Yeni bir yıla girerken güzel temennilerde bulunmak âdettendir. Ama doğacak resmi tepkileri azaltmak amacıyla geride bırakılacak yılın son tatil günlerini bombardımanla başlatan İsrail saldırılarını, yine hafta sonuna denk düşürerek kara harekâtına dönüştürmüş olması üzerine çok şey söylendi. Söylenmeğe de devam edecek görünüyor. Ama sonucun yine havanda su döğmekten ileri gitmeyeceği muhakkaktır..
Zira 20. Yüzyıl Dünyada bazı devletlere güç kazandırırken, bazı boyutları küçük ama adı sanal olarak büyütülmüş devletlere de imtiyaz tanımıştır. Coğrafyaları yanında mânevi varlıklarıyla da küçük ve fakat imtiyazlı devletlerden ikisinin Yunanistan ve İsrail'in olması şaşırtıcı değildir. Amma Türkiyemizin jeopolitik yapısına yakın olmaları ülkemizin şansımıdır tartışılır !....
İkinci Dünya Savaşı sonrasında soğuk savaş ortamıyla" dünya hâkimiyetini hedefleyen Batı-Doğu gerginliğinden 1990'lı yıllardan sonra geride kalanın Batı yönlü olacağı düşünülür olmuştu. Oysa zaman göstermiştir ki, 20. Yüzyıla girerken eski teokratik imparatorlukların devirlerini tamamlamış olmaları sonrasında, 21.Yüzyıla girerken bu defa yeni İmparatorlukların ömürlerinin de çok uzun vadeli olmayacağıdır. Bunun ilk işaretini "Güneş Batmayan İmparatorluk" olarak adlandırılan İngiltere vermiş, sonrasında 21.Yüzyıla doğru çöken Sovyetler Birliği İmparatorluğu bu gelişmeleri bir safha daha öne taşımıştır. Sırada Amerika vardır. Bunu yeni söylemiyorum. Üstelik, ne yeni ekonomik krize bağlı olarak, ne de Rus profesör Parin'in son günlerde Amerika'nın 2010 da 6 ayrı parçaya bölüneceği iddiasına dayanarak da söylemiyorum. 1970'li yıllarda yapmış olduğum "ABD ve SSCB'in Genç Ülkeler Siyaseti" tezimden hareketle 1980'li yıllarda çeşitli konferanslarımda belirttiğim şekliyle söylüyorum. O günlerde, Sovyet İmparatorluğunun çökeceğini ama bunun 21.Yüzyılın başlarında şekilleneceğini söylemiştim. Amerika içinse 2025'li yılları düşünmekteyim. Kimbilir? Ama iddiam hâla bu yöndedir..
İmparatorluklar çökerken bazı devletlerin "Haksız İmtiyazlarla" büyümelerini sürdürmeleri ise ibret alınacak bir gelişmedir. Yunanistan üzerinde bugün durmak istemiyorum. Ama ilk bağımsızlığından sonra coğrafi olarak katlanarak büyümesini sürdürdüğü ve şimdiki hedefinin Kıbrıs olduğunu bakan gözler sanırım görmektedir..
İsrail'e gelince, Batı'nın İngiltere sömürgeciliğinin bir boyutu olarak Ortadoğuya yerleştirilen Musevi topluluklarının, devlet oluşta sağladıkları siyasi ve sosyal desteğin nasıl şekillendiği üzerinde durmadan önce konunun temel hareket noktasının belirlenmesi şarttır. Bugünlerde yine günyüzüne çıkan devlet terörünün İsrail için yeni bir şey olmadığı, adım adım şekillendiği günlük olayların akışı içersinde gözardı edilmekte veya unutulmaktadır. Bugünün gelişmeleri için aslen Yahudi olduğu söylenen Roseanne Barr'ın "Doktor ve tıbbî malzeme teknelerine saldıracaklarını söylemiştim. İsrail, bir Nazi devletidir" ifadesinin doğru bir tespit olduğunu kabul etmek gerekir. Ama kâfi midir? Sanırım buna evet demek mümkün değildir. Zira şurası muhakkaktır ki İsrail Yahudileri, "lanetlemiş kavim (!)" olarak dünyanın dört bucağına sürülmelerinin ve sonrasında İspanya'da "Engizisyonlarda", Nazi Almanyasında "Hitler zulmüyle" intikamını maddî güce sahip olarak bütün dünyadan, özellikle de Müslüman Filistinlilerden almaktadırlar. Unuttuklarıysa Batı Hristiyanlığının Yahudi kavmine yaptıkları zulümler sonrasında sıkıntılarını Müslüman Osmanlı'nın ve Türkiye'nin sımsıcak hoşgörüsünün karşılamış olduğudur. Şimdi Müslümanlara zulmederek "bumerangın" yeniden kendilerine dönmesini sağlayacak zemini oluşturmaktadırlar.
Bütün bu gelişmeler içersinde Dünyanın zenginlikte ilk sıralarında yer alan çeşitli Arap devletlerinin sinikliğini, sanırım insanın içine sindirmesi mümkün değildir!.. Bunu gözlemekse insana ıstırap vermektedir. Eğer Arap devletleri sahip oldukları maddi güçleriyle gerçek devlet olabilme kimliğine ulaşabilmiş olsalardı İsrail devleti kurulabilir miydi, dersiniz? Sonra da, İsrail bugünkü insanlık dışı taşımayan saldırganlığını sürdürebilir miydi, diye sormak herhalde hakkımız olmalıdır. Filistinlilere acıyoruz, ama galiba daha çok acınacak durumda olanlar arasında bütün Arap devletleri bulunuyor. İsrail'i kınamak bir şeyi değiştirmez. Çünkü İsrail'i yakından tanımak gerekir. Bunun içinse iki kitabın okunmasını tavsiye edeceğim. Boğaziçi Yayınlarından 1995 yılında neşredilmiş olan bu eserler "Siyonizmin Kurucusu T.Herzl'in Hatıraları ve Sultan Abdülhamid" ile Vincent Monteil'ın eserinden tercüme edilen "İsrail'in Gizli Dosyası : Terörizm" adlarını taşımaktadır. Sanırım çok şeyin gelişmesini günyüzüne çıkaracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder