Rahmetli Ömer TÜRKÇAKAL'ın ardından
Rahmetli Ömer Türkçakal'ı 1983 yılından bu yana tanırım. İşini ciddi takip eden, gururu, kibiri olmayan bir insandı. 1984 yılında Ben ANAP'tan, O'da SHP'den İzmit Belediyesis meclis üyesi idik. Birlikte beş yıl çalıştık. Biz iktidar partisi olmamıza rağmen içimizde meydana gelen fikir ayrılığından istifade ederek SHP'liler mecliste bir yıllığına iktidarı ele geçirdiler.
Meclis üyeliğimiz bittikten sonra bile dostluğumuz devam etti. Milletvekili oldu. Yine iyi bir dosttu.
Nur içinde yatsın. Allah geride kalan ailesine ve yakınlarına sabırlar versin.
Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU'nun ardından
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu 70'li yıllardan tanırım. Ben Beşiktaş Komünizmle Mücadele Derneği ve Ülkü Ocağı Başkanlıklarını bıraktığım yıllarda Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Ankara'da Ülkü Ocağı Genel Başkanı olmuştu. Sonra Genel Merkeze daha sonrada Rahmetli Alpaslan Türkeş'in yardımcılığına kadar yükseldi. İyi bir dava adamı idi. Bizim dönemimizde öğrenci hadiseleri hat safhada iken Rahmetli Yazıcıoğlu döneminde bir miktar durulmuştu. Daha sonra 12 Mart Muhtırası geldi. Olaylar daha da yavaşladı. Daha sonralarını basın sürekli yazdı. Yeni nesil basından da olsa bazı şeyleri biliyor. Bizim dönemimiz çok zorlu bir dönemdi. O dönem Deniz Gezmiş ile karşı saflarda idik. Teknik Üniversitede Harun Karadeniz'le karşılıklı mücadele veriyorduk. Bende okulumda Talebe Birliği Başkanı idim. O dönemi analiz etmeye bu sütunlar yetmez. Yapacakta değilim. Bir çok genç neden ve nasıl öldüğünü bile bilemedi. Bazıları kullanıldıklarını bile farkına varmadan hapishanelerde çürüdü.
O dönemlerin idealist adamlarından biri Muhsin Yazıcıoğlu idi. Öğrenciliğindeki ilkelerinden hiç sapmadı. Ufak hesapların peşinde koşmadı. Siyasetin çarkları arasında haysiyetini ve kişiliğini ezdirmedi. Hakikaten o dönemin solcusu da sağcısı da bir başka idi.
İdealler güçlü olunca insanların tavırları da bir başka oluyor. O dönem solcularla çok kavgalarımız oldu. Fakat daha sonra bazıları ile de güçlü dostluklarımız oldu.
İşte rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da o dönemin Ülkücüsü, o dönemin adam gibi adamı idi.
Sözler onun kişiliğini ifade etmeye yetmez.
Nur içinde yatsın. Onunda Allah geride kalan ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabırlar versin.
HAYIRLI OLSUN.
Seçim yapıldı. Aylarca süren hazırlıklar, gayretler, çalışmalar vatandaşın tercihinin sandığa yansıması ile sona erdi. Bu seçimde de adaylar birbirlerinin özellerine girdiler. Oğullar, damatlar, kayınpederler, akrabalar gündeme geldi. Şimdi artık uzun süre bunlardan bahsedilmez. İddia bitince nedense sorunda ortadan kalkıyor. Sıra kazanana yaklaşmanın yollarını aramaya geliyor. Daha dün hırsızlıkla itham edilen kazandığında eli öpülesi hale geliyor. Kimse bir önceki günle ilgilenmiyor. Artık gündemi yükseltilecek makamlar, işe alınacak yeni işsizler, verilecek yeni ihaleler meşgul edecek.
Bu havuzdan herkes payını almaya çalışacak. Artık bu kadar yapılan masraflar gerçekten hizmet için mi idi diye kimse sormayacak. Kaybeden sadece seçimi değil, servetini de kaybetmiş olacak. Çünkü yapılan harcamalar bir servet. Bu harcananlarla nice gariban geçinirdi. Bu dönemde reklamcılar iyi para kazandılar. Artık iki buçuk sene sabretmeleri gerekecek.Genel seçimlerde yeni bir Pazar açılana kadar. Bu döngü böyle devam edecek.
Seçim yasası, seçim harcamaları yeniden düzenlenmedikçe bu harcamalar teknoloji ile artacak.
Zengin olmayan aday olamıyor. Bu gidişle de asla olamayacak. Tabii ki makamlar kazanıldığında gereken yapılacak. Bu herkes için geçerli değilse de siyasette dürüstlük kavramı bir hayli dibe vurdu. Bu kadar ciddi bir harcamanın sonunda kazanılan makamlarda da dürüstlük ciddi bir sorun hale gelecektir. Tabii ki bu durumdan da en çok dürüstçe hizmet arzusu ile yola çıkanlar etkilenecektir.
Ben bu duygularla kazananları tebrik ediyorum. Bütün bu olumsuzluklara rağmen hizmete talip olanların yaptıklarının çok güzel bir iş olduğunu, dünyada insanlığa hizmetten büyük bir hazzın olamayacağını özellikle belirtmek istiyorum.
Saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder