23 Ocak 2009 Cuma

Dalaşmak mı, Dolaşmak mı?

Siz, bir arzunuzu gerçekleştirmek için insan ilişkilerinde hangi yöntemi kullanırsınız? Yoksa bir yöntem sahibi değil misiniz? "Saman altından su yürütmek" deyimi ve "İtle dalaşmaktansa köşeyi dolaşmak yeğdir." atasözü size neyi anlatır?

Şüphesiz, büyük veya küçük, hepimizin bir hedefi var. Sosyal hayatta, hedefe ulaşmamızı engelleyen sebepler pek çok. Bunları bir şekilde ortadan kaldırılmak, işin yasası. Yoksa engellerin altında ezilmek, hedeflerden vazgeçmek tehlikesi bizi bekliyor. Hedefe ulaşmakta tercih edeceğiniz yöntem, çok önemli.

Buna göre amacınıza ya ulaşıyorsunuz ya da pes ediyorsunuz. Seçeceğiniz yöntem, tamamen sizin fıtratınızla, gelişmişlik düzeyinizle, günün konjonktürüyle ilgili. "Elbet varır menzil-ı maksuda aheste giden" diyerek "dolaşma"yı, "Çivi çiviyi söker." veya "Dinsizin hakkından imansız gelir." diyerek "dalaşma"yı seçebilirsiniz.

İslam tarihinde, Hudeybiye Anlaşması'nı hatırlayalım. Müslümanlar müşriklere karşı ya savaşacaklar ya da kendi aleyhlerine gibi gözüken anlaşmaya kabul edeceklerdi. Metanet gösterip sabrettiler ve anlaşmanın bir yıl sonra kendileri için ne kadar olumlu sonuçlandığını itiraf ettiler. Yine ilk umre ziyaretinde Mekke'ye giremeyen inanmışlar, moral bozukluğu ile Medine'ye geri döndüler; ama bir yıl sonraki gelişlerinde büyük bir manevi güçle Mekke'yi inlettiler. Mekke'nin fethine giden yolu açtılar. Her iki harekette de "dalaşma" dediğimiz savaş yöntemi tercih edilseydi İslamiyet doğduğu topraklara gömülebilirdi. Büyük dinlerin doğuşunda, inkılâp hareketlerinin kökleşmesinde peygamberlerin veya inkılâpçıların "dolaşma" dediğimiz, insanları ikna yöntemini kullandığını görürüz.

Dolaşma yöntemi, metaneti, sağlam bir akideye sahip olmayı, güçlü bir iradeyi gerektirir. Dolaşmada en gerekli gereç, zamandır. Zamanın iyi yönetilmesiyle, uygulanacak kısa ve uzun vadeli taktiklerle hedefe mutlaka ulaşılır. Bunun karşıtı dalaşmada ise elde edilmesi muhtemel her galibiyet, yeni bir mağlubiyetin mayası olacaktır. Her tepki, yeni bir tepkinin habercisidir. Dalaşmayla ekilecek tohumlar, dikilecek fideler; kan, gözyaşı, yıkıntı çiçeği olarak açar; intikam ürünü olarak sepetimize düşer. Bu meyve, onu yiyen herkeste hazımsızlığa yol açar.

Hayatımızda, çevremizde, tarihte bu yöntemlerin pek çok örneğini görebiliriz. Uzağa gitmeye gerek yok. Yahudiler, bugünkü dünyada hemen her sektörü ele geçirmişler. Petrol, finans, medya gibi sektörler Yahudilerin veya bu zihniyetteki insanların kontrolünde. Petrol fiyatlarıyla istedikleri gibi oynayabiliyorlar, finansta istedikleri zaman kriz çıkarabiliyorlar, paranın değerini ayarlayabiliyorlar, medya aracılığıyla her türlü dezenformasyonu yapabiliyorlar, değerleri tersyüz edebiliyorlar. Biz insanlar da onların istedikleri gibi yaşamak, düşünmek, değerlendirmek durumunda kalabiliyoruz. Onlar, bu güçlerini asırlar boyu süren zaman içinde dolaşma yöntemini kullanarak elde ettiler. Kutsal kitaplarının öğretileri, gösterdiği hedefleri böyle davranmalarını gerekli kılıyor. Hangi mala el atsanız, Yahudi sermeyesi ile karşılaşıyorsunuz. Tükettiğiniz her malla Yahudi'yi şişmanlatıyorsunuz. İnsanların çoğu bunun farkında değil ya da duyarsız. Ancak, İsrail'in Filistin'de yüzlerce insanı katlederek dalaşma yöntemine başvurması uzun vadede aleyhine dönecektir. Kanla sulanan topraklarda bitecek gülleri hiçbir zaman kan dökücüler toplayamaz. Sessiz ve derinden götürdüğü kan emici politikalarla hedefine varmasına fazla bir mesafe kalmamışken, dalaşma yöntemine başvurmasının kendi aleyhine sonuçlanacağından şüphe yoktur. Dalaşmada zayıf taraf kadar güçlü taraf da yara alır. Dünya ormanının adaletsiz aslanı, kendini yaralamıştır, bu yaranın tedavisi mümkün görünmüyor.

Dalaşanları galip kılacak pek çok silah geliştirilse de zafer, her zaman dolaşma yöntemini tercih edenlerin olacaktır. Evrenin yasası, sosyolojinin mantığı bunu gerektiriyor.

Hiç yorum yok: