Ergenekon, ülke gündemini adeta devre dışı bırakıyor. Ergenekonla yatıp Ergenekonla kalkıyoruz. Böylece aslında ülkemizde var olan bir de dışarıdan ithal ettiğimiz krizin çapı, yoğun işsizlik ve Deniz Feneri gibi açıklanan ve açıklanmayan birçok yolsuzluklar unutturuluyor. Suçun ferdi olması gerektiği bir tarafa itilip kişiler ve mensup oldukları kurumlar suçlanıyor; TSK başta olmak üzere birçok kuruma kan kaybettirilmeye çalışılıyor.
Türkiye kurumlararası zıtlaşmadan kurtulmalıdır. Başta iktidar olmak üzere; Yargıdan elini ve sözünü çekmelidir. Sayın Başbakanın geçen haftaki beyanlarının Yargıya müdahale olmadığını söylemek mümkün müdür? Savcı ve hakimlerin yerini bazı basın ve TV'lerin, köşe yazarlarının almadığı söylenebilir mi? Herkesten önce bunlar gizli kalması gereken belgelere ulaşmakta ve yargısız infazlar yapılmaktadır. Bunlara fırsat verilmemeliydi. Suç, ferdidir ve suçlu da cezasını çekmelidir. Herkes hukuk devletini korumalı ve hassasiyet göstermelidir. Yıllardır Yargı, Yürütme tarafından hedef olarak gösterilmiştir. Bu, kuvvetler ayrılığı prensibinin zedelenmesi, hukuk devletinin yıpratılmasıdır. Geliniz el birliğiyle ülkenin yararına davranalım. Rakip ve hedef zannettiğimiz değer ve kurumların altını oymayalım. Bu konuda dış destek de almayalım.
Komplo teorileri ortaya koyup darbe edebiyatı yapacak yerde, Necip Hablemitoğlu'nun katillerini bulamaz mıydık? Alman Vakıflarının PKK ile olan ilişkilerini neden örtüyoruz? Uğur Mumcu'nun katilleri nerede? Aklımıza gelen her yeri delik deşik edip hazine arar gibi silâh ve mühimmat arıyoruz. Tozsuz, çamursuz ve oksidi olmadan tertemiz karton kutularda bulunan bu mühimmat da kafaları karıştırıyor. Sayın Pamukoğlu'nun da dediği gibi bütün NATO ülkelerinde bulunan bu malzemenin tahta kutuları nerede? Basit naylon örtüler ve yumurta kabı köpükler neyin nesidir? Sonra neden sadece TRT çekim yapıyor? Özgürlük bu mu? İktidar, anlaşılan seçim propagandası için yeni malzemeler buluyor ve kullanıyor. Bu kadar uğraştıktan sonra bari altın ve benzeri bir şeyler bulabilseydik. Alman dostlarımızın her ne kadar el altından üretimi engelleyecekleri bir gerçek ise de...
Elimde bir rapor var. Türkiye ile başkaları adına kavgalı bir Vakfın sözde Kürt sorununun çözümüne dair bir çalışması bu. Raporu hazırladığı ileri sürülen göstermelik bazı isimler dışında yoğun bir ekip çalışması yapıldığı görülüyor. Raporu TESEV mi hazırladı, yoksa PKK araştırma bürosu mu pek fark edemedim. "Türkiye toplumuna bir duyuru" olarak nitelenen bu çalışmayı nedense hazırlattıran vakıf da ona tam sahiplenemiyor. Vakıf, aracıymış. Demokratikleşme çözülmenin vasıtası mı? Önemli çelişkiler bunlar. Kürt sorununu bir terör sorunu olarak görüyorlar. Ama sadece terör de değil. Kürtlerle devlet arasında bir siyasal sorun genellemesi dikkati çekiyor. Bütün Kürtler demek ki devletiyle kavgalı. Pozitif ayrımcılık (ücretsiz elektrik, su, doğalgaz, kira ve maaş yardımı) ile eşit olmayan haklar talep edilerek Anayasanın 10. Maddesi ile ters düşülüyor. Kürt sorununun çözümünde terörist başının İmralı'daki tecridinin sona erdirilmesi, siyasi haklar, koruculuğun kaldırılması, Bölgedeki bütün mayınların temizlenmesi, operasyonların durdurulması, PKK'nın silâh bırakması için Kürt sivil toplum temsilcilerinin ve siyasi partilerinin aracılığına başvurulması, sicil affını kapsayan geniş bir af, milletlerarası antlaşmalardaki çekincelerin ve zorunlu askerliğin kaldırılması, vicdani ret hakkı da isteniyor. Türkiye'de siyasi partiler etnik merkezli mi kuruluyor? Kürt illeri denen illerimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin illeri değil mi? Raporda ötekileştirme ve etnik ırkçılık görülüyor. Resmi dil dışındaki dillerde kamu hizmetlerinin alınması, Kürtçe vaazlar, anadilde eğitim ve öğrenim talep ediliyor ve yoksulluk etnik boyuttan ele alınıyor. İşbirliğini ifade eden Ermenistan sınır kapısının açılması talebi de ihmal edilmemiş. Yasaklar kaldırılmalı derken medyaya müdahaleden bahsediliyor. Kürt kadınları, Kürt çocukları ve Kürt illeri dışında rapor hiçbir şeyi görmüyor. Siyasiler sık sık Kürt kelimesini kullanmalıymış. Var mı yok mu etnik taassub...
Siz Anayasayı ve TRT Kanununu çiğneyerek ve bazı mahalli dilleri birleştirerek Kürtçe adı altında TV yayınına geçerseniz; bu talepler az bile sayılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder