartı sayısı % 109 oranında artarken, aynı dönemde temerrüde düşen tüketici sayısı ise % 2500 oranında arttı. Bu hafta açıklanan son rakamlara göre, ferdi kredi ile kredi kartı borcunu ödememiş olan kişi sayısı 1 milyon 146 bin kişi.
  • 5- Krizden sonra yurtdışından kredi bulmak zorlaştı, bankalar yeni kredi vermek istemiyor, öncelikle eski kredileri tahsil etmeye çalışıyor. Bugün için imkânı olduğu halde, önünü göremeyen vatandaşlar da harcamalarını ertelemeye devam ediyor.
  • 6- İç talep artırılamıyor. Dış talep küresel kriz sebebiyle daralmış durumda. Talep daraldığı için yurtdışında fiyatlar iyice düştü. Kâr marjı zaten çok düşük olan Türk firmaları, dış piyasa fiyatlarına düşemediği için İhracat yapamaz oldu.
  • 7- Üretim azaldı. Fabrikalar ya kapandı veya Kapasite Kullanım Oranları düşmeye devam ediyor. Aralık ayında, imalat sanayi kapasite kullanım oranı, toplamda yüzde 64.7 oldu. "2001 yılında bile, toplamda bu kadar düşük bir kapasite kullanım oranı ile karşılaşılmadı."
  • 8- İŞSİZLİK çığ gibi artmakta. Her dört gencimizden biri işsiz.

***************************

IMF ile yapılacağı söylenen anlaşma, Türkiye'de devlet harcamalarının daha da kısılmasına yol açacak gibi. 

IMF'nin, krizden etkilenen diğer ülkelerde devlet harcamalarının artırılmasını isterken, Türkiye'de bunun tamamen tersi bir politika dayatması, gerçekten "ümüğümüzün sıkılması" anlamına gelebilir. Yani ekonomideki durgunluğun daha da ağırlaşması, işsizliğin ise tahammül sınırlarının ötesine artmasına yol açabilir.

Hükümet mart ayında yapılacak yerel seçimlerin sonucu alınıncaya kadar, bu politikaları uygulamamak için elinden geleni yapacak. Seçimden sonra IMF şartlarına uymak kaçınılmaz olacak.

Bu durumda ekonomik durgunluk (resesyon) etkisini yaşamaya başlayan halkımızın, seçimden sonra çok daha ağır faturalar ödeyeceğini öngörmek kehanet sayılmamalı.

Keşke yanılıyor olsam.

Dileğim, yedi senede bir yaşamaya alıştığımız bu sıkıntılara tekrar düşmememiz, çekilen ve çekilecek acıları bir daha yaşamamamızdır. Bunun için, "pansuman tedbirler" yerine, ekonomik tercihlerde gerekli olan doğru ve köklü değişimi yapabilecek devlet adamlığı vasıflarının gösterilebileceğini ümit etmek istiyorum.

Hiç yorum yok: